BIST 9.949
DOLAR 35,23
EURO 36,69
ALTIN 2.987,97
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

İbrahim Kalın Bloomberg'e konuştu!

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD merkezli yayın kuruluşu Bloomberg'e konuştu. Türkiye'nin Karadeniz'deki keşiflerinin sürdüğünü belirten Kalın, ABD'nin S-400'lerle ilgili koşul sunmasını ise kabul edilemez olduğunu söyledi.

Abone ol

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin Karadeniz'de doğal gaz keşiflerinin henüz başlangıcında olduğunu belirterek, bölgedeki keşif ve sondaj çalışmalarını aynı anda sürdüreceklerini söyledi. ABD'nin S-400'lerle ilgili koşul sunmasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Kalın, Biden'ın sözlerinin ise ABD'nin imajını zedelediğini söyledi. 

Kalın, ABD merkezli yayın kuruluşu Bloomberg'e mülakat verdi. 

Türkiye'nin Karadeniz'deki Sakarya Gaz Sahası'nda 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetmesini "başlangıç" olarak niteleyen Kalın, "Teknik uzmanlarımız bize çok daha büyük bir potansiyel olduğunu söylüyor. Keşif ve sondaj çalışmaları aynı anda devam edecek." ifadesini kullandı. 

Kalın, Karadeniz'in diğer bölgelerinde ve Doğu Akdeniz'de keşifleri sürdüreceklerini belirterek, "Aynı bölgedeki diğer sahalarda da keşifler yapılmasından çok umutluyuz. Türkiye enerji üreten bir ülke olacak. Bu yeni bir boyut, çok önemli bir boyut. Türkiye'yi stratejik konumu, ilişkileri, bölgesel ve küresel ilişkileri açısından farklı bir düzeye taşıyor." değerlendirmesinde bulundu. 

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığına ait olduğuna inandığı bölgelerde de arama çalışmalarını sürdüreceğini aktaran Kalın, şunları kaydetti: 

"Acil bir sondaj planımız yok. Doğu Akdeniz'de herhangi bir gerilim görmek istemiyoruz. Doğu Akdeniz'de ne bulursak bulalım, herkes tarafından paylaşılmasını isteriz. Kıyısı olan tüm komşu ülkelere fayda sağlamasını istiyoruz. Bunu sıfır toplamlı bir oyun olarak görmek istemiyoruz. Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakları fırsata çevirebiliriz."

Kalın, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sorunları görmezden gelmediğini belirterek, sorunların üstesinden gelmek için bazı yaratıcı yollar bulmaya çalıştıklarını söyledi. 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 1974'ten bu yana kapalı olan Maraş'ın açılması konusuna da değinen Kalın, Ada'daki iki toplum arasında Maraş, mülkiyet konuları ve Ada çevresindeki enerji kaynakları gibi tüm konularda diyalog olması gerektiğini vurguladı. 

Kalın, anlaşmazlıkların çözülebileceğine işaret ederek, "Ada çevresinde bulunan her ne varsa, oradaki tüm insanların yararına kullanılabilir. Şimdi Maraş'ın açılması, Ada'nın on yıllardır kapalı olan o bölgesini herkes için bir fırsata dönüştürme girişimidir." ifadesini kullandı.

ABD ile ilişkiler, S-400 ve Joe Biden

ABD'nin Türkiye ile güvenlik, ticaret ve diğer konularda ilişkilerini geliştirmesi için, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemini kaldırması ön koşulunu sunmasının "yanlış" olduğunu belirten Kalın, "Şimdi bir ön koşul olarak S-400'ü, S-400'ün kaldırılmasını sunuyorlar ve bu kesinlikle kabul edilemez. Biz egemen bir ülkeyiz. Bu kararı egemenliğimiz temelinde aldık." açıklamasında bulundu.

