BIST 9.185
DOLAR 34,37
EURO 36,78
ALTIN 2.970,45
HABER /  GÜNCEL

İmralı'ya ikinci heyet gidiyor

BDP, 'masaya oturmak' için Öcalan'ın olduğu düşünülen 'İmralı kapatılmalı, Öcalan müzakere koşullarına kavuşturulmalı, KCK sürece dahil edilmeli, halkla diyalog kurması sağlanmalı' koşullarını açıkladı. İmralı'ya ikinci bir heyet gidiyor.

Abone ol

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ardından yeni yılın hemen ertesinde BDP Batman Milletvekili Ayla Akat ile Mardin Bağımsız Milletvekili ve DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün İmralı'ya gönderilerek Abdullah Öcalan'la görüşmesi ile başlayan "Yeni İmralı" süreci ile ilgili gerek hükümetten, gerekse, sürece dahil edilen BDP kanadından gelen açıklamalar, sorunun çözümü konusunda "net yol haritası"nı ortaya koymuş değil.

Geçmiş Oslo ve Habur deneyimlerinin yarattığı "hayal kırıklığı" nedeniyle BDP çok daha "temkinli" bir yaklaşım ortaya koyarken, hükümet kanadı da "Öcalan'a ev hapsi yok, genel af yok, Bağımsız Kürdistan ve demokratik özerklik yok" açıklamalarıyla, "kırmızı çizgilerini" bir anlamda kamuoyuna deklare ediyor.

Akat ve Türk aracılığıyla kendilerine gönderilmiş bir "yol haritası, çözüm planı" olmadığını ısrarla vurgulayan BDP kanadı ise -varsa bile- çözüm formülleri konusunda bilgi vermezken, gerek iç değerlendirmelerinde gerekse kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda "müzakere masasına oturma" koşullarını açıklamakla yetiniyor.

BDP Genel Başkanı Demirtaş'ın grup toplantısında "İmralı kapatılmalı, Öcalan müzakere koşullarına kavuşturulmalı, KCK sürece dahil edilmeli, halkla diyalog kurması sağlanmalı" diye açıkladığı koşulların doğrudan Öcalan'ın talebi olduğuna dikkat çekiliyor.

Demirtaş, grup toplantısından sonra gazetecilerle yaptığı sohbette bu mesajlarını daha da açarak, sürecin asıl aktörlerinin BDP, Kandil, yani PKK ve Abdullah Öcalan olarak görülmesi, hükümetin de doğrudan "KCK'yi muhatap alıp görüşmesi" gerektiğini belirtti.

Demirtaş'ın verdiği önemli bir başka bilgi ise "ikinci bir heyetin" İmralı'ya gideceği açıklaması oldu.

Demirtaş, "BDP Eşbaşkanları da İmralı'ya gitmeli" diyerek, ikinci heyette yer alma isteğini de ortaya koydu.

BDP Eşbaşkanının verdiği dikkat çekici bir başka bilgi ise kendisini ziyaret eden Norveç'in Ankara Büyükelçisi'yle yaptığı görüşmenin içeriğiydi.

Her ne kadar geçmiş "Oslo görüşmeleri"nin hüsranla sonuçlanması nedeniyle yeniden Norveç'in bu görüşmelere evsahipliği yapamayacağı hükümet ve BDP tarafından dile getirilse de, Büyükelçi Janis Björn Kanavin, Demirtaş'a yeniden görüşmelere "evsahipliği yapabileceği" mesajını verdi.

BDP'nin ağzı sıkı

BDP'den yansıyan bilgilere göre, Türk ve Ayla Akat, parti yönetiminin aldığı karar doğrultusunda Öcalan'la yaptığı görüşmelerin tümünü partili milletvekillerine bile açıklamadı.

Çünkü AKP, daha öncek Habur ve Oslo görüşmelerine ilişkin bilgilerin "BDP tarafından sızdırılarak sabote edildiği" suçlamasında bulunmuştu.

Bunun için BDP'nin bu sefer ağzı son derece "sıkı".

Öyle ki, Öcalan'ın mesajlarının tüm içeriğini BDP Eşbaşkanları Demirtaş, Gültan Kışanak, DTK Eşbaşkanları Türk ve Aysel Tuğluk gibi çok dar kapsamlı bir grup biliyor

Basına kapalı yapılan grup toplantısında da Türk ve Akat, Öcalan'ın "sürece zarar verilmemesi" yönündeki mesajlarını aktardı.

