İmralı tutanaklarının medyaya sızdırılmasını kim sağladı? Bu sorunun yanıtı aranırken gözler Altan Tan'a döndü. İddiaya göre Tan kızdı ve tutanağı verdi.
Abone olİNTERNETHABER - İmralı tutanaklarının Öcalan ile görüşen 3 isimden biri olduğu kuşkusu ağırlık kazanıyor. İddiaya göre sızdıran kişinin Milliyet'teki habere imzasını koyan Namık Durukan ile görüştüğünün 'kamera kaydı' var.
Sırrı Süreyya Önder mi?
Pervin Buldan mı?
Altan Tan mı?
İmralı heyetinde yer alan ve tutanakları Millyet muhabirine sızdıran hangisi?
ALTAN TAN MI?
Bu listede öne çıkan isim Altan Tan olarak görülüyor. İddialara göre Altan Tan, Meclis'teki odasında 27 Şubat tarihinde Milliyet muhabiri Namık Durukan ile birlikteyken görüldü.
Bu görüşme Meclis'in kamera kayıtlarına da yansıdı.
|
|
Sosyal medyada bu iddiayla çalkalanıyor. Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül ve Sabah yazarı Sevilay Yükselir de 'Altan Tan'ı' işaret ederek 'bir açıklama' çağrısı yaptılar.
TELEFONU KAPALI
Peki Altan Tan bunu yaptı mı? Altan Tan'a bugün cep telefonundan ulaşmak mümkün olmadığı için bu sorunun net bir yanıtı yok. İnternethaber.com Ankara muhabiri Nesrin Yılmaz defalarca denemesine rağmen Tan'ın cep telefonu kapalı olduğu için kendisine ulaşamadı.
SEBEP FIRÇA İDDİASI MI?
Peki Altan Tan'ın adı niye "sızdırma" olayında öne çıktı? İddia edildiği gibi bunu yapan Altan Tan ise neden 'İmralı tutanaklarını" deşifre etti.
Olayın bu noktasında gündeme Kanal A'nın Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan'ın canlı yayında söylediği İmralı dedikoduları geliyor. Alper Tan, İmralı'daki görüşme masasındaymış gibi inanılmaz iddialar ortaya atmış ve Altan Tan'ın fırça yediğini öne sürmüştü.
TAN İÇİN BUNU MU DEDİ?
İddiaya göre Öcalan Tan'a şunları söylemiş;
-“Sen babanın ruhunu incitiyorsun. Senin baban böyle bir adam mıydı? Senin baban, kalbi Allah Allah, peygamber peygamber diye çarpan bir adamdı. Sen ne yapıyorsun? Sen para ve siyaset uğruna babanın ruhuna ters düşecek işler yapıyorsun. Sana yakışıyor mu bu?”
ALTAN TAN PROGRAMI TERK ETMİŞTİ
Nihayetinde Altan Tan, konuk olduğu Kanal A'daki programda Alper Tan'a yönelik sert ifadeler kullanmış ve MİT'in tutanakları açıklamasını istemişti. Altan Tan o sözlerinden ardından da yayını terketmişti.
RAHATSIZ OLDUĞU İÇİN AÇIKLADI
Sızdırmayı Altan Tan'ın yaptığına ilişkin iddiaların dayağı da işte bu olay... Deniliyor ki Altan Tan, İmralı'da fırçalandığı yönündeki asparagasa kızdı, MİT'te gerçeği açıklamayınca 'onur meselesi" yapıp tutanakları verdi.
BU KONUŞMALAR GERÇEKTEN OLDU MU? ÖCALAN BULAŞIK YIKASINLAR MI DEDİ?
ALPER TAN DENİLEN KİŞİ KİMDİR VE BU İDDİALARI PROVAKASYON AMAÇLI MI?
[PAGE]
İŞTE ORTALIĞI KARIŞTIRAN ALPER TAN İSİMLİ ŞAHSIN İDDİALARI
Alper Tan isimli gazetecinin bu kadar detaylı bir açıklama yapması kafaları karıştırdı. Altan Tan'ın da dediği gibi olayları sanki '4.kişi olarak o görüşmedeymiş' gibi anlatıyor.
KİM BU ALPER TAN?
Bu iddiaları yayan kişi Erbakan'ın kanalı olarak bilinen A Haber'in tepe ismi. Alper Tan ismi medya için pek bilindik değil. İmralı'da neler konuşulduğunu bu kadar ayrıntılı olarak bilmesi de pek mümkün görünmüyor.
Kanal A'da haber bülteninde yayınlanan spekülasyon dolu açıklamaları aynen şöyle;
İMRALI’DA NASIL BİR HAVA VARDI?
Medyada görüşmenin sıcak bir havada geçtiği söylendi ama ben buna katılmıyorum. Güvendiğimiz kaynaklarımız görüşmenin hiç de gösterildiği şekilde olmadığını gösteriyor. Peki nasıl oldu?
