BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Ilıcak, Altaylı'yı kıroca buldu

Fatih Altaylı'nın gönderme yaptığı Ruhat Mengi'ye destek. Nazlı Ilıcak, bir bayana böyle hakaret edilmemesi gerektiğini savundu. Ilıcak, Altaylı'nın tavrını "Kıro"ca bul

Abone ol Fatih Altaylı'nın Ruhat Mengi'ye attığı taş, medyada etik dışı bir tavır olarak görüldü. Bu duruma bir çok tepki geldi. Ruhat Mengi'ye bayan meslektaşı Nazlı Ilıcak, destek çıktı. Ilıcak, Mengi'yle yıldızı barışmamasına rağmen, "Çifte standart ve cinselliğe saldırı" isimli yazısında Altaylı'yı yerden yere vurdu.

Yazı: Nazlı Ilıcak
Kaynak:
www.tercumangazete.com

Herkes fikir değiştirebilir. Ama, bir süre mülahazat hanesini boş bırakıp, samimiyeti sorgulamakta yarar var. İniş çıkışları yaşamış biri olarak dostlara tavsiyem bu.

Basın yayın organları arasında fikir düzeyindeki tartışmalar iyi güzel de... belden aşağı vurunca tatsız kaçıyor.
Bu noktada, bir hanım meslektaşımın, Vatan'dan Ruhat Mengi'nin yanında yer almayı doğru buluyorum.
Evet... Vatan gazetesinin birden bire Sabah'a transfer olan Fatih Altaylı'ya hücum etmesi de tuhaftı. Bu saldırının tek amacının, meslek etiğini korumak olmadığı anlaşılıyordu. Çünkü, birilerine "Düne kadar vurduğun bir müesseseye, kıyasıya eleştirdiğin bir patronun yanına nasıl gidebiliyorsun?" diye sorarsanız, o birileri de size, "Bir zamanlar büyük sadakatle bağlı olduğunuz müessese zor durumdayken ve patron da dara düşmüşken, onu neden yalnız bıraktınız?" diye sorma hakkına sahip olur. Sadece "yalnız bırakmak" değil, o gazeteyi hedef almak üzere "rakip patronla anlaşıp niçin Vatan'ı çıkardınız?" sorusu da yerinde bir sorudur.
Hani "Tencere dibin kara... Seninki benden kara" meselesi.
Böylece tartışma zıvanadan çıkar.

Adam olmak
Ama Altaylı'nın maçoluğu ele alıp, bir hanım gazeteciye hakaret etmeye hakkı yok!
Onlarca "işe yaramaz" erkek yazar, ilişkilerini iyi kullanarak veyahut hükûmete yanaşıp iş takibi yaparak, belirli köşeleri tutmuşken, cinselliği ön plana çıkaran bu gibi sataşmalar ancak "kıro"lara yakışır ki, Altaylı'nın o seviyeye düştüğünü görmeyi gönül istemez.

***

Fatih Altaylı "Ne zaman adam oluruz" köşesinde Ruhat Mengi'ye bakın ne diyor?
"Başyazarla yatarak yazar olunmayacağını anladığımız zaman."
Doğrusu Ruhat Mengi de, Altaylı'ya hak ettiği cevabı vermiş.
"...Uzun yıllar evli olan bir meslektaşı için 'yatarak' kelimesini kullanıyor. Çünkü, cinsellik, belden aşağı vurmak, ona göre en iyi intikam şekli. Hele de karşısındaki kadınsa, kadın bu durumda susar. Çekinir... Siner... Daha ileri gidilmesinden, galiz kelimeler kullanmasından korkar. Kadına belden aşağı vurmak iş yapar..."

Çifte standart
Ruhat Mengi ile bir çok konuda farklı düşünüyoruz. Özellikle başörtüsü sorunu. Ama bu farklılık, onun iyi eğitimli, gayretli bir gazeteci olduğunun kabul etmemize engel değil.
Mengi'yi Huntington ile bir basın toplantısında yakından takip etme fırsatını buldum. "Biz kimiz" kitabını okumuş, Huntington'un "Medeniyetlerarası çatışma" tezini ve karşı tezleri öğrenmiş olarak yemeğe gelmişti. Fevkalâde akıllı sorular sordu; cevaplardan tatmin olmadı; konuları inceden inceye kurcaladı.
Öyle bir toplantıda "küçük dağları ben yarattım" edasıyla dolaşan bazı erkek yazarlar ne yapardı acaba? Kadınlar, her meslekte olduğu gibi gazetecilikte de çifte standardın kurbanı.
Aslında Ruhat Mengi "eş durumundan gazeteci" ise, bu sadece Vatan yöneticilerinin bileceği mesele.
Ama, dün Tayyip Erdoğan'a ağzına geleni söyleyen, onu yerden yere vuranlar, "iktidarın yanaşması" ve "gözdesi" haline gelmişse, bu hepimizi ilgilendirir. Çünkü Tayyip Erdoğan başbakandır ve onun yanında, güvenilir insanların bulunmasını istemek bütün milletin hakkıdır.
Basınla ilişkilere Akif Beki'nin hâkim olması, "üzümün çöpü" ile "armudun sapının" ayırt edilmesini kolaylaştırmıştır.

Mülâhazat hanesi
Yanlış anlaşılmasın: Bir başbakanın veyahut bir gazete patronunun maziye takılı kalmamasını, sonsuza kadar düşmanlık ve öfke beslememesini, doğal olduğu kadar faydalı da addedebiliriz. Gazeteci de, siyasetçiyi veyahut patronu daha yakın tanıyınca fikir değiştirebilir. Sadece aptallar ve sersemler, kırık plak gibi hep aynı nakarata takılı kalır.
Mutabık olmadığım husus şu: Çoğu kere, lehe dönüş, zirvedekileri öylesine mutlu ediyor ki, bu tavırda samimiyet olup olmadığını pek sorgulamıyorlar. Oysa, "mülâhazat hanesini" uzunca bir süre boş bırakmak gerekir.
İniş çıkışları yaşamış biri olarak dostlara tavsiyem bu benim!