Türkiye'deki siyasi gelişmelerin ele alındığı raporda, Ankara hükümetinin reformlara ve Avrupa Birliği'ne katılım sürecine verdiği önemin altı çiziliyor..
Abone olAB Komisyonu, Türkiye İlerleme Raporu'nda, son bir yılda yapılan reformları önemli göstergeler olarak nitelendiriyor. Reformların pratik hayatta uygulanmasının önemine değinilen raporda, Ankara hükümetinin ''Reform İzleme Komitesi'' kurması ve işkenceye karşı ''sıfır hoşgörü'' politikası açıklamasının önemi üzerinde duruluyor. Raporda, sivil ve askeri otoriteler arasındaki ayırımda AB standartlarına ulaşmak amacıyla, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) yapısında önemli değişiklikler yapıldığı belirtiliyor ve bu değişiklikler hakkında ayrıntılı bilgi veriliyor. Komisyon, askerlerin siyasi alanda görüş bildirmeyi sürdürdüklerini, reformların gerçek anlamda uygulamaya sokulmasının önem taşıdığını anlatıyor. Güneydoğu'da olağanüstü hal uygulamasının (OHAL) kaldırıldığı hatırlatılan raporda, Türk-Yunan ilişkilerinde olumlu gelişmelerin devam ettiği belirtiliyor. AB Komisyonu, raporunda, reformların etkisinin sınırlı kaldığını, uygulamanın yavaş ve düzensiz olduğunu ileri sürerek, özellikle Türkçe dışında radyo televizyon yayınları ile cemaat vakıflarının mal edinme hakları yönetmeliklerinin ve ailelerin çocuklarına isim koymasını düzenleyen genelgelerin uygulamada getirdiği kısıtlamalara atıfta bulunuyor, Kürtçe isimlerde yer alan Q, W, X gibi harflerin kullanılmasının yasak olduğunu kaydediyor. Raporda, askeri temsilcilerin RTÜK ve YÖK içinde yer alması, savunma bütçesinin denetiminde kısıtlamalar olması, ifade özgürlüğü alanında Türk Ceza Kanunu hükümlerinin kullanımında tutarsızlıklar bulunması, yolsuzlukla mücadele alanında kurumsal yapının oluşturulmasında gecikmeler olması, sivil ve siyasi haklar ile azınlık hakları alanında BM ve Avrupa Konseyi anlaşmalarının imzalanmasında eksikler görülmesi eleştiri konusu yapılıyor. Raporda ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hükümlerinin uygulanması ile ilgili gecikmeler olması, adil yargılama ve savunma hakkı ile ilgili hükümlere uyumda eksiklikler görülmesi, ayrımcılıkla mücadele alanında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AB müktesebatına uyumsuzluk olması, işkence alanında soruşturma, yargılama ve cezaların uygulanmasında eksiklikler görülmesi, tutuklu hakları ihlalleri, hapishane koşullarında eksikler, yargı hakimlerinin görevlerinin icrasında yaşanan zorluklar, şiddet içermeyen düşüncelerin ifadesi ile ilgili yasaların uygulanmasında yorum ve uygulama farkları bulunduğu eleştirisi getiriliyor. Eleştirilen unsurlar arasında, yazar, gazeteci ve yayıncılara karşı ağır cezalar, bazı yayınların yasaklanması ve internet içeriği alanında kısıtlamalar, Türkçe dışında radyo ve televizyon yayınlarına yönelik kısıtlamalar, RTÜK'ün uygulamaları, dernek kurma özgürlüğü alanında ırk, köken, din, bölge veya azınlık statüsüne dayalı kısıtlamalar, göstericilere karşı güvenlik güçlerinin aşırı şiddet kullanması, parti kapatma uygulamalarının sürmesi, gayrimüslim azınlıkların tüzel kişilik, mal edinme, idare ve din adamları yetiştirmesinde süregelen sıkıntılar, Alevilerin diyanet işleri ve ulusal eğitim sistemi içinde tanınmaması, kadın erkek eşitliği alanında eksiklikler, çocukların eğitim ve güvenlik haklarında eksiklikler, sendikal haklarda Avrupa Sosyal Şartı'na uyumsuzluktan doğan sorunlar; azınlıklara karşı ayrımcı ve kısıtlayıcı uygulamalar, OHAL uygulamasının ardından vatandaşların yerlerine dönmesinde yaşanan sorunlar yer buluyor. KIBRIS İlerleme Raporu'nda Kıbrıs konusuna ayrılan bölümde, Türk hükümetinin, Kıbrıs sorununa BM çerçevesinde çözüm bulunması konusunda desteğini çeşitli vesilelerle ifade ettiği, Türkiye ile KKTC arasında gümrük birliği öngören çerçeve anlaşmanın onaylanmayacağının duyurulduğu ifade ediliyor. Raporun