BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Hürriyet'in tekeli sona erdi

Sarıer, Sabah'ın başarısının Hürriyet'in, reklam-ilan tekelinin kırıldığını ve bu nedenle saldırdığını yazdı.

Abone ol

Hürriyet Gazetesi'nin, ATV ve Sabah Gazetesi'ne yönelik saldırgan bir politika izlemesini değerlendiren Sabah Gazetesi yazarı İlker Sarıer, bu saldırının altında yatanları kaleme aldı.

Sarıer, Sabah Gazetesi'nin durumunun, Doğan yayın organlarında nasıl takip edileceğini de şöyle yazıyor:

"Hürriyet grubu, "cayırtı" kopartıyorsa bilin ki, burada işler iyi gidiyordur. Eğer oradan hiç ses çıkmıyorsa, SABAH'ta işler kötü gidiyordur. Bu denklemi aklınızdan hiç çıkarmayın... "

İşte İlker Sarıer'in yazısı:

Bize niçin saldırıyorlar?

Hürriyet grubunun bazı yazarları SABAH gazetesine ve atv'ye yeniden saldırıya geçtiler.

Kamuoyumuzun, kapalı kapılar ardında olup bitenleri tam olarak bilme şansı olmadığı için, bu saldırıların sebebini "öğrenme hakkı" var.

Zaten SABAH olmasaydı kamuoyunun bir çok gerçeği öğrenme hakkı ortadan kaldırılmış olacaktı.

Şimdi, bu saldırının altında yatan "asıl" sebebi açıklamaya çalışacağım.

Bildiğiniz gibi TMSF, birkaç gün önce, el konulan bankalardan doğan "kamu alacakları" konusunda ilgili gruplarla yapılan "tahsilat sözleşmelerini" açıkladı.

SABAH'ı yayınlayan grup, devletin yetkili mercileri ile uzun görüşmeler yaptı, borçların ödenebilir bir vade ve taksitler halinde temizlenmesi için en "rasyonel" ve "gerçekçi" sözleşme ortaya konuldu.

Basın yayın işletmelerinden elde edilecek yıllık karın yüzde 55'i gibi muazzam bir "ödeme şartı" karşılıklı olarak kabul edildi ve süreç başladı.

Şimdi, Hürriyet yazarları diyorlar ki, "Bu şartlarla bu kadar borç biter mi?"

Eğer "kötü niyet" varsa elbette bitmez.

Fakat, SABAH'ı yayınlayan grubun "kötü niyetli" olabileceğini Hürriyet yazarları nereden çıkartıyorlar?

Hangi "kötü niyetli" işletmeci elde edeceği yıllık karın yüzde 55'ini devlete ödemeyi taahhüt eder?

Hürriyet yazarları, sanıyorum ki kendi "kötü niyet"lerini karşı tarafa atfediyorlar.

Bundan 1.5 yıl önce SABAH, hızla kan kaybediyordu. Dağıtım şirketi elinden alınmıştı. Tirajı 200 binlere kadar düşürülmüştü. Kredibilitesi dibe vurmuştu. Hürriyet grubunun en güçlü rakibi, usul usul ortadan kaldırılıyordu.

O dönemde her nasılsa Hürriyet grubundan hiç kimse, "kamu alacaklarından" dem vurmuyordu. SABAH batsaydı eğer, devlet alacaklarından olacaktı.
Ne zaman ki, Merkez grubu, SABAH ve atv'nin yaşatılması, güçlendirilmesi ve tabii ki bu sayede kamu alacaklarının ödenmesi için gerekli yasal ortamı sağladı ve büyük bir gayretle de SABAH'ın tirajları hafta içinde 400 bin, hafta sonunda 600 binlere geldi. Her iki şirket de, karlılık çizgisini yakaladı. Ve reklamverenlerin gözünde yeniden güçlü bir "mecra" haline geldi. İşte bu yüzden Hürriyet grubunun etekleri tutuştu.

SABAH, bugün Hürriyet'in en "korkutucu" rakibi oldu. 1.5 yıl önce, bir gecede düzenlenen operasyonla SABAH'ın yerine "taklit bir gazete" ikame edilmesi planı da fos çıktı.

"Reklam ve ilan" piyasası, Hürriyet tarafından tek başına afiyetle yenecek bir pasta olmaktan çıktı.
Diyorlar ki, "Bu borçlar nasıl ödenecek?"
Çalışarak ödenecek!..

Kimse kaçmadı. Herkes burada, herkes çalışıyor. Devlet, alacağını takip ediyor.

Bizler de, daha çok çalışarak, daha fazla gazete satarak, daha güvenilir ve itibarlı yayıncılık yaparak işimizin başındayız.

Fatih Altaylı, okuyucuları "hesap yapmaktan aciz" zannederek yazıyor:

"SABAH ve atv ikisi de karlı şirketlermiş... Yılda 100-120 milyon dolar kazanabilirlermiş. Hatta kendisi bile bu şirketleri işletmeye talip olabilirmiş..."

Bir kere şunu söyleyeim, sanmıyorum ki SABAH'çılar kendisiyle çalışmak istesinler. Ham hayal! Öte yandan, fena mı işte!.. SABAH ile atv yılda 200 milyon dolar kazanabilirlerse, anlaşmaya göre, yüzde 55 üzerinde, 110 milyon doları devlete öderler. Böylece toplam borç da, 15 yılda değil, 5-6 yılda biter...

Samimi olarak kamu alacağını düşünen birinin, hesabı böyle yapması gerekmez mi? SABAH'çılar çok çalışsınlar, çok kazansınlar, borçlarını da bir an önce bitirsinler, diye düşünmesi gerekmez mi?

Fakat asıl niyet baştan beri şuydu:

SABAH'ın yok olması veya el konulması gerekiyordu. İkisi de olmadı. Devletin yetkili mercileri "akil ve gerçekçi" davrandılar. Bütün planlar bozuldu.

Hassas bir denklem vererek bitireyim:

Hürriyet grubu, "cayırtı" kopartıyorsa bilin ki, burada işler iyi gidiyordur. Eğer oradan hiç ses çıkmıyorsa, SABAH'ta işler kötü gidiyordur. Bu denklemi aklınızdan hiç çıkarmayın...