Öncelikle görüşmenin 9 saate yakın sürdüğünü belirtelim. Orada BDP’den 3 kişi, Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan da 2 kişi vardı. Görüşmeler sırasında MİT görevlileri de orada bulunuyorlardı. BDP’liler Abdullah Öcalan’la baş başa görüşmediler. Bu, en baştan beri biliniyordu.
Bize gelen bilgiler görüşmelerin baştan sona Abdullah Öcalan’ın ezici bir üslup kullanarak geçtiği şeklinde. Hatta yer yer onları aşağılayan ifadeler var. Özellikle Pervin Buldan’ı ve Altan Tan’ı muhatap alarak. Orada en rahat kişi anladığımız kadarıyla Sırrı Süreyya Önder. Diğerlerine daha çok yüklendiği anlaşılıyor.
ALTAN TAN’A FIRÇA
Öcalan, Altan Tan’a karşı şu ifadeleri kullanmış:
“Sen babanın ruhunu incitiyorsun. Senin baban böyle bir adam mıydı? Senin baban, kalbi Allah Allah, peygamber peygamber diye çarpan bir adamdı. Sen ne yapıyorsun? Sen para ve siyaset uğruna babanın ruhuna ters düşecek işler yapıyorsun. Sana yakışıyor mu bu?”
ÖCALAN’IN YAKLAŞIMLARI BDP HEYETİNİ ŞAŞIRTTI
Görüşmeler sırasında Abdullah Öcalan bir bölge ve dünya siyaseti perspektifi ortaya koymuş. Dünya’nın ve Türkiye’nin nereye doğru gittiğini belirleyen konuşma yapıyor, ondan sonra detaya giriyorlar. Artık devletin değiştiğini, eskiden bu devleti yanlış isimlerin yönettiğini ve Türk-Kürt kavgasının bu sebepten başladığını, şimdi devletin kendisine çekidüzen verdiğini, hatalardan vazgeçtiğini, hatta sadece kendi halkıyla barışmanın ötesinde komşu ülkelerle de iyi ilişkiler kurarak büyüyen bir Türkiye sürecinin yaşandığını ifade ediyor. Bölgede çok daha farklı, iyi gelişmeler olacağına vurgu yapıyor. Türkler’in ve Kürtler’in geleceğinin birlikte hareket etmekten geçtiğini, Kürtleri sadece Türkiye sınırları içerisindeki Kürtler gibi görmemek gerektiğini, Irak’taki Suriye’deki Kürtleri de göz önünde bulundurarak hareket etmek gerektiğini söylemiş. Bu şekilde konuşunca Pervin Buldan’ın kafası karışıyor ve şöyle bir ifade kullanmış Öcalan’a: “Sayın Başkan sizi dinlerken sanki bir devlet yetkilisini dinliyormuş gibi hissettim”
Bunun üzerine Öcalan kızıyor Buldan’a ve “ne bekliyordun” diyor. “Biz 30 seneye yakındır savaşıyoruz ve bu uğurda 100 bine yakın Kürt heba edildi. Şu anda onların acısını ben yüreğimde hissediyorum. Silahla nereye gelebildik, savaşarak ne elde ettiğimizi zannediyorsun? Sonuç olarak geldiğimiz noktayı savaşarak mı elde ettiğimizi düşünüyorsun? Neticede şu anda gelinen süreç İslamcı bir partinin uygulamalarıyla düzeltiliyor. Buna destek olmak gerekmez mi” diye çıkışıyor Pervin Buldan’a.
Pervin Buldan da bunun üzerine, “biz ne elde ettik de çözüm sürecini kabul ediyoruz, anlaşıyoruz. Ben bu uğurda eşimi kaybettim diyor. Öcalan da ona karşılık olarak da, “ben neyi kaybettim? Gençliğimi, bütün ömrümü bu uğurda feda ettim. Şimdi de 14 senedir bu dört duvar arasında yaşamak zorundayım. Dünyanın nereden gelip nereye gittiğini ben bu dört duvar arasından görüyorum da siz görmüyor musunuz, farkında değil misiniz bu değişiklikleri” diye azarlamış Pervin Buldan’ı.
Görüşmenin baştan aşağı gergin bir havada geçtiği ifade ediliyor.
BDP heyeti yanlarında 2 tane rapor götürmüş. “Biz de Kürtlerin beklentilerini içeren, gösteren bir çalışma yaptık” diyerek Abdullah Öcalan’a uzatmışlar. Öcalan da raporu okumadan, “ne bu! Bana akıl vermeye mi geldiniz! Siz buraya, benim isteklerimi, talimatlarımı muhataplarına götürmek için geldiniz. Burada bakılacak bir şey yok. Her şey netleşmiş vaziyette. Biz anlaştık, ne yapılacağı belli. Sadece siz bu söylediklerimi muhataplarına anlatın ve halkı, örgütü buna hazırlayın. Siz bunun için geldiniz” deyip o iki raporu önlerine bırakmış.
