BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Hüseyin Gülerce başka neler biliyor?

Fethullah Gülen “Dava adamı” olduğunu bir kez daha kanıtladı ve 35 yıl cemaatin hizmetinde bulunan Hüseyin Gülerce'ye dava açtı.

Fethullah Gülen “Dava adamı” olduğunu bir kez daha kanıtladı ve 35 yıl cemaatin hizmetinde bulunan Hüseyin Gülerce'ye dava açtı.

Sebebi, Gülerce'nin Ahmet Hakan'la yaptığı söyleşide cemaatin yaptığı yanlışları anlatması.

O söyleşide Gülerce cemaatin soru hırsızlığında parmağı olduğuna vurgu yapıyor, 17 ve 25 Aralık'ta yapılanlara "Darbe girişimi" diyor ve artık yolun sonuna gelindiğini söylüyor.

Doğrusu hiç kimse böyle bir dönemde Gülerce'nin yerinde olmak istemez. Ama ondan önemli bir durum daha var ki hiç kimse böylesi bir dönemde Gülerce'nin yaptığını yapmaya cesaret edemez.

Zaten konuştuktan sonra her iki tarafın da zalimce eleştirilerini almaya başladı.

Cemaat kanadı, Gülerce'nin davaya ihanet ettiğini ve belli vaatler karşılığında hizmet hareketine ihanet ettiğini söylüyor.

AK Parti kanadı da Gülerce'nin korktuğu için AK Parti'ye yaranmaya çalıştığını ve makam mevki derdinde olduğunu iddia ediyor.

Oysa ki Gülerce, "AK Parti'yi savunan hiçbir gazetede yazmayı düşünmüyorum ve maddi-manevi hiçbir beklentim yok" diye özellikle belirtiyor.

Gülerce'nin kopuş hikayesi nerede başlıyor, ona dikkat eden kimse yok.

Halbuki Hüseyin Gülerce dershane tartışmalarının patladığı dönemde cemaati savunurken, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinden hemen sonra kendisini birşeylerin rahatsız ettiğini açık açık ilan etmişti.

Çünkü devlete ihanet etmek ve dostlara merhametsizce arkadan vurmak, erdem sahibi insanların övünebileceği bir meziyet değil. Bu özellikler insana güç kazandırabilir ama şeref kazandırmaz.

Aksine şerefsiz yapar!

Hüsayin Gülerce bunun farkında olduğu için harekete geçti. Cemaati, kıskacına düştüğü hülyadan çekip çıkaracak tek isim Hüseyin Gülerce'ydi ama, kimse onun sözünü dinlemedi.

Aksine dışlandı...

Hatta bana kalırsa Hüseyin Gülerce şahit olduklarının sadece milyonda birini anlatıyor şu an. Kendisi konuşmaya başladığında cemaatin içinde büyük çözülmelerin başlayacağını da çok iyi biliyor.

Eski dava arkadaşlarının kendisine ettiği tüm hakaret ve saldırılara rağmen, henüz eteğindeki taşları dökmüyor. Çünkü içinde hala bir şeylerin düzeleceğine dair bir umut taşıyor.

Gülen'in kendisine dava açmasından duyduğu bir endişe yok. Aksine bugün Gülen'e cevaben yazdığı mesajında, "Hayatımda kimseye iftira atmadım. Elimde somut bilgi ve belge olmadan kimseye isnatta bulunmadım. Mahkemede hesaplaşmak en doğrusu. Milletimiz, devletimiz için doğru olanın ortaya çıkması lazım. Söz konusu olan hakikatin ortaya çıkmasıdır. Hakikat adına hesaplaşmak bana ağır gelmez" diyor.

Bu büyük bir meydan okumadır! Gülerce'nin söylediği sözlerin hiç birinin içi boş değil buna adım gibi eminim. Geçen gün Kanal A'da konuk olduğum A Politik programında herkesin dikkatini çeken bir iddiada bulunmuştum isim vermeden...

"17 ve 25 Aralık darbe girişiminden sonra medyaya yansıyan görüntü ve ses kayıtları, operasyondan aylar önce Zaman Gazetesi'nin önemli yazarlarından birine dinlettirilip, izlettirildi. Hatta kasetleri izleten kişi, bu yazara, 'Yakında bizimkiler operasyon yapacak' diyerek operasyonun sinyalini aylar öncesinden verdi" demiştim o programda...

O gün herkes bu kişinin kim olduğunu sorup durmuştu. Sanırım sorunun sahipleri bekledikleri cevabı almıştır artık. Kişisel tahminim odur ki Gülerce'nin "elimde" dediği bilgi ve belgelerden biri budur.

Bir köpek yüzdükten sonra üzerindeki sulardan kurtulmak için nasıl silkiniyorsa, cemaatin içindeki paralel güçler de üzerlerindeki suçlardan kurtulmak için öylesine silkeleniyor ama, bu yöntemin onları temize çıkarması mümkün görünmüyor.

Hüseyin Gülerce'de bu yanlışı gördüğü için konuşma kararı aldı.

Aklımız, bazen gözümüzün önünde yaşananları bile zar zor kavrıyor. Halisane duygularla cemaati savunanları tenzih ederek söylemeliyim ki paralel yapıya hizmet edenlerden bazıları tam da bu durumu yaşıyor.

Bozguna uğramış haldeler ama hala "Yılmadık, yıkılmadık" diyerek inandırıcığılı olmayan bir direnişe imza atıyorlar.

Aylardır yazıp çiziyor, paralel yapının kirli oyunlarını ilahi adaleti gözeterek herkese göstermeye çalışıyoruz. Buna rağmen cemaatin içinde yer alan bazı kişiler "Nasıl olur da biz bir dini cemaat olarak toplumun sadece yüzde 2 veya 3'ünü kendimize inandırabildik. Nasıl olur da halkın yüzde 52'si bizim hırsız olduğunu iddia ettiklerimize güvendi de bize güvenmedi" diye sorma gereği bile duymadı.

Galiba onların sormaya cesaret edemediği soruların cevabını Hüseyin Gülerce mahkeme kanalıyla ve belgelerle vermeye hazırlanıyor.

Ben o günü sabırsızlıkla bekliyorum.

Ve şahit olun. Gülerce'nin belgeleriyle yapacağı açıklamalar, büyük çözülmeleri de beraberinde getirecek.

Kısacası yolun sonu görünüyor!