BIST 10.025
DOLAR 35,21
EURO 36,70
ALTIN 2.964,73
HABER /  DÜNYA

İncil’de ’Hıristiyanlar kardeştir’ yazmıyor ama..

Yazar Ali Erkan Kavaklı, "Kur’ân’ın bir ilim kitabı olduğunu olduğunu unutmamalıyız. İncil’i baştan sona okudum, ’Hıristiyanlar kardeştir, ...

Abone ol

Yazar Ali Erkan Kavaklı, "Kur’ân’ın bir ilim kitabı olduğunu olduğunu unutmamalıyız. İncil’i baştan sona okudum, ’Hıristiyanlar kardeştir, bir araya gelmelidir’ diye bir cümle yok. Ama Avrupalılar gözümüzün önünde Avrupa Birliği kurdular. Adeta ’Müminler kardeştir’i ’Avrupalılar kardeştir’ olarak okudular" dedi.
Türkiye Diyanet Vakfı’nın organize ettiği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla gerçekleşen 32. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, Beyazıt Ramazan Sohbetleri’yle fuarın sohbet çadırını aydınlatmaya başladı. Bu alandaki deneyimini konuşturan Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER), bu yılki sohbetlerde de imzası var. Programın ikinci sohbet konuşmacısı ise romancı yazar ve eğitimci Ali Erkan Kavaklı oldu. Şiir ikliminden Ramazan’daki manevi hasletleri hatırlatan bir demet sunan Kavaklı, Yunus Emre, Aşık Veysel, Mehmet Âkif, Orhan Seyfi Orhon ve Arif Nihat Asya mısralarında bir gezintiye çıkardı. Takdimini ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım’ın yaptığı sohbette insanın dünya ile ilişkisi üzerine duran Kavaklı’yı dinleyenler arasında, Dursun Ali Taşçı, Prof. Dr. Osman Çakmak, Ramazan Balcı gibi değerli yazar ve akademisyenler de yer aldı.

HAYATI ANLAMAK ŞUURU
Ramazan’ın ruhaniyetine uygun olarak seçtiği şiirleri seslendirerek konuşmasına ayrı bir renk katan Ali Erkan Kavaklı, Ramazan’ın nefsin bitip tükenmek bilmeyen emellerine bir sınır çekme ve bir çeki düzen verme ayı olduğunu dile getirerek, "Bu ayı bir nefis muhasebesi bir nefis terbiye olarak da değerlendirmek gerekir" dedi. Yunus Emre’nin böyle değerlendiren bir şair olduğunun altını çizen Kavaklı, "Geldi geçti ömrüm benim" adlı şiirini okudu. "Ona bir göz açıp yumuş gibi gelen ömür bize hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. Ve bu sebeple de aldanıyoruz. Onun için aldanmamak üzere hayatı yaşamak lazım. Bu hayat bitince yine Yunus gibi söyleyebilmeliyiz ki; "Hak’tan gelen şerbeti / İçtik elhamdülillah / Şol kudret denizini / Geçtik elhamdülillah //..." Pişebilmeli, nefsimize söz geçirebilmeliyiz. Bu bakımdan cemaatlerin, tarikatların, arkadaş-dost çevrelerinin insanın olgunlaşmasında büyük bir etkisi olduğu kanaatindeyim. Aksi takdirde hayatı anlayamayız. Buraya niçin gönderildiğimizi, burada niçin bulunduğumuzu ve buradan nereye gideceğimizi şuurlu olarak bilmeye bağlı hayatı anlamak." dedi.

"ÖLÜM DÜŞÜNCESİ NEFSİ TERBİYE EDİYOR"
Bizde 19. yüzyılın sonları, hatta 20. yüzyılın başlarında sembolik şiirin moda olduğunu ve bu şiirin Batı’dan alınan şiirler olduğu düşünüldüğünü, ancak Yunus Emre’nin yüzyıllar öncesinden "Dertli Dolap" şiiri ile metaforik şiiri ortaya koyduğunu anlatan Ali Erkan Kavaklı, hayatı bir kuyu çıkrığı üzerinden çok güzel anlattığını vurguladı. "Sonunda’Bu dünyaya gelen gülmez / Kişi muradına ermez / Bu fanide kimse kalmaz /...’ demiş. Bunları düşünerek yaşarsak herhalde çok da pişman olmayız. Ölüm düşüncesi, ölüm ötesi düşüncesi belki insanın nefsine söz geçirmesinde çok önemli bir düşüncedir.’Her nefis ölümü tadacaktır.’ buyurur Cenab-ı Hak. Onun için hayatın anlamının ne olduğu üzerinde durmak lazım ve hayatın anlamının her şeyin Allah’ı bilmekle olduğu kanaatine varmak lazım" diyen Kavaklı, esbab dünyasında yaşadığımızı, her şeyi bir sebebe bağladığımızı söyleyerek Bediüzzaman Said Nursî’nin "Sebeplerin tesir-i hakikisi yoktur." sözünü hatırlattı.

