Hükümeti kurmakla görevlendirilen AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, muhalefet partileri ile ilk tur görüşmelerini tamamladı. Koalisyon pazarlıkları Pazartesi gününden itibaren hız kazanacak. Peki ibre ne yönde? Ankara'dan İlhan Taşçı'nın haberi.
Abone olCumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeni hükümeti kurmakla görevlendirdiği AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, muhalefet partilerinin liderleriyle görüşmelerinin ilk turunu tamamladı.
Hem Davutoğlu, hem diğer liderler bu görüşmelerden bir koalisyon çıkması olasılığının imkânsızlığını dile getirmişlerdi.
Taraflar açısından görüşmelerin temel hedefi nabız yoklamaydı. Onun için de buna "müzakere öncesi ön görüşme" adını uygun görüldü.
Süreleri yaklaşık ikişer saati bulsa da görüşmeler, olası bir koalisyon tartışmaları için yeterli değildi. Ancak kimi zaman karşılama yerleri, kimi zaman kapalı kapılar ardında dile getirilen satır arası sözler bundan sonraki hükümet görüşmeleri ve olasılıklarına ilişkin önemli ayrıntılar içeriyordu.
CHP koalisyonun neresinde?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tabanının da etkisiyle AKP koalisyonuna biraz mesafeli. Ancak hem kendi kurmaylarıyla, hem milletvekilleriyle, hem de parti örgütleriyle görüş alışverişini halen sürdürüyor.
Kılıçdaroğlu'nun olası bir koalisyon sürecinin önüne de kendi deyimiyle "Kalın duvarlar örmek gibi" bir düşüncesi yok.
CHP liderinin bu söylemi, olası bir koalisyona kapı aralama olarak yorumlanabilir. Bu düşüncenin partide bütün kesimlerce kabul gördüğünü söylemek güç.
Parti içerisinde hem merkez yöneticisi, hem de milletvekili düzeyinde AKP-CHP koalisyonuna kapalı kapılar ardından karşı çıkanlar kadar, açık şekilde karşı olduklarını dile getiren isimler de var.
CHP’de koalisyona kim karşı?
Örneğin CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, seçim sonuçlarıyla birlikte koalisyon ihtimalinin belirmesinin hemen ardından yazılı açıklama ile AKP’li bir koalisyona karşı olduğunu deklare etti.
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner de olası bir AKP-CHP koalisyonu olasılığını "en istemediği ihtimal" olarak niteledi.
AKP ile koalisyona mesafesiyle bilinen kimi isimlerse olası bir erken seçimde tablonun değişmeyeceğine ilişkin anketler nedeniyle kırmızı çizgilerini biraz esnetmiş görünüyor.
En temel sorun 'güven'
CHP açıkladığı 14 maddeyi bir kırmızı çizgi olarak olası hükümet müzakeresinde masaya getirecek. Ancak AKP’ye karşı en temel sorun olarak "güven" konusu öne çıkıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Davutoğlu ile yaptığı görüşmede de bu konu gündeme geldi. "AKP’nin 13 yıllık iktidarı ve uygulamaları nedeniyle bir güvensizlik ortamının oluştuğu" tespiti yapıldı ancak AKP’nin geliştireceği tavra göre bunun aşılabileceği de paylaşıldı.
MHP ne istiyor, ne istemiyor?
MHP’nin neleri istemediğini yazmak daha kolay. AKP ile bir koalisyona kapılarını tamamen kapattı demek çok iddialı olur. Ancak oldukça mesafeli olduğu kayda geçirilebilir. Aradaki mesafenin kapanıp kapanmayacağını belirleyecek olan ise kırmızı çizgilerini her fırsatta dile getiren MHP tarafı değil, eğer isterse AKP olacak.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinden daha az oy almış MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye Başbakanlık önermesi Bahçeli’yi kızdırmıştı:
"Merakımdan soruyorum Kılıçdaroğlu? Başbakanlık makamına şahsıma lütfetme yetkisini kimden ve nasıl almıştır..." demişti Bahçeli.
Bahçeli bu çıkışıyla olası bir CHP-MHP hatta dışarıdan HDP destekli hükümete kapılarını kapatmıştı.
