BIST 9.109
DOLAR 34,24
EURO 37,63
ALTIN 2.921,56
HABER /  GÜNCEL

İki önemli konu es geçiliyor

Uzun süredir gündemde olan "zina tartışması" Nazlı Ilıcak'ı rahatsız ediyor. Gazeteci, "Türkçe ve RTÜK Yasası"na gereken önemin verilmemesinden rahatsız...

Abone ol

İKİ ÖNEMLİ KONU: TÜRKÇE VE RTÜK YASASI

İki önemli haber, günlük tartışmalar içinde kayboldu gitti.

Bunlardan biri "Türkçe." Uluslararası Dil Kurultayı'ndan, Prof. Mehmet Demirezen, medya organlarının özensizliği yüzünden, Türkçe'nin günden güne bozulmasından şikâyet etmiş.
Aynı dertten ben de muzdaribim. Bir dokun bin ah işit! Hele şu "dahi" mânâsına gelen "de"lerle, "ki"ler. Maalesef, gençler, hatta orta yaşlılar, üniversiteyi bitirmiş olsalar bile, "de" ile "ki"leri ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazacaklarını bilemiyorlar. Öğretseniz de, önemsemedikleri için öğrenmiyorlar veya öğrenemiyorlar.
Kural
"De" takısını çıkarınca cümlenin anlamı bozulursa, "de" bitişik yazılır. Formül bu.
Meselâ, "evde yemek var", "ev yemek var"; yanlış bir ifade, demek "de" bitişik.
Halbuki, "yumurta da var", "yumurta var" Anlam bozulmuyor; "de" ayrı yazılıyor.
"Ona dedim ki... Çantamdaki kalem."
Hâlâ aradaki farkı bilmeyen, yüksek okul mezunları var. İnsan yabancı dilden önce kendi lisanını doğru dürüst konuşup yazabilmeli.

RTÜK Yasası
İkinci mesele, Anayasa Mahkemesi'nin Radyo Televizyon Kanunu'nun bazı maddelerini iptâl etmesi. Ecevit Hükûmeti döneminde, televizyon sahipliğini % 20 hisse payı ile sınırlayan madde değiştirildi, "hisse oranı" yerine "izlenme payı" konuldu.
Buna göre, "yıllık ortalama izlenme oranı ölçümlerinde yıllık ortalama izlenme veya dinlenme oranı % 20'yi geçen bir televizyon veya radyo kuruluşunda, bir gerçek veya tüzel kişinin veya bir sermaye grubunun sermaye payı % 50'yi geçemez."
Daha önce, Anayasa Mahkemesi, bu maddeyle ilgili yürürlüğü durdurma kararı vermişti. Evvelki gün de, Başkan Yardımcısı Haşim Kılıç, iptâl kararını açıkladı. Yüksek mahkemenin iptâl kararının gerekçesi Resmi Gazete'de yayınlanacak. Ama bugünden, iptâlin sebebini kestirmek mümkün. Bunun için, Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'in veto gerekçesine ve iptâl başvurusuna göz atmak yeterli.
Cumhurbaşkanı'nın % 20 izlenme oranının tekelleşme yarattığına dair iddialarını yayınlıyoruz.

Sezer'in gerekçesi
"...Bu düzenlemeler, özellikle büyük sermaye gruplarının televizyon ve radyoculuk alanında tekelleşmelerine olanak yaratacak içeriktedir. Anayasa'nın 167'nci maddesi tekelleşme ve kartelleşmeyi yasaklamakla kalmamış, devlete, bunu engelleyici önlemler alma görevi verilmiştir... Tekelleşen ya da kartelleşen görsel ve işitsel medya, bir yandan ekonomik alanda haksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte yandan haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecektir... Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduğu kadar, özel güçlere karşı da korunmalıdır. Bu bağlamda, medya tekelinin oluşmasına karşı gerçek sınırlamalar koymak, medyanın çoğulculuğunu koruyucu önlemler almak, devlete düşen bir ödevdir. Sosyal görevini yerine getirebilmesi için basın özgürlüğü ile donatılan medyanın, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir. Tekelleşerek, sorumluluk bilincinden uzaklaşacak bir medya, her sorumsuz güç gibi, toplum yaşamını, ulusal güvenliği tehlikeye sokan bir güç durumuna gelebilir...."

