BIST 9.009
DOLAR 34,25
EURO 37,29
ALTIN 3.066,60
HABER /  POLİTİKA

İbrahim Kalın açıkladı; Ermenistan'la normalleşme süreci nasıl işleyecek?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan Ermenistan'la ilgili dikkat çeken sözler geldi. Ermenistan'la normalleşme sürecinin yol haritasını çizen Kalın, "En kısa zamanda bu barış anlaşması da imzalanırsa, mayın haritası gibi teknik konular da çözülürse süreci hızlandırır" dedi.

Abone ol

Haber Global ekranlarında Candaş Tolga Işık'ın sunduğu Az Önce Konuştum programının bu haftaki konuğu Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın oldu.

"Karabağ Zaferi sonrası Ermenistan ile normalleşme
Ermenistan'la normalleşme süreciyle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunan Kalın, "Biz prensipte Ermenistan'la normalleşmeye sıcak bakıyoruz. Karabağ meselesinde çözülmesi gereken konular var. Ateşkes imzalandı ama barış anlaşması yapılmadı. Bunun şartları konuşulacak, iki taraf onay verecek. Bu süreç devam ediyor. Ermenistan sadece bir Ermenistan'dan ibaret değil. Başka bir sürü unsurlar var. Fakat bu anlaşma Ermenistan'ın da lehine olur. Bakın Ermenistan fakir bir ülke. Azerbaycan, Türkiye ekonomileri var. Bundan faydalanabilir. Bizim Ermenilerle bir sorunumuz yok. Bu savaşın sona ermesi gerekiyordu ve son buldu. Bunlar eğer doğru bir çerçeveye oturulursa çözülmeyecek konular değil." diye konuştu.

"Cumhurbaşkanımızın olumlu açıklamaları oldu"
Kalın, "Ermenistan'la normalleşme meselesinde Cumhurbaşkanımızın olumlu açıklamaları oldu. Eş zamanlı olarak da Azerbaycan'la sorunlarını çözerek yolu kat edersek bu bizi de rahatlatır. Barış anlaşması bütün bölgeye barış getirecek. Bu gidişat da aslında iyi. Sayın Aliyev'de müteaddit kez ifade etti. Bu olumlu karşılıklı mesajlar son derece iyi. En kısa zamanda bu barış anlaşması da imzalanırsa, mayın haritası gibi teknik konular da çözülürse süreci hızlandırır. Bundan en fazla Ermenistan, Ermenistan vatandaşları istifade eder. Biz bu süreçte Misk yapısının bir çözüm ürettiğini görmedik. Azerbaycan çok sabretti. 30 yıl boyunca görüşmeler yapıldı, teklifler yapıldı." dedi.

İşte Kalın'ın açıklamalarından satır başları:

44 günlük mücadeleden sonra bu zaferi tebrik ediyorum. Aynı zamanda bölge içinde önemli bir kazanım. En son geçen sene bu hadiseler başlamadan önce Ermenistan'ın saldırgan tutumu sonrası olaylar buraya geldi. Bu süreç zarfında Azerbaycan hep sorumlu hareket etti. Hiç saldırgan tutum sergilemedi. Haklı olarak elde edilmiş bir zafer var.

Türkiye'nin katkısı, işbirliği aslında bizim Azerbaycan'la olan özel işbirliğimizin tezahürü. Dakika dakika o zafer takip edildi. Kolay kazanılmadı, birçok şehit verildi. İşgale uğrayan topraklarda çok yoğun bir inşa faaliyeti devam ediyor. 1 yıl önce Suşa, Fuzuli neredeydi? Oradaki havalimanı bitmek üzere, açılışı yapılacak. Tekrardan uçaklar havalanacak. 30 yıldır metruk şekilde kullanılmayan yerlerin harabe hallerini gördük. Tekrar şehirler, kasabalar ayağa kalkmaya başladı. Orada yeniden ekonomik sistemin kurulması gibi konular tabii ki zaman alacak. Aliyev burayla bizzat ilgileniyor.