Kalın, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400'lerin şu anda aktif olmadığını ancak sürecin devam ettiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Şu anda aktif değiller ama süreç hala devam ediyor. Bu kararın tersine çevrilmesi söz konusu değil. Türkiye ile Rusya arasında imzalanan S-400 anlaşması teknoloji transferini içeriyor ve bunda bir değişiklik yok. İlk batarya ile ilgili sürecin tamamlanması ve hemen ardından ortak üretim sürecine başlanması için, ilk bataryanın aktarılması ve ikinci bataryanın ortak üretilmesi kararlaştırıldı." 

Kalın, Türkiye'nin ulusal güvenliği için tehdit oluşturan iki ana sorun (ABD'nin Suriye'deki PYD/YPG'ye desteği ve Fetullahçı Terör Örgütü üyelerine eylemsizliği) başta olmak üzere, Türkiye ile ABD arasındaki sorunları çözmek istediklerini dile getirdi. 

ABD Başkan adayı Joe Biden'in Türkiye'ye ilişkin ifadelerine de değinen Kalın, "Biden'in sözleri ABD'nin Türkiye'deki ve dünyadaki imajını daha da kötüleştiriyor çünkü ABD'nin dünyanın dört bir yanındaki darbecilere verdiği destek konusunda genel bir kanı var ve ne yazık ki bunun örnekleri var, bu sadece bir illüzyon değil." ifadelerini kullandı. 

Libya

Kalın, Libya'da Trablus'un hem masada hem de sahada daha güçlü bir konuma sahip olduğunu belirterek, "Prensipte Sirte ve Cufra'nın askerden arındırılmasına karşı değiliz, bu ciddi bir şekilde değerlendirilebilir ancak bunu kimin izleyeceği ve nasıl uygulanacağı ile ilgili yaklaşımlar var, bunun koşulları hakkında temel ayrıntılar var." değerlendirmesinde bulundu. 

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) ateşkes çağrısı konusunda kendileriyle hemfikir olduklarını belirten Kalın, "Kuvvetler Sirte ve Cufra'dan çekilmeli ve Bingazi ve Tobruk'a taşınmalıdır. Sirte ve Cufra merkezi hükümetin kontrolünde olmalı, petrol tüm Libyalıların kullanımı için işlenmeli ve gelir Libya merkez bankasında toplanıp buradan dağıtılmalıdır. Siyasi bir çözüm için gerekli adımlar aynı anda atılmalıdır." diye konuştu.

Çin etkisi

Çin'in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline geldiğine ve giderek daha sağlam, kritik ekonomik ve politik aktör olduğuna dikkati çeken Kalın, Çin'in bu hareket tarzının devam edecek gibi göründüğünü söyledi.

Kalın, Transatlantik İttifakın mevcut stratejik ve jeopolitik konumunun değerlendirmesini yapması gerektiğini belirterek, "Merkezin batıdan doğuya doğru farklı şekillerde kaydığı bu yeni küresel sahnede nasıl bir oyuncu olacaklarını görmelidir." diye konuştu.

Yeni aktörlerin ortaya çıktığını dile getiren Kalın, şunları kaydetti:

"Dış politikaya 360 derecelik bir perspektiften bakmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, NATO üyeliğimiz, Orta Doğu, Kuzey Afrika'daki angajmanımız veya Afrika'ya açılmamız veya Asya ekonomileriyle daha derin ekonomik ilişkilerimiz arasında herhangi bir çelişki görmüyoruz. Dış politikaya ilişkin bu tür daha esnek ve kapsamlı bir bakış açısının hepimize yardımcı olduğuna inanıyoruz. Bence dünyadaki tüm kötü şeyler için Çin ve Rusya'yı suçlamanın çok kolay olduğunu düşünüyorum. Ancak bu, Çin'in büyük bir ekonomik oyuncu olarak yükselmeye devam ettiği gerçeğini değiştirmez ancak bu ekonomik güç şu ya da bu şekilde politik bir güce, askeri güce ve enerji gücüne dönüşecektir."