"DAVA İNSANLIK DAVASI"
Âşık Veysel’i "Kâinatın mimarını bulan şair" olarak tanımlayan Ali Erkan Kavaklı, "Şu dünyayı kuran mimar 7 Ne hoş sağlam temel atmış / İnsanlara ibret için / Kısım kısım kul yaratmış // ..." dizelerini örnek olarak okudu. "Bir varlık âlemi varsa bunun bir yaratıcısı var Âşık Veysel,’Kayması yok küreği yok / Ustası yok çırağı yok / Gök kubbenin direği yok / Muallâkta bina çakmış’ diyerek onu vurguluyor. 7 yaşında çiçek hastalığından gözleri kapanmış ama kalp gözü açıkmış Veysel’in. Onun için dünyayı kuran mimarı buluyor. İslam inancının da temeli budur."diyen Kavaklı, Necip Fazıl’ın "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!" şiirindeki dizelerinden yola çıkarak Taksim’de geçtiğimiz ay yaşanan olayları eleştirdi. İnsanın Ramazan’da ruhanileştiğini anlatan Kavaklı, "İnsanın en önemli handikaplarından birisi ki Batı’nın bize getirdiği egoizmle de beslendi bu, ’ben’ kavramı... Ramazan’da benlikten kurtulmak ve nefsimizi aşabilmek de lazım. ’Dava insanlık davası’ demek lazım. Böyle dersek Kürtlüğün, Türklüğün, Araplığın, şu veya bu olmanın bir anlamı kalmaz. Veysel bunun altını çiziyor. Aslında hepimiz ’uzun ince bir yoldayız.’ dedi.

"CAMİLER İLİM YUVASI OLMALI"
Ramazan’ın kitap ayı olduğunu ve Kur’ân’ın indirilmeye başladığı ay olduğunu vurgulayan Ali Erkan Kavaklı, onun için bu ayda mukabele okunduğuna dikkat çekti. Kur’ân’ı anlayarak okumak gerektiğini söyleyen Kavaklı, "Şimdi cami mektepleri oldu. Diyanet İşleri Başkanı iki üç yıldır çok da güzel sloganlarla çocukları camiye davet ediyor. Çocuklarımızın ve hanımlarımızın bizim camilerimizde yeri yoktu. Çok yakınlara kadar durum böyleydi ama şimdi çok güzel bir çaba harcanıyor hanımlarımızın da camiye gelmesi için. Camiler ilim irfan yuvası olmalı. Camiler sadece beş vakit namazın kılındığı yer olmamalı. Ramazan’da biraz içimize dönmeliyiz, dört kitabın manasının Allah’ın adında toplandığını ve gönül kazanmanın asıl marifet olduğunu yeniden etüt etmeliyiz." dedi veAvrupa’da İslam’a Gönül Verenler adlı kitabında da yer alan Avrupalıların Müslüman oluş hikâyelerinden birkaçını aktardı.

"KAYBETTİĞİMİZ ÜSTÜNLÜKLERİ GERİ ALALIM"
"Ve bizim herhalde unuttuğumuz en önemli şeylerden birisi bu. Kur’ân’ın bir ilim kitabı olduğunu ve bizim medeniyetimizin kitap medeniyeti olduğunu unutmamız... Hâlbuki her şey o kitapla başladı. İncil’i baştan sona okudum, Hıristiyanlar kardeştir, bir araya gelmelidir diye bir cümle yok. Ama Avrupalılar gözümüzün önünde Avrupa Birliği kurdular. Âdeta "Müminler kardeştir"i "Avrupalılar kardeştir" olarak okudular. Biz her gün okuyoruz. Bir türlü bir araya gelemedik. Çünkü kitabı manasıyla okuyup onun manasını hayata geçirme gibi bir davamız, bir yürek yangımız olmadığından. Sabrın sonu selamettir. Çalışmanın sonu servettir. İlim insanı yükseltir. Bunlara uyarsanız bu dünyada mükâfatını görürsünüz. Son üç yüz senedir biz ilmi, çalışmayı terk ettik ve nefsin kurbanı olduk. Üstünlük Batı’ya gitti. İlim orada, çalışma orada. Onun için Batı gelişti. İlim ve teknoloji çalışmayla olur. İlim ve teknoloji neredeyse orasını üstün hale getirir. Teknolojiyi, sanatı ve medeniyeti gittiği yerden gidip almamız gerekiyor. Ramazan bu şekilde kendimize dönmek için vesile olmalı." diyen Ali Erkan Kavaklı, Bütün meziyetlerin kaynağının Kur’ân olduğunu, Kur’ân’ın ilmin kendisi olduğunu vurguladı. Dünya haritasını değiştirmiş bu kitabın ahlakıyla ahlaklanmamız gerektiğini de sözlerine ekledi.
(İHA)