Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye büyüdükçe bundan herkesin istifade ettiğini, hayata geçirilen yatırımların bir kesim için değil, bütün toplum için yapıldığını belirtti.
Abone olKalın, şair, yazar ve televizyon programcısı Serdar Tuncer'in "MyMecra" isimli YouTube kanalında "Kendi Gökkubbemiz" adlı programına katıldı.
Merhum babasının mütevazi imkanlarla ciddi bir fakirliğin içinden gelerek kendi işini kurduğunu, annesinin de yokluk ve varlık zamanlarında babasına yoldaşlık ettiğini anlatan Kalın, varlıkta ve yoklukta bir olabilmenin, paylaşabilmenin bir ilişkiyi gerçek ve sahici kıldığına işaret etti.
Kalın, "Bazen insanlar şöyle bir tezatla karşı karşıya geliyor hayatta, yokluğu paylaşıyorlar, çok derin dostluklar kurabiliyorlar, derin sevgiler, aşklar yaşayabiliyorlar ama varlığı paylaşamıyorlar. Varlık üzerinden kavga etmeye başlayınca da her şey dağılıyor. Bazen bir millet için olur bu. Bir millet yokluğu paylaşır, acısını, fakirliği, bir travmasını yaşar ama o yokluk üzerinden başka bir şuur inşa eder. Bir bilinç inşa eder, bir kimlik inşa eder ama bazen de varlığı paylaşamaz. Varlık yüzünden kavga etmeye başlar." diye konuştu.
Türkiye'nin son yüz yılda karşılaştığı zorluklara karşı verdiği mücadeleye işaret eden Kalın, Türkiye'de insanların siyasi görüşünden bağımsız olarak Bosna'ya Kudüs'e aynı anda bir bağ kurabilmesinin, Trablus'a, Üsküp'e yönelebilmesinin imparatorluk varisi bir millet olmanın neticesi olduğunu belirtti.
Derin tefekkürün insanı şükre götürdüğünü ifade eden Kalın, şunları kaydetti:
"İnsan bazen şöyle bir muhasebesini yapıp 'Hayatımda ne var, ne yok? Ne fazla, ne eksik?' diye sorduğunda şükre vesile çok şeyin olduğunu görecektir. Buradan bir 'Polyannacılık' fikri çıkmasın. Yani sorunları görmezden gelelim, işte fakirlik, suç, başka toplumsal sorunları yok sayalım, görmezden gelelim gibi bir şeyin içinde değilim. Tam tersine o sorunlarla mücadele edebilmek için de böyle bir şuura ihtiyacımız var. Neye sahip olduğumuzu bilmeliyiz ki neye ihtiyacımız olduğunu da tespit edelim. Biz bazen tersini yapıyoruz. Bize arzular, istekler ihtiyaç diye tanıtılıyor, takdim ediliyor. Modern kapitalizmin zihnimizle oynadığı en büyük oyunlardan birisi budur."
Tüketim kültürünün insana elindekileri de unutturmayı öğrettiğini dile getiren Kalın, maddi anlamda "minimum standardın" mutlaka olması gerektiğini belirtti.
Hiçbir ayrım yapmadan bütün vatandaşlara bu imkanı sağlamak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde çalıştıklarını dile getiren İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
"Türkiye büyüdüğü zaman bundan herkes istifade ediyor. Bir kesim için yapılmıyor ki bunlar. Yol, köprü, hastane yaptığınız zaman, okul açtığınız, bilim teknolojiye yatırım yaptığınız Ar-Ge'ye bütçe ayırdığınız zaman bunu bütün toplum için yapıyorsunuz. Olması gereken de bu zaten. Bunun övünülecek yanı yok. Türkiye'nin bütün ekonomik standardı, yaşam standardı yükseldikçe, yaşam kalitesi yükseldikçe elbette bundan herkes istifade edecek. Kentte yaşayan da kırda yaşayan da köyde yaşayan da doğuda batıda yaşayan da."
İbrahim Kalın, son yıllarda yaşam standardı anlamında, şehir hayatıyla kırsal hayatı, doğuyla batıyı, kuzeyle güneyi birbirine çok yaklaştırdıklarını, her şehirde üniversite, hastane bulunduğunu, daha önce hayal bile edilemeyecek alt yapı, köprü, yolların yapıldığını anlattı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, şunları söyledi:
"İlginç bir şey bunlar nasıl sağlandı? Biz petrol bulmadık. Petrol ülkesi değiliz. Enerji bağımlı bir ülkeyiz. Altın, uranyum gibi büyük doğal kaynaklar da bulmadık. Bu konularda da çok zengin bir ülke değiliz. Coğrafyamız böyle yani başka bir yerden de bir şey bulmadık. Bir yerden hani gizli hazine bulduk çıkarttık Karun'un hazinelerini bulduk da zenginleşmedik. Nasıl oldu bu? Güçlü bir liderlik, iyi bir ekonomi yönetimi ve millete olan inançla kendi yağıyla kavrularak bu millet kişi başına milli geliri 2500 dolarlardan 10 bin dolara kadar getirdik. Bunu bu millet yaptı. Aynı yerdeyiz başka bir yere taşınmadık coğrafyamız değişmedi. Nüfusumuz arttı. İstihdam ihtiyacı arttı ama kendimize inandık. Yani görece yokluğumuzdan yeni bir varlık, yeni bir zenginlik çıkarttık. Bunu yönetebilirsek, paylaşabilirsek, adil ve müşfik bir şekilde bunu yapabilirsek millet olarak toplum olarak biz buradan gene daha da zenginleşerek çıkarız. Herkes bu zenginlikten bir pay alır. Pasta büyüdükçe herkesin payı artar. Olması gereken de bu."