BIST 9.420
DOLAR 34,42
EURO 36,38
ALTIN 2.836,46
HABER /  GÜNCEL

İlaçta yerli-yabancı kavgası sürüyor

Türkiye'deki ilaç pazarını paylaşamayan yerli ve yabancı firmalar arasında süren tartışma devam ediyor.

Abone ol

Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği'nin Başkanı Altan Demirdere, ''Türk ilaç sanayiinin geleceği, uluslararası hukuka ve AB uyum yasalarına aykırı uygulamalarla biçimlendirilemez'' dedi. Üyelerini yabancı firmalarının oluşturduğu derneğin yanı sıra Novartis Türkiye'nin Başkanlığı'nı da yürüten Demirdere, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası Başkanı Bülent Eczacıbaşı'nın açıklamalarında, kamuoyunda yanlış anlamalara yol açabilecek nitelikte ifadeler ve iddiaların yer aldığını kaydetti. Demirdere, veri koruması ve veri imtiyazının tek bir konu olarak ele alınması gerektiğini kaydederek, şunları söyledi: ''(Şimdiye kadar gündeme getirmediler. Şimdi ucuz ilaç politikasıyla köşeye sıkıştılar) deniyor. Köşeye sıkışan biz değiliz, tartışmayı başlatan da biz değiliz, köşeye sıkışan bilhassa kendileri. Çünkü AB'ye uyum paketleri yavaş yavaş açılıyor. AB'nin artık kapısına geldik. 2001'den beri bunun olabilmesi için uğraşıyoruz ve artık yavaş yavaş bütün uğraşlarımız bir sonuca varıyor. Onlar da başladılar (batarız, ölürüz) Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Piyasaya ucuz ilaç verdikleri de yok. Dünyadaki en ucuz orijinal ilaçlar Türkiye'dedir. En pahalı jenerik ilaçlar da Türkiye'dedir. Aksini ispat etsinler.'' KOPYA ORİJİNALİNDEN ÖNCE ÇIKTI Bu konuyla ilgili hükümet nezdinde çalışmalar sürdürdüklerini de dile getiren Demirdere, ''veri koruması için uğraş veriyoruz. Türkiye'de öyle örnekler oldu ki kopya ilaç orijinalinden önce çıktı. Bırakın patenti, veri korumasını kopyası orijinalinden önce çıktı. Böyle şey hiçbir yerde görülmez'' diye konuştu. Kamunun ucuz ilaç alım politikasının da normal görülebileceğini belirten Demirdere, ''Ama bu politika bütün taşlar yerli yerindeyken olur. Böyle eğri büğrü, patent yok, veri koruması yokken olmaz'' dedi. Altan Demirdere, gelişmelerin yerli ilaç sanayiinin çökmesine neden olacağı görüşüne de katılmadığını ifade ederek, şunları söyledi: ''Kardan zarar edecekleri kesin ama haksız kardan zarar edecekler. Bilakis bunun üstüne biraz daha toparlanıp yabancı firmalarla işbirliğine gidecekler. Bugün yabancı firmalarla işbirliğine girmiş çok az yerli firma var. Dünyada birleşmeler, evlilikler, ortaklıklar var. Bunları arayacaklar, ihracat olanaklarını arayacaklar.'' ''VERİ KORUMASI KAVRAMINA AÇIKLIK GETİRİLMELİ'' Veri koruması kavramına bir açıklık getirilmesine ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Demirdere, bu kavramın, ilaç ruhsatı almak için Sağlık Bakanlığı'na sunulan ilaç test verilerinin, 6 ile 10 yıl boyunca açıklanmasına veya haksız ticari kullanıma karşı korunmasını anlattığını dile getirerek, şunları söyledi: ''Bu koruma, Dünya Ticaret Örgütü ve AB ile olan Gümrük Birliği anlaşmalarımız çerçevesinde güvence altına alınmış hukuki bir haktır. Dolayısıyla burada bir imtiyazdan değil, hukuki bir haktan söz edilmektedir. Copyright benzeri bir fikri mülkiyet hakkı olan veri korumasının bir