İmam Hatiplere hıncınızı anlayabiliyorum…
Dinsiz ve imansız bir nesil yetiştirmek isteyenler bir anda neye uğradıklarını şaşırdılar.
Bu memlekette bir kesim var ki İmam Hatip okullarından ve İmam Hatiplilerden hiç hazzetmiyor. Dönem dönem bu hazımsızlıklarını açığa vuruyorlar.
Hazımsızlığını en son açığa vuran isim ise Erol Mütercimler oldu. Mütercimler, yaptığı densizliğin farkına varıp son anda çark etti ama ben bu hazımsızlığın nedenlerini çok iyi biliyorum.
Biliyorsunuz, Osmanlı sonrasında yeni bir ülke kurup yeni bir toplum oluşturmak isteyenlerin hedefleri belli. Dinden ve diyanetten uzak, mümkünse dinsiz, bu olmasa bile dini esaslara göre yaşamayan bir nesil ve toplum inşa etmek.
Bunun için çok planlar yaptılar, çok emek sarf ettiler, çok gayret gösterdiler!
Aslında tam da hedeflerine, amaçlarına, gayelerine ulaşmak üzereydiler. Hedeflerine ulaşmaya ramak kalmıştı!
Ama birden karşılarına hiç beklemedikleri bir kurum çıktı: İmam Hatip Okulları…
Başlangıçta cenazeleri yıkayacak insan yetiştirmek üzere kurulan bu okullar bir süre sonra milletin sahip çıkmasıyla çok farklı bir insan tipolojisi ortaya çıkardı. Bu yeni insan hedeflenen toplumu oluşturmanın önündeki en büyük engeldi.
Dinsiz ve imansız bir nesil yetiştirmek isteyenler bir anda neye uğradıklarını şaşırdılar.
Sözüm ona cenaze yıkasınlar diye yetiştirdikleri insanlar arasından bir anda çok farklı gaye ve hedefleri olan şahıslar çıkmaya başladı.
Bu okullardan mezun olanlar dine sahip çıkmaya, Kur’an’a sahip çıkmaya, Peygambere sahip çıkmaya ve bilinçli bir Müslüman olmaya başlamışlardı. İşte bu bütün planlarını alt üst etmişti devrin üst aklının…
Böyle bir şey beklemiyorlardı.
Öyleyse yapılacak şey belliydi: Bu okulları ve bu okuldan mezun olan insanları itibarsızlaştırmak!
Bu amaçla yoğun bir propaganda ve algı çalışmasına başladılar. Buldukları her fırsatı değerlendirip bu okulları ve bu okullarda okuyan öğrencileri itibarsızlaştırmaya ve halkın gözünden düşürmeye çalıştılar.
Ancak ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar bir türlü başarılı olamıyorlardı. Onlar anti propaganda yaptıkça halk bu okullara daha fazla sahip çıkmaya başladı. Üstelik bu okullardan mezun olanlar üniversiteye gitmeye de başlamışlardı.
Hazımsızlıkları daha da artan malum çevreler saldırılarını daha da artırdılar. Onlar saldırılarını artırdıkça halk daha fazla sahip çıkmaya, bu okullardan çıkanlar daha büyük mevkilere gelmeye başladılar.
Halkın sahip çıkmasında önemli olan şu noktayı asla göz edemeyiz: İmam-Hatip ya da İlahiyat mezunlarının toplumda yazılı kurallara bağlı olmayan doğal bir görevi vardır. Çevrelerindeki insanlar din ile alakalı mevzularını bu insanlara danışırlar, fikirlerini önemserler.
Bu bağlamda halk dindarlığının güçlenmesinde ve toplumun şekillenmesinde İmam Hatip ve İlahiyat mezunlarının payı büyüktür.
Büyüktür zira cumhuriyet sonrası oluşturulan zeminde halk bilinçli olarak din ve diyanetten uzaklaştırılarak ilimsiz ve bilgisiz bırakıldı.
Pek tabi bu zemini hazırlamaya çalışanlar halkın bu okullara yönelik verdiği itibar karşısında hazımsızlaştılar.
Artık malum çevrelerin hazımsızlıkları öyle bir hale geldi ki bu hal adeta onların karakteri oldu.
Evet, artık İmam Hatiplere saldırmak ve onları itibarsızlaştırmak onlarda bir huy haline gelmişti. Ve bu huy olur olmaz yerde hortlamaya başlamıştı.
İlgili, ilgisiz; küçük ve önemsiz olaylarda bile hemen bu huyları devreye giriyor ve İmam Hatiplere saldırmaya başlıyorlar.
İmam Hatip mezunu olan insanların devletin yönetim kademelerine gelmesiyle birlikte bu hazımsızlık had safhaya çıktı. Bütün engellemelere, bütün saldırılara rağmen durduramadıkları İmam Hatipliler artık onları yönetmeye başlamıştı.
Bu kabul edilemez durumun onlarda nasıl bir ruh hali oluşturduğunu hayal edebiliyor musunuz?
Erol Mütercimlerin son çıkışını da bu ruh hali üzerinden okumak lazım.
Okumak ve onların bu iflah olmaz ruh halleri karşısında onlara sadece acımak lazım…