"Suriye sınırı güvence altına alındı"
Karabağ Zaferi'nin bir başka boyutu var TSK açısından. 15 Temmuz sürecinden sonra birçok FETÖ'cü asker tasfiye edildi. Bu tasfiye harekatı neticesinde artık TSK NATO içinde etkin güç olamayacak, terörle mücadele edemeyecek diye birtakım iftira kampanyaları başlattılar. Biz Suriye'yi güvence altına almak için toplam üç tane askeri operasyon yaptık. Bu tasfiyeden sonra, hastalıktan kurtulduktan sonra etkin, yetkin, hızlı karar alabilen bir güç hale geldi. Biz bunu ilk Suriye sınırında gördük. Bugün hamdolsun İdlib'den Afrin'e kadar 911 km'lik sınırımız var Suriye ile. Ve bu sınır güvence altına alınmış durumda. Hafter'in Trablus'a girmesine ramak kalmışken biz oraya gittik ve Libya'nın siyasi ve askeri süreci değişti. O müdahale sayesinde Libya'da bugün bir hükümet kuruldu. Üçüncü önemli müdahalemizde Karabağ zaferi olmuştur. Buradan çıkacak süreçte TSK, 15 Temmuz'dan sonra zayıflamadı, güçlendi.

Abd'ye Pkk/Ypg uyarısı: Yarın sizin başınıza der olacak
Bizim ABD ile Obama döneminden beri yaşadığımız 2 temel sorunu var. Birisi PYD'ye verdiği siyasi askeri, medya desteği. İkincisi ise FETÖ konusunda bizi tatmin edecek adımları atmamış olmasıdır. Obama bir demokrattı, Trump tam bir anti Obamacı'ydı. Sağlık sistemi dahil olmak üzere her şeyi tersine çevirdi. Obama'nın altına imza attığı ne varsa her şeyi tersine çevirdi. Bir tek bizim konuda ters adım atmadı.

Biden'da geldi aynı şekil devam ediyor. Cumhurbaşkanımız da bunu anlattı. Bu yaptığınız yanlış diye ortaya bir çok belge koyduk. O kanton yapılanmasının nereye gideceğini herkes biliyor. Yarın bu sizin başınıza dert olacak. Pence, Türkiye'ye geldiğinde o zaman biz bir anlaşma yapmıştık. Trump 'Biz Suriye'den çekiliyoruz' demişti. YPG'nin 30-40 km güneye çekileceği konusunda anlaşma yapmıştık. Bunlar kalktı, 'ABD bizi yalnız bırakıyor' diye koşup Moskova'ya Şam'a gittiler. Suriye'de bu politika değişmedi. Trump yönetimindeki muhataplara şaka yoluyla; Siz geldiniz Obama döneminin tersini yaptınız bu konuyu da tersine çevirin demiştim. Bu Türkiye açısından ulusal güvenlik meselesidir. Bu dibimizde oluyor ve bizim düşmanımız. Bu politikanın mutlaka değişmesi lazım. Bu Suriye'yi de bölüyor.

Belki bir soru olarak söyleyeyim. Obama döneminde bu politikayı inşa edenleri tanıyorum. Biz bunu acaba daha seküler daha batı yanlısı grup üzerinden yapabilir miyiz. Tabii ABD bunu Orta Doğu üzerinde yaptı demiyorum ama Suriye'de bunu uyguladılar. PKK'nın ideolojisini benimsemeyen başka insanlar da var. Onları niye muhatap almıyorsunuz? PYD bölgedeki herkesi tasfiye etti. Oradaki insanlar kaçmak zorunda kaldılar. Bu grubun seçilmesi özel projeydi. 7-8 yıl olmuş hala bu politikayı devam ettiriyorlar.