Kırmızı çizgi mi, kırmızı plaka mı?
Bahçeli yalnızca CHP’ye koalisyona kapıları kapatmadı. Aynı tavrını AKP’ye karşı da sürdürdü. Davutoğlu ile yaptığı görüşmede Bahçeli hiç sözü dolandırmadan kendileri yerine AKP’nin CHP ile koalisyon kurmasını önerdi. Bahçeli neden AKP ile kuramayacaklarına gerekçe olarak ise ilk sıraya çözüm sürecini yerleştirdi.
"Kırmızı plakaya" karşı sıraladığı kırmızı çizgilerinde ilk ikinci sırada ise 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının hesabının sorulması yer aldı. Devlet Bahçeli’nin AKP ile koalisyona neden mesafeli olduğu şu cümlelerinde gizli:
"Hırsızlar dışarıda gezerken biz hükümet sıralarında oturacağız öyle mi? Türklük ve Türk milleti süreç ihaneti tarafından cendereye alınmışken, biz kırmızı plakalarla gezeceğiz öyle mi? Yok böyle bir dünya!"
Bahçeli neyi hedefliyor?
Devlet Bahçeli’nin izlediği siyasete ilişkin iki görüş öne çıkıyor. İlk görüş, AKP ile CHP’nin koalisyon kurmasının zor olacağı, bir hükümet kurma isteğinde olan Davutoğlu’nun da yeniden MHP’ye döndüğünde Bahçeli’nin "pazarlık gücünü yüksek tutmuş" olmayı hedeflediği.
İkinci görüş ise Devlet Bahçeli’nin HDP’nin barajı aşması ve Meclis’te neredeyse kendileriyle aynı pozisyona erişmesinden duyduğu rahatsızlıkla birlikte AKP’nin milliyetçi oylarını da hedefleyerek Kasım’da bir erken seçim istediği.
HDP’nin gönlü kimde?
Ahmet Davutoğlu’nun ilk tur görüşmelerinin son durağı HDP oldu. "HDP baraj altında kalırsa süper olur" diyen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın da Davutoğlu’nun heyetinde yer alması dikkat çekti.
HDP ilk günden beri AKP’li bir koalisyona seçeneğine mesafeli. HDP için varsa yoksa çözüm süreci ve sürecin geleceği.
Çözüm sürecinin koalisyon müzakerelerinden ve hükümetten bağımsız ele alınamayacağı görüşünde.
HDP bu düşünceleri Davutoğlu görüşmesinde de ayrıntılı aktardı.
Parti yönetimi, Davutoğlu’na CHP ile yapılacak bir koalisyona açıkça destek olacaklarını ilettiler. Meclis’te de yapıcı tavır sergileyeceklerini aktardılar.
HDP, olası bir AKP-MHP koalisyonunda çözüm sürecinin sona ereceği kaygısını taşıyor. Bu nedenle CHP ile koalisyon seçeneğine daha yakın.
Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş, AKP’li bir hükümete içerden ve dışardan destek vermeyeceklerini açıklamıştı. Ancak gelinen noktada bu yaklaşımın çözüm süreci konusunda alınacak tavra göre esneyebileceğini söylemek mümkün.
En güçlü ihtimal ne?
Cumhurbaşkanının 9 Temmuz’da Davutoğlu’na hükümeti kurma görevini vermesiyle koalisyon görüşmeleri resmen başlamıştı.
17 Temmuz Cuma günü başlayacak Ramazan Bayramı nedeniyle ikinci tur görüşmeler ancak 20 Temmuz Pazartesi gününden sonra hız kazanacak.
Ondan sonra Davutoğlu’nun yeni bir hükümet kurabilmesi için yaklaşık 1 aylık bir süreci kalacak.
Bu tarihten önce hükümeti kurma ihtimalinin net bir şekilde ortadan kalkması durumunda Cumhurbaşkanının yeni bir isme hükümeti kurma görevini vermesi gerekecek.
Ancak bu zayıf bir ihtimal olarak görülürken, en güçlü ihtimal olarak erken seçim öne çıkıyor.