imtiyaz gibi sunulması, uluslararası hukuk ve AB kriterleriyle çelişen hali hazırdaki uygulamayı sürdürmeye yöneliktir. Veri korunmasının uygulanmadığı mevcut durumda imtiyaz, sadece kopyalama işinden para kazanan az sayıda yerli sermayeli ilaç şirketi için geçerlidir.'' Demirdere, Türkiye'de yatırım yapmış olan araştırmacı ilaç şirketlerinin, yeni ürünlerinin kopyalarının uluslararası anlaşmalara uymayan şekilde, çok kısa zamanda, hatta kimi zaman orjinalinden daha önce piyasaya verilmesinden rahatsızlık duymakta olduklarını söyledi. Demirdere, bu durumun Türkiye'ye daha fazla yabancı yatırım çekmek için gösterilen çabaları da baltaladığını savundu. Altan Demirdere, şunları söyledi: ''BAHSEDİLEN KAYIPLAR HAKSIZ KAZANÇTAN'' ''Sayın Eczacıbaşı, veri korumasının kabulünün, kamu ilaç harcamalarına altı yılda 1 milyar dolardan fazla yük geleceğini söylemektedir. Bu doğru değildir. Yapılan bütün bilimsel çalışmalar, bu rakamın yine altı yılda 100 milyon dolar civarında kalacağını göstermektedir. Zira hem tüm ilaçlar veri koruması kapsamına girmemektedir, hem de kopya ilaçların fiyatları orijinallerinin yüzde 80'i civarına kadar çıkabilmektedir. Bu noktada, ülkemizdeki yerli ilaç firmalarının sattıkları kopya ilaçların fiyatlarının dünya ortalamasının çok üstünde olduğunu da vurgulamak gerekir. Dolayısıyla sayın Eczacıbaşı'nın 'büyük kayıplarımız' olarak bahsettiği rakamların büyüklüğü, esas olarak haksız kazançtan kaynaklanmaktadır.'' Demirdere, bu gerçeklere rağmen veri korunmasının uygulanmaması sonucunda, Türkiye'ye üretim ve araştırmaya dönük yabancı sermayenin gelemediğini, uluslararası piyasalarda imaj erozyonuna uğranıldığını, uluslararası hukukun ihlal edilmekte ve AB'ye giriş çabalarının boşa çıkmakta olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu olumsuz sürecin durdurulabilmesi için Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütü yükümlülüklerine göre 2000 yılı başından beri, AB Gümrük Birliği yükümlülüklerine göre ise 2001 yılı başından beri uygulamak zorunda olduğu ilaç test verilerinin haksız ticari kullanıma karşı korunmasının, Sağlık Bakanlığı Ruhsat Yönetmeliği'nde gerekli düzenleme yapılarak acilen sağlanması gerekmektedir. Türk ilaç sanayiinin geleceği, uluslararası hukuka ve AB uyum yasalarına aykırı uygulamalarla biçimlendirilemez.'' ECZACIBAŞI'NIN AÇIKLAMALARI İlaç sektöründe yabancı üreticilerin, eşdeğer jenerik ilaç üretimini engelleyen, patentle elde edilen hakların süresinin uzatılması anlamına gelen ''veri imtiyazı-veri koruması''nı gündeme getirmesi, yerli ve yabancı üreticileri karşı karşıya getirmişti. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Başkanı Bülent Eczacıbaşı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, veri imtiyazının hemen uygulamaya konulmasının yerli ilaç sektörünün yok olmasına neden olacağını belirterek, yabancı firmaların, devletin ucuz ilaç alım politikasıyla köşeye sıkıştıklarını, ellerindeki bu kozu kullandıklarını söylemişti. Eczacıbaşı, veri imtiyazının en geç 31 Aralık 2007 tarihinde başlamasına ilişkin görüşün de aslında yerli üreticilerin talebini karşılamadığını, tarihin daha da öne çekilmesine karşı olduklarını vurgulamıştı.