“AYSEL’LE GÜLTAN EVLERİNDE BULAŞIK YIKASIN”
“Aysel Tuğluk’u yıllarca kafası çalışıyor diyerek avukatım olarak çalıştırdım, ona güveniyordum. Ama ne o! Aysel’le Gültan gidiyor dağdaki gerillalarla kucaklaşıyor. Onlar gerillalarla kucaklaşmak için mi TBMM’ye gittiler, milletvekili seçildiler. Gerillalarla kucaklaşarak Kürtler’e ne kazandırdıklarını zannediyorlar. Onlarla kucaklaşanlara devletin nasıl hareket edeceğini bilmiyorlar mıydı, ne elde ettiler acaba. Gültan’la Aysel’e söyle evde bulaşık yıkasınlar artık!”
ÖCALAN BDP’DEN MEMNUN DEĞİL
Öcalan BDP’nin yürüttüğü siyasetten memnun değil. Bu sebeple BDP heyetine:
“Siz benim dediklerimi muhataplarına ulaştıracaksınız ve çalışmalarınızı yapacaksınız. Odadaki televizyonu devlet niye koydu biliyor musunuz? Benim sizin ne yaptığınızı net olarak görmem için koydular. Ne yapacağınızı buradan izleyeceğim” diyor.
AHMET TÜRK’E DE YÜKLENDİ
Abdullah Öcalan Ahmet Türk’le de ilgili olarak şunları söyledi:
“Ahmet Türk geldi benimle konuştu. Mesajlarımı iletmesi gerekirken Başbakan’ı eleştirdi. Niye? Çünkü Ahmet Türk bakıyor. Acaba devletin Kürtler’e tanıdığı hakları ben Ahmet Türk olarak kendi aşiretime tanıyacak mıyım? Ben aşiretime o demokratik hakları tanıyabilir miyim diye düşündü. Bu ona zor geldi. Bu sebeple süreci bozmak için Başbakan’ı eleştiriyor. Çünkü kendisi aşiretine o hakları tanımayacak.”
ÖCALAN 3 MEKTUP VERDİ
Abdullah Öcalan tarafından ağzı kapalı 3 tane mektup BDP heyetine verilmiş. Birisi BDP’ye hitaben yazılmış, birisi Kandil’de Murat Karayılan’a hitaben yazılmış, diğer mektupta örgütün Avrupa kanadına yani Sabri Ok’a hitaben yazılmış. Mektubu alan heyetten bir kişi Öcalan’a dönerek, “bize güvenmiyor musunuz da mektupları böyle kapalı veriyorsunuz” demiş. Öcalan da uzun süre bekledikten sonra MİT mensubuna dönerek, “bunlar çok acemi, daha hiçbir şey bilmiyorlar” diyerek geçiştirmiş.
BDP’YE HİTABEN YAZILMIŞ MEKTUPTA NELER VAR?
Abdullah Öcalan BDP heyetine verdiği mektubun içeriğinden de bahsediyor. Öcalan mektupta BDP’lilerin PKK’lılarla sarmaş dolaş olmalarını baştan aşağı eleştirmiş. Ayrıca demiş ki, “PKK halka hizmet yapmaya gelen memurları kaçırıyor. Şimdiye kadar neden bir adım atmadınız, neden inisiyatif almadınız, neden girip örgütle görüşerek bunların serbest bırakılmalarını istemediniz. Bu insanlar Kürtler’e hizmet etmek için gelmiş insanlardır. Bu konuda neden acziyet içerisindesiniz”
ÖCALAN ÖRGÜTÜN AVRUPA KANADINDAN NE İSTİYOR?
PKK’nın mal varlıklarının hızlıca tespit edilmesini ve güvenilir 3-5 kişi üzerinde bunların toparlanmasını istiyor. Avrupa’daki militanların tam sayısını, bunların ne kadarının teröre bulaştığının, kaç tanesinin Avrupa’da kalmak istediğinin kaç tanesinin Türkiye’ye gelmek istediğinin listelerinin çıkarılmasını istiyor. Ve örgütün bu sürece hazırlanmasını istiyor.
KANDİL’E YAZILAN MEKTUPTA NELER VAR?
Öcalan, PKK’nın Türkiye’de ve Kuzey Irak’ta ne kadar militanının bulunduğunu, ne kadarının silah kullanıp suça bulaştığını, isim isim tespit edilmesini ve gruplandırılmasını, bunların hazır hale getirilmesini istiyor. Mayıs sonuna kadar tespit edilen 2-3 noktaya gömülmesini ve PKK militanlarının yurt dışına çıkarılmasını istiyor.
DEVLET’İN ELİNDEKİ TUTSAKLAR KİM?
Alper Tan, Öcalan’ın devletin elindeki tutsaklar diyerek kimleri kastettiği konusundaki düşüncelerini de şöyle aktardı:
“Devletin elindeki tutsaktan kasıt ne Abdullah Öcalan, ne KCK’lılar ne de PKK’lılar. Bunların hiçbirisi değil. O zaman bunlar kim? Ben bunların dışında bir şeyden bahsettiğini düşünüyorum. Sadece kimler olmadığını söylüyorum. Kamuoyuna yansımayan bir şeyi kastettiğini düşünüyorum. Ne olduğunu zaman gösterecek”
ÖNCEKİ HABERLER
