İdam cezası geri gelmeli kısasa kısas olmalı!
Bir kız evladımızı daha koruyamadık.
Çuval içine sıkıştırıp, ağzını sıkıca bağlayıp kuytu yerlere attık.
Sonra o çuvalı günlerce aradık, yaşamı değil, cesedi bulmaya çalıştık.
Cezaların caydırıcı olmadığı, infaz sisteminin verilen cezayı bile hafiflettiği adil olmayan bu düzende vicdanların rahatlaması mümkün mü? Toplum vicdanı artık bu sistemi bu ceza yapısını kabul etmiyor.
Ahlakı ve adaleti düzeltmek zorundayız.
Gözlerinden akacak bir damla yaşa dünyayı yakacağımız evlatlarımızı canilerin, katillerin elinden, 19 gün boyunca arayıp dere yataklarında çuval içinde bulacağımız değil, hiç kimsenin bu vahşete cesaret edemeyeceği bir sistemi devlet kurmak zorundadır. İdam cezası ve hadım cezası acilen geri gelmelidir. Kısasa kısas…
Diyarbakır'ın Bağlar İlçesine bağlı Tavşantepe Mahallesi’nde sekiz yaşındaki Narin'in cansız bedeni 19 gün sonra bulundu.
Diyarbakır'da, evlerinin 2 km yakınındaki dere yatağında cesedi bulunan Narin Güran cinayetine ilişkin 21 kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınan kişiler arasında annesi Yüksel Güran, baba Arif Güran ile 2 ağabeyi ve amcaları da yer aldı.
Bu cinayeti aile yakınları işledi,
Bu cinayetin işlenme sebebi aile içinde biliniyor,
Bu cinayeti işleyende biliniyor ama aile susarak birilerini koruyor,
Narin’in ölün haberi henüz basında duyulmamışken Narin’in yaşadığı köyde öldüğünün bilinmesi hiç de normal bir durum değil.
Narin’in ablasının da kısa bir süre önce merdivenden düşerek ölmesi normal ölüm mü? Yoksa o da Narin’in öldürülmesi gibi planlı cinayet mi?
Bütün bu sorular cevap bulmalı, toplum vicdanı rahatlamalıdır.
Bu arada Narin’in ölümü hakkında konuşan AK Partili Galip Ensarioğlu dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
"Soruşturmada gizlilik var ayrıca son aşamaya gelindi. Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var çünkü aile de bizim dostlarımız.
Konu çok hassas bir düzeyde olduğu için onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek istemiyoruz ancak maalesef Narin kızımızın cansız bedenine ulaştıktan sonra onun üzerinden daha somut ve çok hızlı bir şekilde faillere ulaşmak üzereyiz.
Hem soruşturmanın gizliliği açısından hem de konunun gizliliği açısından bir taraftan aile çok büyük bir acı yaşarken, aile bireyleriyle ilgili yapılan tutuklamalar var, yeni gözaltılar var. Bu kadar büyük acıyı yaşayan bir aile bireylerine ilişkin şüpheler ve gözaltılar var. Onları daha fazla yaralayacak somut bir delile oturtmadan ve ilgili birimler tarafından netleştirilmeyen bir şey ifade etmemiz de mümkün değil.
1-2 gün sabretmek iyi olacak. Bilen bilmeyen herkes yorum yapıyor haklı da olsalar soruşturmanın sürecine zarar verebiliriz hem de az bir ihtimal de olsa suçsuz birilerine çok ağır ithamlarda da bulunabiliriz. Bunları uzmanlarına bıraksak ekiplere bıraksak daha iyi olacak
Yani aileyle benim 40 yıllık dostluğum var. Ailenin tüm bireylerini hemen hemen, gençler hariç tanırız. Yakın dostluğumuz var. Geçmişte aileye dair de çok spekülasyonlar var. Siyasi görüşü üzerinden meseleyi ele almak isteyenler olmuş. Hizbullahçı olduğunu söyleyen siyasiler var sosyal medyada. Bu meseleye siyaseti bulaştırmamak lazım. Siyasetin bu meseleyle ne ilgisi olabilir yani?" dedi.
Bu açıklamalara fazlasıyla dikkat kesilmek lazım…
Bir toplumda katiller korunuyorsa o toplum ciddi manada kaybetmeye mahkumdur.
İsrail’e Müslüman Eli Değecek
Gazze'de bebek, çocuk ve kadınlar başta olmak üzere masum siviller sistematik bir şekilde katlediliyor.
Soykırımcı İsrail; insani, ahlaki ve hukuki hiçbir sınırı tanımıyor. Siyonist rejimi bu kez Batı Şeria'da gördük. Nablus'ta bir gösteriye katılan Türk ve Amerikan vatandaşı aktivist Ayşenur Ezgi Eygi, keskin nişancı bir İsrail askeri tarafından başından vurularak katledildi. Eygi'nin katledilmesi karşısında ABD ve Batılı suç ortakları sessizliğe büründüler.
En sert ve tarihi tepki yine Sayın Erdoğan'dan geldi.
“Daha önce de söyledim İsrail, Gazze'de durmayacak. Gazze'de bir İsrail Filistin savaşı değil yayılmacı siyonizm ile vatanlarını koruyan Müslümanların mücadelesi var. İsrail eğer bu şekilde devam ederse Ramallah'ı da işgal ettikten sonra gözünü başka yerlere dikecek. Sıra bölgedeki diğer ülkelere gelecek. Lübnan'a Suriye'ye gelecek. Dicle ve Fırat arasındaki vatan topraklarımıza göz koyacaklar. Biz işte onun için Hamas Müslümanlar adına direniyor diyoruz. Biz işte onun için Hamas sadece Gazze'yi değil İslam topraklarını, Türkiye'yi savunuyor diyoruz. İsrail'in devlet terörünün karşısında durmak bizim için İslami bir vazifedir. İmani bir vazifedir. Vatani bir meseledir. Tabii ki milli bir meseledir..."
İslam ülkelerini uyanmaya, tehlikenin farkına varmaya ve iş birliğini daha da artırmaya çağırdı Sayın Erdoğan.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan "Mısır ve Suriye ile attığımız yeni adımlar büyüyen yayılmacılık tehdidine karşı bir dayanışma hattı oluşturmaya yöneliktir. Bütün İslam ülkeleri de nerede duracağı belirsiz İsrail işgaline karşı ortak tavır takınmalıdır. Biz en başından itibaren bu çağrıyı yapıyoruz. İsrail şımarıklığını, İsrail haydutluğunu, İsrail'in devlet terörünü durduracak yegâne adım İslam ülkelerinin ittifakıdır diyoruz" sözleriyle Müslümanların kanayan yarasına sadece Müslümanların çare olabileceğinin altını çizdi.
Sayın Erdoğan'ın konuşmalarından anlıyoruz ki Türkiye liderliğindeki İslam ittifakının İsrail’e müdahalesi kaçınıl mazdır.
Soykırım destekçisi ABD bile İsrail'i kurtaramayacaktır.
İsrail’e Müslüman eli değecek!