BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Ilıcak'tan Muhtar'a türban tokadı

Türbanla denize girenler için Nazlı Ilıcak'a gönderme yapan Reha Muhtar'a cevap gecikmedi. Ilıcak, Muhtar'a türban yerine alemcilerle ilgilenmesini tavsiye ediyor...

Abone ol Reha Muhtar, dünkü yazısında, Bodrum'da denize türbanla girenlerin olduğunu yazmıştı. Türbanla yüzenler Muhtar'ı bir yaşına daha soktu. Muhtar, Bodrum gazeteciliği ve Reha Muhtar için Nazlı Ilacak'a müracat etmişti. Ilacak'ta "Bodrum gazeteciliği ve Reha Muhtar" isimli yazısında tokat gibi bir cevap verdi...

Yazı: Nazlı Ilıcak
Kaynak:
www.tercumangazete.com

Reha Muhtar Bodrum'da gazetecillik yaparken gene tesettüre dolaşmış. Bırakınız kıyafet üzerinden vatan kurtarmayı; insanları olur olmaz rencide etmeyi...Kimi gazeteciye nefes bile tüketmem ama "ideolojik kodlanmasına" rağmen " kaybedilmiş bir vaka" olmadığı için Reha Muhtar'ı ikna etme çabamı sürdürebilirim. Zaten kendisi de Sabah'a gelen telefonlardan halkı rencide ettiğini çoktan anlamıştır.

Reha Muhtar çok popüler bir yazar. Sayesinde Sabah okurları ile haşır neşir oldum. Ama galiba bana biraz haksızlık ediyor. Çünkü sadece "türban" dolayısıyla bahsim geçiyor.

ÖZGÜRLÜK SORUNU
Mehmet Barlas ve Oral Çalışlar ile son programımıza renk katsın diye Reha Muhtar'ı davet etmiştik. Bizi kırmadı... "Kırmadı" diyorum, çünkü öyle her davete icabet etmez. Bodrum'dan bildirdiğine göre, Semiramis Pekkan'ın evine de, meşgul olduğu için gidememiş. Halbuki, böyle bir davet birçokları için kaçırılmayacak bir fırsat. Her neyse son "Beyin Fırtınası" programında, "türban" ve "başörtüsü" arasındaki farkı vurgulamak amacıyla, başıma türban takmıştım. Ertesi gün de Erzurum'a Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği "Eğitim'de yeni arayışlar" toplantısına gittim. Bu yüzden, gazetelerdeki yorumları okumaya fırsat bulamadım. Erzurum'un ardından, Bodrum'a geçtim. Beyin Fırtınası üzerindeki yorumları ancak okuyabildim. "Türban Şov" diyenlere cevap vermeye tenezzül bile etmem. Zira, bunun bir "özgürlük sorunu" olduğunu idrak edemeyenlere söyleyecek lâfım yok. Sade vatandaş işin doğrusunu anlıyor ya, bu bana yeter.

