BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,16
ALTIN 2.993,83

İkiye ayrıldık; yalakalar ve yalaka olmayanlar!

Ama yılların duayen gazetecisi Mehmet Ali Birand’ın ölümüne sevenleri üzüldü diye, hiçbir şeyin arka yüzünü bilmeden, konuşmak sadece ezberciliktir.

Bakınız sayın okuyucu, Ahali, bu hafta üçüncü kez ikiye ayrılıyor ve iki tarafta birbirine veryansın ediyor. Kavgada dahi söylenmeyecek sözler havalarda uçuşuyor. Klavye yine günün kahramanlarını yaratıyor. Herkes birbirini suçluyor ve ağıza alınmayacak laflar son derece rahat sarfediliyor.
Sosyal medyanın yarattığı bu canavarlar, sözüm ona her konuda fikir sahibi, ama gerçekte, ezber konuşan, ezber yaşayan, atıyorum, ‘hadi bu hafta şehitler için x yerde toplanacağız’’(örneğin yurt dışında yaşayanlar) dediğinde kılını gram oynatmayan, orada görünmekten dahi korkan, vatan/millet diye diye feysbuktan, ordan/burdan yaptığı alıntılarla, ki, paylaştığı şeylerin dahi gerçekliğini araştırmadan yine ezber bozmadan hareket eden, bu şekilde avunan, ‘Atatürkçüyüm’ diye avaz avaz bağırıp, tarihten iki soru sorsan hayatta cevap veremeyecek , sürekli tribüne oynayan Levent Kırca bozuntuları…
Buyrun! Geçen hafta, Pakize Suda, Trabzon ve Samsun’da halka bir soru sordu ; Soru şuydu; ‘kaçıncı yüzyıldayız?’ İnanır mısınız, doğru cevap veren bir ya da iki kişiydi.
İşte bunlar, hep o klavye arkasından tanıdığımız siyaset uzmanları(!)
Sokakta yirmi kişiden sadece iki kişi bu soruyu cevaplıyorsa, kimse bana seçimlerde oylar çalındı, oyunlar oynandı demesin, artık hayatta inanmam!
İşte bu soruya cevap veremeyenlerle, duayen gazeteci Birand’ın ölümüne sevinen ve onu lanetleyen bilinçsiz çoğunluk aynı kişiler.
Yine geçtiğimiz günlerde, Fatih Altaylı ve Levent Kırca komedisinde, beyin hücrelerinin artık pek de çalışmadığına tanık olduğumuz, ağzına geleni söyleyen, mahallenin delisi Kırca’ya ‘Yürü be kim tutar seni’ diye gaz veren, kafası uyuşmuş kitle varya, işte bu soruya cevap veremeyenler onlar ve ne yazık ki çoğunluktalar.
Bir zamanların seks yıldızı ekrana çıkmış, ‘’Fransa’da ölen üç PKK lı kadının cenazesine gitmek isterdim’’ diyor. Birileri onu ekrana çıkarıyor ve bu saçmalıkları söylemesine izin veriyor. Kim bu kadın? Politikacı mı? Gazeteci mi? Muhabir mi? Siyaset uzmanı mı? Hiç birisi!
İşte hal böyle iken, bu kadını düşüncelerinden ve fikirlerinden dolayı eleştirebilir, sorgulayabiliriz.
Ama yılların duayen gazetecisi Mehmet Ali Birand’ın ölümüne sevenleri üzüldü diye, hiçbir şeyin arka yüzünü bilmeden, konuşmak sadece ezberciliktir.
Bakınız, Birand’ın ölümüne üzüldüğüm için şöyle bir yorum geldi bendenize, hiç kesmeden aynen aktarıyorum;
Mehmet Ali Birand adında bir vatan haini, hırsız, PKK destekcisi, Belçika vatandaşı ölmüş!
Yorumlara hayretle bakıyorum! Birileri sövüyor arkasından birileri yas tutuyor!
Soruyorum, kaç vatan haininin arkasından yas tuttu şimdi üzülenler?
Soruyorum, kaç hırsızın ölümüne üzüldünüz?
Soruyorum, her PKK yandaşına duygu mu beslersiniz?
