Cumartesi günü İmralı'da Abdullah Öcalan'la görüşen HDP heyetinin getirdiği mesajdan sürprizler çıktı.
Abone olPKK lideri Abdullah Öcalan'la, tutuklu bulunduğu İmralı Adası'nda cumartesi günü bir görüşme gerçekleştiren HDP heyeti, dün bu görüşmenin içeriğine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Bu açıklama, ziyaretin ardından ‘mutlak eylemsizlik’ çağrısı bekleyenler için ‘sürprizlerle’ doluydu. Öcalan, ‘sürecin kararlı yürütülmesi halinde 4-5 ay içinde çözümün sağlanabileceğini' söylüyordu ama ‘eylemsizlik’ çağrısı yapmadığı gibi, daha önceki çağrıları için ‘özeleştiri’ yapmıştı… Açıklamayı, nihai çözümün “4-5 ay” gibi kısa bir sürede gerçekleşebileceği noktasından iyimser bir bakışla yorumlayanlar oldu. Ancak bu görüşme; ona yönelik beklentiler, hemen öncesindeki haftada yaşananlar ve ardından verilen mesajlarla birlikte düşünüldüğünde, iki taraf arasındaki görüş ayrılıklarını da en açık şekilde ortaya çıkarmıştı.
‘MUTLAK EYLEMSİZLİK’ BEKLERKEN
Radikal'in haberine göre, HDP heyeti Öcalan ile en son 21 Ekim'de görüşmüştü. İki gün içinde onlarca kişinin can verdiği, bilançosu halen tüm yönleriyle ortaya konamamış olan 6-8 Ekim Kobani eylemlerinin ardından hükümet, ‘İmralı kosteri’ni askıya almıştı. Cumartesi günü İmralı’ya giden heyet, yaklaşık 40 gün sonra ilk görüşmeyi yaptı; 40 günlere 40 yılların sığdığı bir zaman /coğrafyada ‘oldukça uzun’ bir süre… İşte o görüşmenin ayrıntıları HDP heyeti tarafından dün duyuruldu. Son derece ilginç, dikkat çekici ayrıntılar... Heyet gitmeden önce ‘beklenti’ yüksekti. Hükümet kaynaklarından, bu son görüşme hakkında basına yansıyan açıklamalarda, ‘kulis’lerde, İmralı’daki bu görüşmede gündemin, “kamu düzeninin sağlanması olarak ifade edilen mutlak eylemsizlik” olacağı söyleniyordu. Öcalan’ın yanındaki mahkûmların değişerek bir ‘sekretarya’ haline getirilmesi ile ‘yerli’ sıfatı ısrarla vurgulanan ve akiller heyeti üyelerinden oluşan bir ‘3. Göz’ oluşumu da bu ‘ilerleme’ye eşlik edecekti.
Ama İmralı’dan gelen mesaj bu beklentiyle örtüşmedi. Önce dün yayınlanan metinde dikkat çeken 3 nokta üzerinden taraflar arasındaki ‘makas’ın açıklığına bakalım:
1. MÜZAKERE TASLAĞI
Öcalan, “uzunca bir süredir üzerinde çalıştığı 'Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı' üzerinde, ‘devlet heyeti’yle, ‘müzakere yürütülebilecek bir çerçeve’ olduğu konusunda mutabık kaldıklarını” söylüyordu. Bu biraz uzun ve ‘zorlu’ takdimden, anlaşılıyor ki bir ‘taslak’ hakkında bir ‘çerçeve olabileceği’ yönünde konuşulmuş; o taslak heyete (onun aracılığıyla Kandil’e) de verilmişti. “Kısa zamanda halklarımızın da bilgi, öneri ve katkılarına sunulacak”tı. ‘Dev bir adım’ gibi görünmeyen, ‘üzerinde çalışılacak’ bir çerçeve...