bu bölümünde, AB kanadının görüş ve beklentileri yer almıyor. Henüz onaylanarak basına dağıtılmayan AB Genişleme Strateji Belgesi'nde ise bu konuda farklı ifadelerin yer bulduğu biliniyor. Bugün açıklanması beklenen bu belgede, AB Komisyonu, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün Türkiye'nin AB'ye katılımı önünde ciddi bir sorun oluşturacağı mesajı veriyor. EKONOMİ Kopenhag ekonomik kriterleri çerçevesinde Türk ekonomisinin son durumunun değerlendirildiği ilerleme raporunda, serbest piyasa ekonomisinin işlerliği ve AB tek pazarından gelecek rekabete dayanabilme gücü açısından, yapısal reformlar, enflasyon, mali denetim, kamu işletmeleri, finans sektöründeki gelişmeler ve eksikler hakkında çeşitli görüşlere yer veriliyor. Raporda, Türkiye'nin, piyasaların işleyişini iyileştirerek ve kurumsal yapısını güçlendirerek, tam işleyen bir pazar ekonomisi olma yolunda ilerleme gösterdiği, ancak makroekonomik istikrar ve öngörülebilirlik alanlarında yeterli gelişme düzeyine henüz ulaşılamadığı ifade ediliyor. Komisyon, ekonomik program sürecinde yapılması gereken reformların hızının kesilmiş gözüktüğünü, işgücü sayısının istihdama oranla daha hızlı arttığını, bu nedenle işsizlik oranının artmaya devam edebileceğini ileri sürüyor. Enflasyonda yakın tarihin en düşük oranına ulaşıldığı üzerinde durulan raporda, kamu sektöründe mali hedefleri yakalamak için yapılan fiyat artışlarının enflasyon azalma sürecini olumsuz etkilediği anlatılıyor. Reel faiz oranlarının, yeni hükümetin başlangıçtaki belirsiz yaklaşımı ve yerel sermaye piyasalarının zayıflığı nedeniyle yüksek seyrine devam ettiğinin, yüksek faiz oranlarının verimli yatırımların yapılmasını engellediğinin belirtildiği raporda, devlet borçlanma oranında düşüş kaydedilmiş olmasına rağmen borç oranının halen kamu sektörünün ve ekonominin işleyişinin önünde önemli bir engel oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Komisyon, devlet kurumlarındaki personel sayısının azaltılması önündeki yasal engellerin kalkması sonucunda fiyatların piyasa koşullarına daha uygun hale geldiğini belirtiyor. Mali şeffaflığı artırma konusundaki çalışmalara değinilen raporda, kamu idareleri arasında görev ve sorumluluk dağıtımını yapmak amacıyla hazırlanan Mali Yönetim ve Mali Denetim Yasası'nın önemli bir adım olduğu ifade ediliyor. Elektrik sektöründe, dağıtım ve üretim alanında yapılan yeni düzenlemeler üzerinde durulan raporda, kamu mali desteğinin kaldırılması sonucunda fiyat dengesizliklerinin azalmaya başladığı, tarım sektöründe uygulanan fiyat destekleme sisteminin doğrudan gelir desteğine çevrildiği, elektrik fiyatlarının ise bağımsız bir kurum tarafından belirlendiği anlatılıyor. Özelleştirmeyi hızlandırmak amacıyla yapılan yeni girişimlerden elde edilen gelirin çok sınırlı kaldığını belirten Komisyon, TEKEL, Türk Telekom gibi kurumların özelleştirilmesi için yeni girişimler başlatıldığını belirtiyor. KOBİ'lerin, bankalardan mali destek sağlama ve iş kurma sürecinde zaman alan bürokratik işlemler gibi önemli zorluklarla karşılaştıkları kaydedilen raporda, şirket kayıt yöntemlerinin kolaylaştırıldığı, yabancı yatırımcılara yeni kolaylıklar sağlandığı ifade ediliyor. Fikir mülkiyeti haklarını gözeten mevcut yasaların uygulamasında ciddi eksiklikler görüldüğü belirtilen raporda, istihdam politikalarının uluslararası standartlara yaklaştırıldığı, bankacılık sektöründe yeniden yapılanma ve birleşme sürecinin devam ettiği, kaynak yetersizliği nedeniyle altyapı yatırımlarının azaldığı, elektrik ağlarının bakımının yetersiz olduğu, demiryolları ulaşımında kullanılan sistemin çağdışı kaldığı ve kapsamlı bir şekilde yenilenmesi gerektiği gibi unsurlara yer veriliyor. Raporda, Türk ekonomisinin, uzun vadede tarıma bağlı bir ekonomi olmaktan çıkıp hizmet üreten bir ekonomi olma yolunda ilerlemeye devam ettiği belirtiliyor.