Gruptan sızan bilgilere göre Öcalan, "Sürece pozitif katkı vermeye hazırım. Kimsenin bu süreci baltalamaya hakkı yok. Geçmişten ders çıkarılmalı" uyarısında bulunurken, BDP'lilerden de bu süreci çok iyi okumaları ve iyi yönetmeleri isteğinde bulundu.

Öcalan, kendisinin müzakereci sıfatını alması için de "koşullarının düzeltilmesi"ne vurgu yapıp, "Benim İmralı'da olmam önemli değil. Devletle birbirimizi sınamamıza da gerek yok, devlete güveniyoruz, ancak müzakereci sıfatını almam için benim de koşullarımın düzeltilmesi gerekir" değerlendirmesinde bulundu.

Hükümet kanadından yansıyan bilgiler ise BDP'nin "müzakere ortamının sağlanması ve koşulların oluşturulması" taleplerinden çok çözüm planının içeriğine ilişkin.

Bu çerçevede, Öcalan, "federasyon"a karşı geliştirdiği ve BDP'nin tüzük ve programında da yer alan Türkiye'nin 24-25 bölgeye ayrılmasını öngören "demokratik özerklik" projesinden vazgeçmiş görünüyor.

PKK'nin uzun süredir "ayrılık" talebi olmadığı için Öcalan'ın "federasyon, bölünme, toprak pazarlığı" içinde olmayacağı da ifade ediliyor.

Kulislerde, Öcalan'ın talepleri arasında "anayasal vatandaşlık, KCK tutuklularının tahliyesi, siyasi partiler ve seçim yasaları değiştirerek barajın kaldırılması, ana dilde savunma ve eğitim hakkı"na dönük talepler bulunduğu belirtiliyor.

Aslında bunları Öcalan'ın bilinen talepleri, ancak MİT yetkililerine bunun ötesinde ne gibi taleplerde bulunduğu sonusunda çok fazla ayrıntı yansımış değil.

CHP kredisi tartışılıyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti tabanı açısından büyük bir "risk" alıp, çözüm konusunda hükümete yeni bir "kredi" verdiğini açıklayarak, yeni görüşme sürecine destek vermesi, her ne kadar Başbakan Tayyip Erdoğan "sen krediye muhtaçsın" diye tepki gösterse de gerek AKP, gerekse BDP tarafından olumlu karşılandı.

Erdoğan'ın en yakın kurmaylarından AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, CHP'nin desteğini önemsediklerini belirterek, "Türkiye bu işi çözerse çözümün şerefi hepimize ait. Kaybedersek hepimiz kaybederiz" diyerek havayı yumuşattı.

Önümüzdeki günlerde de MİT'ten bazı yetkililerin CHP Genel Başkanı'na doğrudan ya da yardımcıları aracılığıyla süreçle ilgili bilgi vereceği konuşuluyor.

BDP Genel Başkanı Demirtaş da CHP'nin desteğini çok "değerli" bulduklarını belirtirken, sadece CHP değil, tüm siyasi partiler ve parlamentonun bu konuda aydınlatılmasını istedi.

Siyasette ''Yeni İmralı süreci'' konusunda şimdilik çok büyük bir tepki ya da gerilim görünmüyor.

MHP dışındaki siyasi parti yönetimleri yeniden başlayan sürece destek açıklamaları yaptılar. Dolayısıyla, başlayan yeni süreç hem AKP hükümeti, hem de Kürt sorununun çözümü konusunda "tarihi fırsat" olarak da nitelendirilebilir.

Ancak bu sürece "kuşkuyla" yaklaşanlar da yok değil.

Geçtiğimiz günlerde CHP'den bir miletvekili heyetinin ziyaret ettiği Hatip Dicle'nin bu konudaki açıklamaları son derece önemli.

Hatip Dicle, 12 Haziran 2011 seçimlerinde Diyarbakır'dan milletvekili seçildiği halde, "hakkındaki kesinleşmiş yargı kararı" nedeniyle, milletvekilliği geçersiz sayılmıştı.

Halen Diyarbakır Cezaevi'nde olan Kürt sorununun önemli aktörlerinden eski DEP Milletvkekili de olan Dicle'nin, CHP milletvekillerine, yeni başlayan süreçle ilgili, "AKP'nin girişimi taktiksel. Çünkü AKP 2013 yılını savaşsız geçirmenin planını yapıyor" değerlendirmesinde bulundu.

Dicle bu sözleriyle aslında AKP'nin 2014 yılındaki yerel seçimlere dönük "taktik" izlediği mesajını veriyor ki siyasi gözlemcilerin bazılarına göre, bunda haklılık payı da yok değil.