Cumhurbaşkanımız artık 3. başkan döneminde bu sorunun çözülmesi lazım olduğunu söylüyor. Şimdi haklı olarak diyoruz ki; ABD'yi hedef alan gizli bir örgüt, daha sonra teröre bulaşan bir örgüt Türkiye'ye gelseydi. ABD ne derdi? Yahut İngiltere'de diyelim ki İrlanda'nın tamamen ayrılması için teröre bulaşmış bir örgütün burada kalmasına müsaade etseydik. Ne olurdu? Nasıl tepki verirlerdi? Tabi onların iade edilmesi için sürekli konuşurlardı. Biz de doğal olarak bu beklentilerimizi iletiyoruz. Çıkar hesaplarına uymadıkları için yapıyorlar. Açık deliller ortadayken ikna olmuyorlarsa ya çıkarları için ya da akli denge sorunları vardır. Ben akli denge sorunları olduklarını düşünmüyorum. Çıkar ilişkileri oldukları için orada tutuyorlar.

Kabil havalimanı
Cumhurbaşkanımız dedi ki, 'Şartlarımıza uyarsa bunu seve seve yaparız, ABD istediği için değil Afganistan halkı istediği için' dedi. Süreç o kadar hızlı ilerledi ki, 1 aylık kaos da ortalık karıştı. Afganistan'la müzakereler hala devam ediyor. Askerlerimizi çektik. Taliban dedi ki, 'Siz NATO misyonuyla buraya geldiniz. Biz hiçbir NATO askeri istemiyoruz' dediler. Biz de tüm askerlerimizi çektik. İyi ki çektik. Orada Son Dakika saldırı gerçekleşti çünkü. Bir sürü teknik konu var çözümlenmesi gereken. Bunlar çözüme ulaşırsa Katar'la birlikte bir adım atabiliriz. Kuleyi siz yönetiyorsunuz ama diğer her yer tehdide açık. Diyelim bir uçak kalktı bir saldırı oldu, Allah korusun. Biz böyle bir durumda nasıl sorumluluk alalım.

Erdoğan'ın Abd'ye tepkisi
New York'ta özel bir şey olmasına gerek yok. Bu PYD/YPG'ye verilen destek devam ediyor, FETÖ konusunda bir adım atılmıyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın böyle bir tepki vermesi normal. Somut bir adım bekliyoruz. Türkiye'yi rahatlatacak adımlar bekliyoruz. Bunlar geciktikçe Cumhurbaşkanımız da 'Bu durum nereye gidiyor' diyor. Burada ben şunu da söyleyeyim; ABD yönetimin dış politikasında eleştiriye maruz kaldığını görüyorum. Tutarlı bir politika ortaya koyamadılar. Bu konuda büyük baskı altındalar. Ben meseleye taktik konuları olarak bakmıyorum.

Washington'daki 1,5 saatlik görüşmem de buydu. Siz bu ülkeyle nasıl bir ilişki gerçekleştireceksiniz. Karşılıklı çıkar, bölgesel istikrarı destekleyen pratiği nasıl ortaya koyacağız. Biz bu politikalarımız uygularken kimseden onay almıyoruz. Ama tabi ki müttefiklerimizle istişare ediyoruz. Konuya göre Katar olur, İran olur Rusya olur... Son tahlilde biz kendi kararımızı veriyoruz.

Cumhurbaşkanımızın gösterdiği bu tepki 3 dönemdir devam eden bu konularda artık istikamet değişikliğine gitmelerine yönelik çağrıdır. Biz F-35 programının başından beri içindeyiz. F-35 ABD teknolojisiyle üretiliyor ama 11 ülkenin katılımıyla yapılıyor. Bu anlaşma çerçevesinde bize teslim edilmesi gereken 5 tane F-35 bekliyor. Trump bu konuda Türkiye haklı olduğunu söyledi. Türkiye Patriot istiyor, verilmediği için S-400 alıyoruz.