İnsanın acımasızlığı ve kaplumbağanın çaresizliği…
İnsanoğlunun bu ilk acımasızlığı ve vahşeti değil. Görünen o ki son da olmayacak.
Şaşkınım…
Şaşkınım ve sinirliyim…
İnsanoğlunun acımasızlığı ve vahşiliği karşısında şaşkınım ve sinirliyim…
Hatay’da insan eliyle çıkarılan yangınların alevleri karşısında şaşkınım ve sinirliyim…
Alevlerin arasında çıkarılan kaplumbağa, tavşan ve benzeri yüzlerce hayvanın yanmış, kül olmuş vücutları karşısında şaşkınım ve sinirliyim…
İnsanoğlu nasıl bu kadar acımasız olabiliyor?
Nasıl bu kadar vahşi olabiliyor?
Nasıl bu kadar merhametsiz olabiliyor?
Bu yangınları çıkaranlar alevlerin savunmasız canlılara zarar vereceğini bilmiyorlar mı?
Elbette biliyorlar? Hem de herkesten daha iyi biliyorlar.
Ama yine de bu vahşeti yapabiliyorlar. Hem de gözlerini hiç kırpmadan.
Tıpkı tarihte olduğu gibi…
İnsanoğlunun bu ilk acımasızlığı ve vahşeti değil. Görünen o ki son da olmayacak.
İnsanoğlu bırakın ağaçları ve hayvanları canlı canlı yakmayı, bizzat insanı canlı canlı yakacak kadar vahşi ve acımasız…
Eski çağlarda, cadı olduğu düşünülen insanlar bir kazığa bağlanır ve ateşe verilirlerdi...
Katolik Kilisesi'nin koyduğu kurallara karşı gelen ya da 'kara büyü' ile uğraştığı düşünülen kişiler genellikle yakılarak öldürülürdü. Kazığın etrafına dizilen odunlar ateşe verilir ve kurban yanarak ölmekten çok, çıkan dumanı solumaktan ölürdü. Kimi zaman da izleyicilerin attıkları taşlar daha ateşe verilmeden ölmelerine yol açardı.
Sadece bu mu? Hayır!
İnsanoğlunun vahşiliği sadece bununla sınırlı değil…
İnsanoğlunun vahşiliğini okudukça eminim ki tüyleriniz diken diken olacak…
Hz. İsa'nın çarmıha gerilme hikayesine aşinasınızdır.
Eski zamanlarda, kimi suçlular ceza olarak ahşaptan haçlara çivilenir ve halkın gözü önünde yavaş ve acılı bir ölüme terk edilirdi. Bu vahşi yöntemin tercih edilmesinin en önemli sebepleri; olayın tanıklarında yarattığı terör duygusu ile insanları zihinsel olarak baskılamak, suç işlemelerini önlemek ve yetkililere isyan edilmesini ortadan kaldırmaktı.
Anlayacağınız, olay "Çarmıha gerdiler, sensiz iki gün." şarkısındaki kadar basit değildi...
Bir başka yöntem ise canlı canlı sıçanlara yedirilmekti... Söylemesi bile ayrı eziyet, yaşamak nasıldı tahmin bile edemiyoruz!
Eski çağlarda, sıçanları bir tarafı kapalı kafeslerin içine yerleştirdikten sonra açık olan tarafı işkence edilecek kişinin karın bölgesine bağlıyorlar ve kafesi bir meşale ile ısıtmaya başlıyorlardı. Böylece sıcaktan kaçmak isteyen sıçan, önündeki etten duvarı kemirerek kendine yol açmaya çalışıyordu. Bu yöntemi bulan kişinin nasıl hastalıklı bir zihne sahip olduğunu ve başka neler yapmış olabileceğini hayal edebiliyor musunuz?
Düşünün ki, sizi cezalandırmak için canlı canlı derinizi yüzüyorlar...
Tarihin kendisi kadar eski olan işkence yöntemlerinden biri de kurbanların canlı canlı derilerini yüzmekti.
Özellikle Mezopotamya'da sıklıkla başvurulan bu yöntemde, bir bütün halinde derisi yüzülen kurban hemen ölmez ve birkaç gün acı içinde kıvranırdı. Şans eseri sağ çıkan olursa da zaten yaşadığı travma ve sakatlıklar yüzünden eski yaşantısına dönmesi mümkün olmazdı.
Daha kötüsü olamaz diye düşünmeyin, çünkü var!
Filler tepişir, siz ezilirsiniz. Mecazen değil, insanlar hakikaten filler tarafından ezilerek öldürülüyordu...
Eski Hindistan'da ve Güneydoğu Asya'da oldukça popüler olan bu yöntemde, kurbanın başı bir filin ayakları altında ezilirdi. Filler, kurbanları hemen öldürecek ya da halk gösterisinde belirli bir süre boyunca yavaş yavaş işkence yapacak şekilde eğitilirdi.
İnsanların kendi vahşi isteklerine hayvanları dahil etmeleri gerçekten içler acısı...
Diğer insanlara ibret olması için çarmıha germek ile birlikte tercih edilen yöntemlerden biri de kazığa oturtmaktı. Kurbanların bedenleri ucu sivri bir kazığa geçiriliyor ve bu kazıklar herkesin görebileceği bir yere yerleştiriliyordu. Kazığa oturtmak, çarmıha germek ile kıyaslandığında daha hızlı bir idam şekliydi. "Kazıklı Voyvoda" olarak bilinen III. Vlad, bu yöntemi en çok kullananlardan biriydi.
Vahşetin bambaşka bir boyuta ulaştığı yöntemlerden biri de kaynar kazanın içinde kaynatılmaktı…
Diğerleri kadar sık olmasa da özellikle sahte para imal edenler için tercih edilen yöntemlerden biri de kurbanları kaynar bir kazanın içine atmaktı.
Bu yöntem, iki farklı şekilde gerçekleştiriliyordu. Bunlardan ilkinde suçlular içinde kaynayan su ya da yağın bulunduğu büyük bir kazana atılır ve çabucak ölürlerdi. Diğerinde ise kazan soğuk olur ve içinde kurbanla birlikte ateşe verilirdi. Kurbanın önce derisi yanar, sonra yağları erimeye başlar ve ardından kasları haşlanırdı.
İnsanoğlunun zalimliği ve acımasızlığı hakkında kısa bir araştırma ve okumalar neticesinde daha birçok örnek verilebilir. Şimdilik bu kadarla iktifa edelim…
Bütün bu vahşetin karşısında evini gittiği her yere sırtında götüren ve dünyanın en zararsız canlısı olan kaplumbağanın çaresizliğini hayal edebiliyor musunuz?
Allah’ım, senin yarattığın canlıları gözlerini kırpmadan yakarak öldürenleri sana havale ediyoruz…