Televizyon sahipliği ve ihale
Anayasa Mahkemesi, iptâl kararı verirken, boşluğun doldurulması için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 6 aylık da bir süre tanıyor. Bugün itibariyle, % 20 hisse oranını öngören eski kanun ve % 20'lik izlenme oranı sınırını koyan yeni kanun yürürlükte olmadığı için, bir boşluk mevcut. TBMM'nin ilk gündem maddelerinden biri RTÜK Yasası olmalı. Bir yandan radyo televizyon sahipliği tekel yaratmayacak biçimde düzenlenmeli, bir yandan da, televizyon sahipliği ile, "kamu ihalesine katılma" konusu ele alınmalı. Çünkü, ilk RTÜK Yasası'nda, bir televizyon kuruluşunda % 10'dan fazla hisseye sahip olanların kamu ihalesine girmesi yasağı vardı. RTÜK Yasası'nı değiştiren 4756 sayılı yasa ile, 29'uncu maddedeki kamu ihalesine girme yasağı da kaldırılmıştı. Bu tartışmalı konuda da, süratle yeni bir düzenlemeye gitmek gerekiyor.

İptâl başvurusu
O konuda, iptâl başvurusunda Sezer, aşağıdaki görüşleri dile getiriyordu:
"İhale yasağının kalkması, medya gücünü kullanarak ihalelerde haksız rekabete, borsada çeşitli işlem oyunları yapılmasına neden olabilecektir... Ülkemizde olduğu gibi, henüz demokrasisi yeterince gelişmemiş, sağlam temellere oturmamış, özelleştirmesini tamamlayamamış ülkelerde, medyanın devlete karşı taahhüde girmemesi yaşamsal önem taşıyan bir ilkedir. Devletle ticarî ilişkilere giren medya sahiplerinin, siyasî iktidar lehine yayın yaparak ya da tam tersi baskı oluşturarak kamu ihalelerini alma avantajını sağlayabileceği kuşkusu, yukarıda sözü edilen ilkenin korunmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Medya gücünü kötüye kullanma olasılığı, kamu yararı ve kamu düzeni ile doğrudan ilgilidir. Devletin bu gücü dengeleyecek önlemleri alması, kamu yararı ve düzenini sağlamanın gereğidir. Dolayısıyla ihaleye girme yasağının kaldırılmış olması, kamu yararı açısından çok ciddi sakıncalar doğurabilecek bir gelişmedir."


Önemli bir sınav
İşte size zinadan çok daha önemli bir tartışma konusu. Ecevit Hükûmeti döneminde 4756 sayılı kanunun çıkabilmesi için, sabahlara kadar Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan Genel Kurul'da nöbet tutmuştu. Cumhurbaşkanı veto etti; Ecevit Hükûmeti, kanunu aynen Meclis'ten geçirdi. Liderler, gene nöbet tutarak, tepki gösteren milletvekillerini yatıştırma görevini üstlendiler.
Zaten kanun geçti, Ecevit'in de işi bitti. Hemen o tarihten sonra, Hüsamettin Özkan'lı, MHP'yi de dışarıda bırakacak bir hükûmet arayışı başladı. Derviş ön plana çıkarıldı; İsmail Cem pompalandı vs...
Hükûmeti önemli bir sınav bekliyor. Bakalım, RTÜK Yasası'nda, televizyon sahipliğinin hisse oranlarını nasıl ayarlayacak? Ben şahsen, bir kişinin ulusal çapta bir televizyon kanalına sahip olmasını normal buluyorum. Ama, bir kişi veya bir sermaye grubu, dünyanın hiçbir yerinde birden fazla ulusal çapta televizyon kanalını alamaz. (Burada, uydu veya kablolu yayını kastetmiyoruz.) Ayrıca, kamu ihalesine girme konusunda da mutlaka sınırlamalar getirilmelidir.