Sri Lanka'da 100 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği iç savaş, hükümet güçlerinin Tamil Kaplanları'nın 40 yıl sürdürdüğü isyanı bastırmasıyla 2009'da sona erdi. Ama hayatta kalanlar başlarına gelenleri kolay kolay unutamayacak.
Abone olSri Lanka'da 100 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği iç savaş, hükümet güçlerinin Tamil Kaplanları'nın 40 yıl sürdürdüğü isyanı bastırmasıyla 2009'da sona erdi.
İç savaşın özellikle son ayları oldukça acımasız geçmişti. Hayatta kalanlar başlarına gelenleri kolay kolay unutamayacak.
İrlanda'nın başkenti Dublin'in kenar semtlerinden birindeki bir evde Sri Lankalı Tamiller yaşıyor. Pazar yemeklerinde buharı tüten yemekleri masaya taşırken bir yandan da yüksek sesle şakalaşıyorlar.
Bir köşede ayakta duran iskelet yüzlü bir kadın dikkat çekiyor. Gözlerinin altı morarmış; belli ki birçok geceyi uykusuz geçirmiş.
Erkek kardeşi yanına yaklaşıyor. Aralarında hiçbir benzerlik yok. Aylar süren açlık ve travma kadın üzerinde fiziksel izlerini bırakmış. Kadın adeta Edvard Munch'un ünlü 'Çığlık' tablosundan fırlayıp gelmiş gibi.
Ona Şarmila diyeceğim, bu onun gerçek adı değil. Sri Lanka'dan kaçanlar hikayelerini anlatırken gerçek adlarını vermek istemiyor; geride kalan yakınlarının başına kötü işler gelir korkusundan.
Şarmila daha çok korkuyor; çünkü geride kocasını ve iki çocuğunu bırakmış.
'Beş ayda 40 bin ölü'
Sri Lanka'nın kuzeyinde Tamil gerillalarının kontrolü altındaki bir bölgede bir çiftçi karısı olarak yaşamını sürdürmüş Şarmila. Hükümetin Tamil Kaplanlarını bertaraf ettiği savaşın son döneminde arada kalmış yüzbinlerce sivil Tamilden biri o.
BM sadece o son beş ayda, 40 bin kişinin ölmüş olabileceğini söylüyor. Bu rakamın çok daha yüksek olduğunu söyleyenler de var.
2009'da Avrupalı turistler Sri Lanka'nın güney sahillerinde güneşlenirken adanın diğer ucunda Şarmila, pis ve kalabalık bir sahilde, korkudan büzülmüş halde üstlerine yağan sayısız roketten korunmaya çalışıyordu.
Doktorlar ateş altında, derme çatma kurdukları hastanelerde kasap bıçaklarıyla ve anestezi uygulamadan çocukların bacaklarını kesmek zorunda kalıyordu. İnsan hakları grupları bu aylarda doğrudan hastanelere yapılan 35 saldırı tespit etmişti. Tesadüf olamayacak kadar büyük bir sayı bu...
Gazetecilerin ve yardım kuruluşlarının savaş bölgesine girmesine izin verilmediği için zamanında bütünüyle anlatılamamış zulüm hikâyeleri bunlar.
Aradan üç yıl geçti. Sri Lanka'da çoğunluğu oluşturan Sinhallerin çoğu, ordunun zafer adına neler yaptığını sorgulamamayı tercih ediyor. Hükümet ise savaş suçu işlediğine dair suçlamaları inkâr etmeye devam ediyor.
Şarmila'ya gelince...
Top mermilerinin parçaladığı komşularının bedenlerini kürekle nasıl topladığını unutamıyor. Ölümüne tanık olduğu kişilerin etkisinden kurtulamıyor. Oğlunu tuvalete götürmekte olan bir adam, yakınlarda oynayan iki çocuk, yemek almak için bir ağacın altında sıraya girmiş yüzlerce insan...
Şarmila'nın kızı, öleceklerse ayrı ayrı değil hep beraber ölmek için dua etmeye gittiğinde bir Hindu tapınağına az bir farkla sıyrılmış ölümden. Önce bir top mermisi, sonra da vızıltıyla yanağını sıyırarak geçen bir kurşun...
Bir yanda devlet, bir yanda...
Hükümet güçlerinin rastgele top atışları yetmezmiş gibi, isyancıların da ölüme gidecek askerlere ihtiyacı vardı.
Şarmila'nın 14 yaşındaki kızı kaçırılma riskiyle karşı karşıyaydı. Her aileden bir çocuğun isyancılara verilmesi uzun zamandır uygulanan bir gelenekti. Savaşın sonu yaklaştıkça yeni çocuklar talep ediliyordu.
Kıyıda kamp kurmuş olan Şarmila'nın kızkardeşinin başına gelen de bu oldu. İlk oğlu öldüğünde isyancılar ikincisi için geldiler, sonra da 16 yaşındaki üçüncüsü için.
"Önce bizi öldürün, size iki çocuk verdik zaten" diye haykırdı Şarmila'nın kızkardeşi, ama Tamil Kaplanları onu kenara itip çocuğu götürdüler. Bu, onu son görüşleri oldu.
Yıllar geçti, ama Şarmila, hâlâ paramparça bir kadın.
Dublin'de hikâyesini anlatırken terleyen avuçlarını sıkıntıyla kapattı ve sandalyesi sallanmaya başladı. Sonra arkasındaki perde sallandı. Yaşadıklarını hatırlarken vücudu öyle titriyordu ki etrafındaki herşeyi de titretiyordu.
Olayların üzerinden bu kadar zaman geçmişken onların etkisiyle bu kadar sarsılan başka kimse görmedim.
Şarmila, hayatta kalanlar arasında görüştüğüm, bazısı intiharın eşiğine gelmiş, hikayelerini ilk kez paylaşmak için bekleyen paramparça insanlara tipik bir örnek.
O derme çatma hastanelerde binlerce hayat kurtaran yürekli bir doktor, bugün artık kan görmeye dayanamıyor. Bir fotoğrafçı, makinesinin objektifinden bakarken ölü çocuklar görüyor.
Ve Katolik bir rahibe, gördüğü o kadar şeyden sonra sevgi dolu bir Tanrı'ya olan inancını korumakta güçlük çekiyor.