İcraatlar kanuna uymuyorsa kanunları icraata uydur dönemi!
Daha önceki yazılarımdan birinde, ideolojik yatırımın üreten ve istihdam sağlayan reel yatırımlardan daha hızlı, daha etkili getirisinin olduğuna dikkat çekmiş ve ironik bir gönderme yapmıştım.
O günden bugüne gündemi sarsan her olay, ortaya saçılan her belge ülkenin nasıl bir örgütlenme ile kuşatıldığını gözler önüne sermekte ve ideolojik yatırımla ilgili ironimin haklılığını doğrulamaktadır.
Geldiğimiz nokta özetle şudur; Ülke, dünyada eşi, emsali görülmemiş bir vurgunun, soygunun merkezi haline getirilmiş, hukuk kavramı ayaklar altına alınmış ve demokrasinin ırzına geçilmiştir!
Başta iktidar partisi olmak üzere, iktidara yakın iş çevreleri, bürokratlar ve türeme aydınlar, aleyhlerinde verilen hukuki kararları yok saymakta, “dediğim dedik, çaldığım düdük” misali bildiklerini okumaktadırlar.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin böylesine hoyratça iğfal edildiği bir dönemde “faşist, diktatör” gibi yakıştırmalarla itiraz edenlere karşı Kuzey Kore işaret edilerek “…diktatör olsaydık bizi diktatörlükle suçlayabilir miydiniz? Yaptığımız şey demokrasinin önünü açmaktır” denilmektedir!
Bu boyuttaki pervasızlığın mantıklı bir açıklaması elbette var;
Devletin temel yapısında yapılan onca tahribattan, öngörüden uzak iç ve dış politikalarla Türkiye’yi getirdikleri noktadan sonra normal davranabilmek mümkün olabilir mi?
Ayyuka çıkan rüşvet, irtikap, yetki suistimali ve onca hukuk dışılıktan sonra atacakları bir tek geri adımda darmaduman olacaklarını pekala biliyorlar!
Artık önlerinde tek seçenek kalmıştır; Ne pahasına olursa olsun muhalefeti susturmak, halkı sindirmek…
İyi de ne zamana kadar?
EL-CEVAP;
Çankaya köşküne çıkıp başkanlık, yarı başkanlık gibi adlarla yapılacak köklü değişikliğin arasına sınırsız yetki ve imtiyazı sıkıştırıncaya kadar!
Yani;
Geçmişten gelen icraatlar kanunlara uymuyorsa kanunu icraatlara uyduruncaya kadar!
** ** **
Fehmi Koru’nun 06 Mayıs 2014 tarihli “Bu işte bir yanlışlık var” adlı yazısını okuduğumda “yandaşlığın bu kadarına da PES…” demekten kendimi alamadım.
Pes ki ne pes…
Okuduğum her cümlesinin sonuna elimde olmadan eklediğim bir ünlem oldu bu;
Pes…
Türkiye’nin gelir rekortmenleri listesi açıklandığında ilk 100 isim arasında AKP zenginlerinden bir tanesinin bile isminin bulunmadığı yönünde yapılan eleştirileri kendince etkisiz kılmak istemiş!
Koru, bu yazısında mantık yürütmemiş, insan mantığı denen mevhumu hiçe saymış ve insan zekâsına adeta tecavüz etmiş!
Esen rüzgâra, hakîm güce öylesine kaptırmış ki kendini tanımlanamayacak türden akıl yürütmeyle kendince bir sonuca da varmış;
“Akıl yürütmeyle varacağımız, bu hükümet sayesinde zenginleştiği ileri sürülen işadamlarının en fazla vergi ödeyenler listesinde ilk 100’e girecek kadar kazanç elde edemedikleri sonucudur...”
Yetinmemiş, geçmişte de iktidarlara sırtını dayayıp palazlanan zenginlerin olduğundan dem vurmuş!
Bundan yola çıkarak 12 yıllık uzun iktidar dönemimin palazlandırdığı zenginlerin normal karşılanması gerektiğine dikkat çekmiş ve iş bitiriciliği adeta kutsamış!
Yazısının bir yerinde şaşkınlığını da dile getirmiş ve bu şaşkınlığını bir soru ile de okurlarının algısına (saldırmış) havale etmiş;
“Görünen köy kılavuz istemiyor: Önceki dönemlerin zenginleri olumsuz etkilenmemiş Ak Parti iktidarından; maşallah gelirleri artmış, daha da zenginleşmişler...
Burada durup esas soruyu sorabiliriz: Politikalarından olumsuz etkilenmedikleri halde, ülkemizin zenginleri, neden Ak Parti hükümetinden hoşlanmazlar?”
Şunu açık açık söylemeye bir türlü dili varmamış;
“Geçmişi neredeyse asrı bulan ülkenin geleneksel zenginleri vergilerini ödüyorlar fakat yeni yetmeler ödemiyorlar” diyememiş!
İdeolojik yatırımın kayıt dışılığını, usulsüzlüğünü, kanunsuzluğunu söylemeye kontörlü kalemi bir türlü müsaade etmemiş!
Geçmişte de ne kadar vergi öderlerse ödesinler ortak pastadan aldıkları büyük pay nedeniyle sayısı 6 olan dolar milyarderini bile fazla bulan Türk Milletinin bugün 45 dolar milyarderinin dolaylı ekonomik baskısı altında inlediğini söyleyememiş!
Fehmi Koru “Bu işte bir yanlışlık var” diye başlık atmıştı!
Evet…
Bu işte bir yanlışlık var Sn. Koru.
O yanlışlık, kaleminizi onca deneyiminize ve mesleki birikiminize halel getirecek boyutta hakim güce adamış olmanızda.
O yanlışlık, kaleminizi iktidarlardan beslenen uyanıkları topluma mazur göstermeye, normalmiş gibi sunmaya adamış olmanızda.
O yanlışlık, 2002’de dolar milyarderlerinin sayısı 6 iken 2013 Mart ayı itibariyle bu sayının 45’e ulaşmış olmasını bir kez olsun şüpheci gözle irdelememiş olmanızda!
…ve o yanlışlık Sayın Koru, kontör ile çalışan kalemlerin kontörü bittiğinde hiçbir işe yaramayacağını hala göremiyor olmanızda!