Hüseyin Gülerce başka neler biliyor?
Fethullah Gülen “Dava adamı” olduğunu bir kez daha kanıtladı ve 35 yıl cemaatin hizmetinde bulunan Hüseyin Gülerce'ye dava açtı.
Fethullah Gülen “Dava adamı” olduğunu bir kez
daha kanıtladı ve 35 yıl cemaatin hizmetinde bulunan Hüseyin
Gülerce'ye dava açtı.
Sebebi, Gülerce'nin Ahmet Hakan'la yaptığı söyleşide cemaatin
yaptığı yanlışları anlatması.
O söyleşide Gülerce cemaatin soru hırsızlığında parmağı olduğuna
vurgu yapıyor, 17 ve 25 Aralık'ta yapılanlara "Darbe
girişimi" diyor ve artık yolun sonuna gelindiğini
söylüyor.
Doğrusu hiç kimse böyle bir dönemde Gülerce'nin yerinde olmak
istemez. Ama ondan önemli bir durum daha var ki hiç kimse böylesi
bir dönemde Gülerce'nin yaptığını yapmaya cesaret edemez.
Zaten konuştuktan sonra her iki tarafın da zalimce eleştirilerini
almaya başladı.
Cemaat kanadı, Gülerce'nin davaya ihanet ettiğini ve belli vaatler
karşılığında hizmet hareketine ihanet ettiğini söylüyor.
AK Parti kanadı da Gülerce'nin korktuğu için AK Parti'ye yaranmaya
çalıştığını ve makam mevki derdinde olduğunu iddia ediyor.
Oysa ki Gülerce, "AK Parti'yi savunan hiçbir gazetede
yazmayı düşünmüyorum ve maddi-manevi hiçbir beklentim yok"
diye özellikle belirtiyor.
Gülerce'nin kopuş hikayesi nerede başlıyor, ona dikkat eden
kimse yok.
Halbuki Hüseyin Gülerce dershane tartışmalarının patladığı dönemde
cemaati savunurken, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinden hemen
sonra kendisini birşeylerin rahatsız ettiğini açık açık ilan
etmişti.
Çünkü devlete ihanet etmek ve dostlara merhametsizce arkadan
vurmak, erdem sahibi insanların övünebileceği bir meziyet değil. Bu
özellikler insana güç kazandırabilir ama şeref kazandırmaz.
Aksine şerefsiz yapar!
Hüsayin Gülerce bunun farkında olduğu için harekete geçti. Cemaati,
kıskacına düştüğü hülyadan çekip çıkaracak tek isim Hüseyin
Gülerce'ydi ama, kimse onun sözünü dinlemedi.
Aksine dışlandı...
Hatta bana kalırsa Hüseyin Gülerce şahit olduklarının sadece
milyonda birini anlatıyor şu an. Kendisi konuşmaya başladığında
cemaatin içinde büyük çözülmelerin başlayacağını da çok iyi
biliyor.
Eski dava arkadaşlarının kendisine ettiği tüm hakaret ve
saldırılara rağmen, henüz eteğindeki taşları dökmüyor. Çünkü içinde
hala bir şeylerin düzeleceğine dair bir umut taşıyor.
Gülen'in kendisine dava açmasından duyduğu bir endişe yok. Aksine
bugün Gülen'e cevaben yazdığı mesajında, "Hayatımda kimseye
iftira atmadım. Elimde somut bilgi ve belge olmadan kimseye isnatta
bulunmadım. Mahkemede hesaplaşmak en doğrusu. Milletimiz,
devletimiz için doğru olanın ortaya çıkması lazım. Söz konusu olan
hakikatin ortaya çıkmasıdır. Hakikat adına hesaplaşmak bana ağır
gelmez" diyor.
Bu büyük bir meydan okumadır! Gülerce'nin söylediği sözlerin hiç
birinin içi boş değil buna adım gibi eminim. Geçen gün Kanal A'da
konuk olduğum A Politik programında herkesin dikkatini çeken bir
iddiada bulunmuştum isim vermeden...
"17 ve 25 Aralık darbe girişiminden sonra medyaya yansıyan
görüntü ve ses kayıtları, operasyondan aylar önce Zaman
Gazetesi'nin önemli yazarlarından birine dinlettirilip,
izlettirildi. Hatta kasetleri izleten kişi, bu yazara,
'Yakında bizimkiler operasyon yapacak' diyerek operasyonun
sinyalini aylar öncesinden verdi" demiştim o
programda...
O gün herkes bu kişinin kim olduğunu sorup durmuştu. Sanırım
sorunun sahipleri bekledikleri cevabı almıştır artık. Kişisel
tahminim odur ki Gülerce'nin "elimde" dediği bilgi
ve belgelerden biri budur.
Bir köpek yüzdükten sonra üzerindeki sulardan kurtulmak için nasıl
silkiniyorsa, cemaatin içindeki paralel güçler de üzerlerindeki
suçlardan kurtulmak için öylesine silkeleniyor ama, bu yöntemin
onları temize çıkarması mümkün görünmüyor.
Hüseyin Gülerce'de bu yanlışı gördüğü için konuşma kararı aldı.
Aklımız, bazen gözümüzün önünde yaşananları bile zar zor kavrıyor.
Halisane duygularla cemaati savunanları tenzih ederek söylemeliyim
ki paralel yapıya hizmet edenlerden bazıları tam da bu durumu
yaşıyor.
Bozguna uğramış haldeler ama hala "Yılmadık,
yıkılmadık" diyerek inandırıcığılı olmayan bir direnişe
imza atıyorlar.
Aylardır yazıp çiziyor, paralel yapının kirli oyunlarını ilahi
adaleti gözeterek herkese göstermeye çalışıyoruz. Buna rağmen
cemaatin içinde yer alan bazı kişiler "Nasıl olur da biz
bir dini cemaat olarak toplumun sadece yüzde 2 veya 3'ünü kendimize
inandırabildik. Nasıl olur da halkın yüzde 52'si bizim hırsız
olduğunu iddia ettiklerimize güvendi de bize güvenmedi"
diye sorma gereği bile duymadı.
Galiba onların sormaya cesaret edemediği soruların cevabını Hüseyin
Gülerce mahkeme kanalıyla ve belgelerle vermeye hazırlanıyor.
Ben o günü sabırsızlıkla bekliyorum.
Ve şahit olun. Gülerce'nin belgeleriyle yapacağı açıklamalar, büyük
çözülmeleri de beraberinde getirecek.
Kısacası yolun sonu görünüyor!