MUHTAR'DAN AL HABERİ
Bodrum'daydım ama, siyasi aktüaliteyi yakından takip ettim. "Yaz faaliyetlerini" yürütmek için Bodrum'a gelen Reha Muhtar ise "Magazin" takılmayı tercih etti. Mehmet Barlas'ın Yavuz Demir'den aldığı evin bu yaz sezonuna yetişemeyeceğini, Fatih Terim'in turuncuya boyattığı villasının çevreyle uyum sağlamadığını onun yazılarından öğrendim. Son yazısında ise, Cennet koyunda başörtülü ve elbiseli hanımların denize girmesinden söz ediyordu: "Bodrum'un o sıcağında, başta türban, üzerlerinde elbiseyle yüzenleri görünce, Aydın Ayaydın Hoca ile ağzımız açık kaldı. Elbisenin yanına, yüzebilsinler diye yapılan yırtmaç, zaten bacakları gösteriyor. Yani o zaman vücudun görünmemesi amacı nasıl hasıl oluyor onu da anlayamadım. Genç kadınların, 1 saat açık koyda balık gibi yüzdüklerini görünce, yüzme konusunda antrenmanlı olduklarını da fark ettim. Bu durumda Nazlı Ilıcak'a da yeni bir öneri getirmeye karar verdim. Stüdyoda şık bir türban takana kadar, bu kapüşon biçimindeki türbanlı, uzun elbiselerden, kendine birkaç tane yaptırsın. Hazır Bodrum'da şu sıralar. O elbiselerin bir tatbikatını yapsın da, durumu yakından inceleme fırsatı bulalım. Artık yandan yırtmaç işini ne yapar bilemem. Bacaklar yırtmaçtan bele kadar gözüküyor. Bu yırtmaç olmasa, bu sefer bacaklarını hareket ettirip yüzemeyecek. Neresinden baksanız, içinden çıkılamayacak bir durum yani. Paraları olduğu için, altlarındaki 1 milyon dolarlık tekneyle koylara açılıyorlar. Teknenin arka güvertesinde beyler oturuyor. Eşleri orada türbanla denize giriyor. Yeni bir türban tartışması açmaya hiç niyetim yoktu ama, Bodrum'un Cennet koyunda gördüklerimden sonra, türbanlı yüzme hakkı tartışılırsa hiç şaşmam. Kimsenin inancına bir şey demem. Hayatta herkesin inancına ve düşüncesine saygı duyarım. Yalnız söylemeliyim ki, bu görüntü beni fena halde şaşırttı."

MUHTAR "LOST CASE" DEĞİL
Reha Muhtar şakayı seviyor; mübalağayı da. Zaten güldürme sanatının temelinde "abartma" vardır. Yalnız bu konuda yapılan lâtife, o insanların hassasiyeti dolayısıyla, rencide edici olabilir. Biz arkadaşlarımıza "kılık- kıyafet" yüzünden milleti "gerici- ilerici" diye ayırmamayı bir türlü öğretemedik. Sabahtan akşama kadar plajda bronzlaşan, sonra sabahlara kadar içip, müzik ile ayakta sallanan, baba parası yiyen veyahut zengin bir av peşinde koşan genç kızlar ve delikanlılar var. Madem Bodrum'u yazıyorsun Reha Muhtar, el alemin tesettürlü eşine takılacağına, "rakı kadehindeki balık olmayı" düşleyenlerden, "dişiliğini sermaye yapıp tüketenlerden" de bahsetsene. Bana danışacağını söylediğin için fikrimi açıklayayım: "Kadınların, İslâmi tesettüre uygun bir kıyafetle deniz girmesi hiç şaşırtıcı değil. Haremlik/ selâmlık uygulaması yapan oteller de var. Farklılıkların birbirini yadırgamadan bir arada yaşaması...Bizim gibi olmayanı anlamak ve sevmek." Bunu Reha Muhtar zaman zaman yapıyor da. Çünkü onda, ideolojik kodlanmasına rağmen, halkla bütünleşen bir sevgi damarı da var. İngilizce tabirle "lost case" (kaybedilmiş bir vaka) değil.

BODRUM GAZETECİLİĞİ
Ben Bodrum'dan döndüm. Maça Kızı, Mey Restoran, Ship a Hoy'da (Türkbükü), Hasan'ın Yeri (Güvercinlik) ve Pina'da (Güvercinlik) geçirdiğim güzel günler yanımda kâr olarak kaldı. Reha Muhtar'ı kıskanıyorum; Siyasetin çilesi, stresi bizim omuzlarımızda. O ise Bodrum'dan izlenimlerini aktarıyor. Hem yüzüyor, hem güneşleniyor, iki satır da yazı karalıyor. Böyle gazeteciliğe can kurban! Benim kıskançlığım, lâfın gelişi...ama kimileri hasetten çatlayacak. Kim mi bu "kimileri" ? Artık o kadarı da sır olarak kalsın. Pek rahat bir şeymiş böyle "hoş" ama "boş" yazmak. Ne yazarken siz yoruluyorsunuz, ne de okuyan kafa patlatmak zorunda kalıyor. Üstelik, böyle bir yazı daha çok okuyucu çekiyor. Yakında Reha Muhtar gibi "Bodrum gazeteciliğine" talip olursam hiç şaşırmayın.