Soruyorum, Türk vatandaşları ölünce de hisleriniz kabarır mı? Mesela Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı veya Türkân Saylan'a kaç dua okuyup bir dakikanızı harcadınız kim olduklarını anlamak için?
Dün PKK mayın tuzağında şehit düşen 7 tane 20!!! Yaşında ki gencimiz için niye bir kelime sarf etmediniz? İsimleri bilinmediği için mi? Yoksa vatana ihanet etmedikleri için mi? Yoksa yetim hakkı yemedikleri için mi?
Eğri oturup doğru konuşalım, şahsen üzüldüm ölümüne! İsterdim ki hukuki cezasını bu dünyada çeksin. Ama sevindim çünkü ilahi takdir yerine geldi ve eğer ilahi hukuk varsa şimdi hesap verme sırası onda! Yetim hakkı yemek, suçsuz insan öldürenleri korumak, vatana millete hainlik etmek yüce Allah katında cezasız kalmaz!
Sen hiç PKK tarafından hastanelik edildin mi? Edildiğin gün haber ver, sana Birand'ın PKK'yı savunan bir yazısını göndereceğim. O gün fikir özgürlüğüne nasıl baktığını soracağım...
İşte sayın okuyucu, bu bana verilen bir cevap ama, Birand’a üzülen herkes bu cümlelerle muhatap olmak zorunda kaldı.
Birand’a üzülen herkes yalaka, sevinen yalaka değil. Altaylı ve Kırca kavgasında, Kırca’yı eleştiren yalaka, bravo diyen vatansever ve Atatürkçü.
Neler oluyor sizce?
Ben,Birand’ın ölümünü ciddi bir kayıp olarak görüyor ve derin üzüntü duyuyorum. Çünkü; o iyi bir gazeteciydi, ekranda onun güler yüzünü görmeyi ve gaflarını seviyordum. O uzun zamandır kanser tedavisi görüyordu ama asla köşesine çekilmedi, son güne kadar çalıştı. Çok başarılı ve çalışkan bir gazeteciydi.
Bizler, şehit haberlerine de üzüldük, onlar için yas tuttuk.
Avrupa’nın ortasında mitingler yaptık, şehit isimlerini teker teker andık. Acaba, bu yalaka olmayanlar neden şehitleri anmaya gelmediler?
Ve onun gibi birçok kişi! Olabilir, belki de PKK gözlerini korkutmuştur, korkuya saygı duyarız. Saygı duyarız ama boş konuşmayız. Türkan Saylan için de çok şeyler yaptık ve daha bir çokları için, biz bunları yaparken, herkes tatilin tadını çıkarıyordu…
Biz kimseyi yalaka ve yalaka olmayanlar diye ayırmıyoruz. Tecavüzcüler, sapıklar ve teröristler hariç, hiç kimse ölümün ardından lanetli sözleri hak etmez. Hele de Türk medyasına bu kadar hizmet etmiş gerçek bir gazeteci asla.
Biz ne zaman mı adam oluruz sayın okuyucu?
Gündemde ki her konu da yalakalar ve yalaka olmayanlar olarak ikiye ayrılmadığımızda, ezber siyaset yapmadığımızda, biraz empati yapabilmeyi öğrendiğimizde, Atatürkçülük kisvesi altında çığırtkanlık yapanlara prim vermediğimizde, farklı renkleri ve kültürleri kabullenir gibi yapmayıp gerçekten kabullendiğimizde,ölenin ardından lanetlememeyi öğrendiğimizde, önyargılarımızı tedavi ettiğimizde, ötekiler kavramını yok ettiğimizde, mesleklerinde duayen olmuş bazı kişilerin, meslekleri gereği bizlerden farklı düşüncelere ve fikirlere sahip olduklarını görebildiğimizde, birazcık farkındalığımız geliştiğinde belki adam olabiliriz.
Ben sevdiğim gazeteci Mehmet Ali Birand’a Allah’tan rahmet diliyor, medyanın başı sağolsun diyorum. Yakınlarına da, Sabır ve metanet diliyorum.