insan nerde yaşarsa oranın şeklini alır
Ülkenin ve yaşayan insanlarının kesişen kaderlerine dair.
Türkiye’nin çizgileri çok meşhur oldu son dönemlerde, çizilen her hassas çizgiden sonra kırmızılar mora dönüştü yara bere çizik içinde kaldık.
Akıl almaz bir siyaset, en dengesiz ve tutarsızından. Konuşurken farklı yaşarken farklı politikalar.
Ülkenin siyaseti davranış şekli bazen vatandaşlarının yaşantılarına, yaşama şekillerine de benzer,
Nede olsa ülkeyi oluşturan en küçük birim aile,sonra bireyler.
Aileler nasıl davranıyorsa nasıl yaşıyorsa, ülkede bireylerin aynadaki büyütülmüş yansıması.
Türkiye borçlu, vatandaşı da borçlu,
Vatandaş borçlu parasız olduğunu belli etmez saklar.dik ve güçlü görünmek ister.
Ülkem günü yaşıyor yarın her an bir şeyler olabilir, geleceğe güvensiz, imaj ve gösteriş içinde hayali ve hayal kurmayı çok seviyor
Vatandaş hep tedirgin, sağlığı yerindeyse çalışır kazanır sağlığı yoksa bitmiştir en büyük korkuları çocuklarıdır. buna rağmen 1 yıl sonrasını hayal edemez plan yapamaz, buna rağmen hep etrafa olduğundan farklı görünmek adına markalarla, pahalı yaşamlar, krediyle alınmış evler, arabalar.
Ülkem bireylerin varlık sebeplerini kendisi olduğunu düşünür, esnafın üretenin, hizmet görenin derdini düşünmez,
Ebeveynlerde yetişen çocuğun ruhunu onun bir birey olduğunun gelişmek büyümek için desteklenmesi, beslenmesi gerektiğini düşünmez o annedir babadır her konuda haklıdır.
Psikolojide bir kural vardır ana baba çocuk arasında bir sorun varsa bu sorunun %90 ana babaya aittir.
Vatandaşın ülkesiyle sorunu varsa isteği, sıkıntısı varsa emin olun bunun %90 ülkeye sisteme kendini devlet sanan organ ya da kişilere aittir.
Ülkemde herkes eşittir eşit yaşayamaz lar, Hindistan’da kast sistemi var sanırdım ama ülkemde alası var.Eşit çalışanlar var ama gözetilen kollananlar ülkenin gerçek sahibi olduğunu sananlar var ,bitmeyen kardeş kavgaları.
Ailede dağıtılan ilgi, imkân,huzur, harçlık da eşit olayınca ayrımcılık hastalığı kardeş kavgasına dönüşür
Vatandaş cebindekinin farkında değil umutları hayale hayalleri de kendi yalancı dünyasına dönüşür. Kazandığından fazla harcar, hep sıkıntısı vardır, krediye, karta uzanan her el ona sadece bir iki ay nefes aldırır, sonrası satmalar savmalar satacak bir şeyi kalmayana kadar. Dağılan hayatlar. Kavgalar gürültüler, gözyaşı, sonra ne yaşar ne yaşamaz, vatandaş artık kaçak göçek ya da yaşarken ölü.
Ülkede siyasi erk olma paranoyası iktidar olanın devamı için olmayanı var , her şeyin tozpembe olduğu görüntüsü vermeyi kendine görev addeder. aldığından fazlasını dağıtmak ister, şantiyeler kurar, ihaleler ortalıklarda uçuşur hatta bunları tv de milletin gözüne soka soka yapar.
Her yatırım bulunan uygun krediyle de değildir ama ödeme sıkıntısı başladı mı özelleştirme bahanesiyle satmalar başlar mirasyedileri kıskandırırcasına.
Bu denklemi daha çok kurup bir sürü benzer ilişkiler kurabiliriz.
Ülkenin ve yaşayan insanlarının kesişen kaderlerine dair.
Beni bu denklemde bir şey çok korkutuyor.
Aslında birden fazlası var ama önemlisi
Ülkenin ekonomisi muhteşem miş gibi görünürken vatandaşın yerlerde sürünmesi, her sektörde sıkıntı varken devletin öz evladı memurların bürokratların gayet hallerinden memnun görünmesi, yağmur öncesi nemli sıcağın gelmesi gibi bir şey.
Unutmayalım ki ailenin çalışanı derde düşerse sıkıntı içindeyse evin çocuklarını zor süreç bekliyordur.
Bana göre ülkemin insanını daha da zor bir süreç bekliyor,
Neden mi: devlet babamız,savurganlık, haksızlık hukuksuzluk,yolsuzluk,uyguladığı dış politikalarla kumar derdine düşmüş.
Bereketi kaçmaz inşallah hanenin.