2. ‘ZORUNLU YASAL ZEMİN’ VE ÖCALAN’IN ‘ÖZELEŞTİRİSİ’
Öcalan, “sürecin bundan sonraki tüm aşamalarında, yasal güvencenin zorunluluk olduğunu” söylüyordu. Daha önce de gündeme gelen bu ‘yasal güvence’, esasen, sürecin bir ‘parlamento kararı‘ haline getirilmesini ifade/talep ediyor. Öcalan ‘yasal güvence’yi bir ‘zorunluluk’ olarak işaretledikten sonra, neredeyse doğrudan, “mutlak eylemsizlik” çağrısı beklentilerine yanıt veriyor: Öcalan böyle bir çağrı yapmadığı gibi, aksine, daha önceki ‘barış gruplarının girişi’ (Habur) ve ‘sınır dışına çekilme’ çağrıları için ‘özeleştiri’ veriyordu!
“Sayın Öcalan, yasal güvence sağlanmadan yaptığı bu çağrılarında yanılgılı olduğunu ve bu yanılgısından dolayı tüm Türkiye halklarına özeleştiri verdiğini belirtmiştir.”
Ve Öcalan, “gerekli yasal düzenlemeleri yapıp pratikleştirmeyen devleti ve hükümeti de meseleye özeleştirel temelde yaklaşmaya” çağırıyordu.
3. ‘KAOS ve DARBE MEKANİĞİ’
Öcalan’a göre, “Yukarıdaki hususlar ciddiyet ve kararlılıkla yürütülürse, en fazla 4-5 ay içinde tüm Ortadoğu 'nun geleceğini belirleyecek büyük çözüm sağlanabilir”di.
Peki ya yürütülmezse?
Açıklamanın en ilginç noktalarından biri de buna ilişkindi. Öcalan, “Bölgesel kaos derinleşir” ve “darbe mekaniği sonuç alabilir” diyordu: “Yasal tüm boşlukları giderilmiş müzakerelere geçilmesi durumunda 'Tahkim edilmiş bir ateşkes' ve bu ateşkesi denetleyecek bir 'İzleme Kurulu' oluşması” mümkündü. Öcalan, hükümetin son zamanlarda sıklıkla dile getirdiği ‘kamu düzeni’nin de ancak bu şekilde sağlanabileceğini söylüyordu. Hükümetin, çok hassas olduğu ‘kamu düzeni’ için “Süreçte bozucu bir alan olarak karşımıza çıkarılan” ifadesini kullanmıştı.
BEKLENTİLERİN ÇOK GERİSİNDE
Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde, cumartesi günü yapılan görüşme, hükümetin beklentileri açısından ‘verimsiz’ geçmiş görünüyor.
- Bir ‘mutlak eylemsizlik’ çağrısı olmadığı gibi eski çağrıların ‘yanılgı’ olduğu yönünde özeleştiri,
- ‘Yasal zemin’in bir başka deyişle çözümün bir parlamento kararına bağlanmasının ‘zorunluluk’ olarak anılması,
- 4-5 ay içinde çözüm’ umudu ama diğer yandan da ‘bölgesel kaos’ ve ‘sonuca ulaşabilecek darbe mekaniği’ uyarısı,
- Hükümetin, ‘kamu düzeni’nin tesisi olarak andığı ve ‘karakol basma’ dışındaki eylem biçimlerinden de vazgeçilmesi talebine olumsuz yanıt…
SÜRECİN SİNİR UCU: KOBANİ
HDP heyetinin İmralı’ya (beklenenden bir gün önce olacak şekilde) gittiği cumartesi günü, IŞİD Kobani Türkiye sınırında, YPG kontrolündeki sınır kapısına kapsamlı bir saldırı gerçekleştirmiş, bu saldırıya katılan IŞİD militanlarının Türkiye tarafındaki bazı depoları kullandıkları ve buradan geçtikleri öne sürülmüştü. Kürt siyasi hareketinin, IŞİD’in Türkiye tarafından desteklendiği yönündeki iddia ve tepkileri aralıksız devam ediyor. HDP Eş Başkanı Demirtaş, dün Suruç’ta bu iddiayı tekrarladı ve ellerindeki kanıtları dosya halinde başbakana vereceklerini söyledi.
Bu arada heyet üyelerinden İdris Baluken, geçtiğimiz perşembe günü Kandil'de KCK yöneticileri ile görüşerek, hükümet cephesinden partiye iletilen mesajları aktarmış ve Kandil'in Öcalan'a mesajlarını almıştı.
Bu iki ayrıntının da cumartesi günkü görüşmeden sonra ortaya çıkan metni belirleyici ‘güçte’ olduğunu hatırlatmakta yarar var.