BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  GÜNCEL

Hürriyet'e çok ağır eleştiri

Yeni Şafak gazetesinden Ahmet Taşgetiren, basında çıkan bir haberle ilgili olarak "medyada yargısız infaz mangaları kol geziyor" yorumunu yaptı. İşte ayrıntılar.

Abone ol

Yeni Şafak yazarı Ahmet Taşgetiren başlıklı yazsında Hürriyet gazetesini eleştirdi.

Yazı: Ahmet Taşgetiren

Kaynak:

"Milli Mücadele'nin Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa, ömrünün son demlerinde, evinin bahçesinde yetiştirdiği maydanozları satarak geçinmişti." Bunu okuduğumda içimde buruk bir tebessüm belirmişti. Paşa, tek parti iktidarına muhalif bir partinin (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) kurucuları içinde yer alıyor, ondan sonra da adı İzmir suikastı listeleri içine yerleştiriliyordu. Canını zor kurtarıyordu ama bir kere de sakıncalılar listesine sokulmuş oluyordu.

Geçen gün bir dergide kızıyla yapılmış bir mülakatı okudum, aradan 60 yıl geçtikten sonra hâlâ babasını savunmak zorunda kalmıştı.

Türkiye'de bir kere kişiliğinize "resmi söylem" dışında kalmanız sebebiyle bir kanca takıldı mı, hele "irtica" ile bağlantı kurularak dosya düzenlendi mi, ömür boyu kurtulamıyordunuz.

1960 ihtilalinin mağdurlarından bir kısmının hayatı ipte sonlandı, bir kısmı yıllarca siyasi yasaklı kaldı, en sonunda "kuyudan adam çıkarılırcasına" bir kısmı normal hayata döndü.

1971 12 Martının 1402'likleri vardı, üniversiteden atılan "solcu" öğretim üyeleri... Damgayı yemişler ve bilim hayatı dışına itilmişlerdi.

Sonra "1978'lililer", yani ömür boyu kamu yönetiminden men edilenler, çoluk çocuklarıyla birlikte "sakıncalı" hale gelenler, daha geçenlerde "affedildi!"

1980'nin siyasi yasaklıları, ancak bir referandumla siyasete dönebildi.

Ve 28 Şubat'ın kıydıkları...

Bu arada "ömür boyu kamu yönetiminden yararlanamazlar" listesi kabarıp durdu.

Bunları neden hatırladım?

Hürriyet'te cumartesi günü bir haber gördüm de onun için...

Haberin başlığını okuyunca "İşte bunlar dedim, tam bir yargısız infaz mangası!"

Başlık şöyle: "İrticacılar için çifte af geliyor!"

Şu spotu da okuyun:

"Hükümet, öğretim üyesi yetiştirilmek üzere yurt dışına gönderilen ancak devlet karşıtı çalışmaları tesbit edildiği için geri çağrılanlara çifte af getiriyor. İrticai faaliyetlerde bulunanlar hem faizden kurtulacak, hem de üniversitelere yerleştirilecekler."

Görüyor musunuz?

"Devlet karşıtı", "irticacılar" gibi biçici tanımlamalar nasıl da hoyratça kullanılıyor.

Bu, daha, "DMG terbiyesi"nden geçmiş olanları, bir de "terbiyesizce" yayın yapsalar ne yazarlardı bilmem...

Hiç insaf yok mudur bu haberi yazan, bu başlığı ve spotu çıkaranlarda, diye geçiyor içimden.

Sonuçta hadise şu:

Yurt dışına akademik eğitim için göndermişsiniz, burs tayin etmişsiniz. Ve bir gün 28 Şubat olmuş, YÖK'e bir haller olmuş, özel misyon üstlenmiş, dedektif rollerine bürünmüş, Amerika'lara dedektörler göndermiş ya da bir takım gönüllü jurnal kuruluşlarından raporları istenmiş.... sonuçta onlarca adam "irticacı", "devlet karşıtı" damgası yiyivermiş... Burslar kesilmiş, üstelik önceden verilen burslar faiziyle geri istenmiş...

Yargılanmışlar mı? Yargı önünde bir suçları tesbit mi edilmiş? Nasıl "irticacı", "devlet karşıtı" damgası vurmuşsunuz? Hangi çağdaş ve dünyanın hangi kapalı rejiminde yaşıyor ki bu insanlar, birdenbire "irticacı" damgası yiyip, hayatları mahvedilebiliyor?

Amerika'da bir kısmı ile görüşmüştüm bu akademisyenlerin... Hepsinin hayatı mahvedilmişti. Bir yandan eğitimlerini tamamlamaya çalışıyor, bir yandan da haklarında açılan ve faizleri, asıl borcun birkaç katına ulaşan tazminatları nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlardı. Bir kısmı "parçalanmış aile" haline getirilmişti, bir kısmı geri dönememek kaygısıyla Türkiye'ye yıllarca gelemez duruma düşmüşlerdi. Tam bir dramdı...

İşte hükümet bu insanlara normal hayat vermeye çalışıyordu ve yurt dışında aldıkları eğitimi ülkelerine sunmaları için onlara hizmet imkanı sunuyordu.

Ama ya üzerinize vurulan "damga!" Onu ne yapacaktınız?

28 Şubat gelmiş ve damgalamıştı. Bir kere dosyaya girenden kurtulmak zor oluyordu. Öyle ki dosyaya elini süren tehlikedeydi... Olağanüstü dönem falan demiyordu kimse, dosyaya bakıyor ve oradaki çamuru görüyordu. "Sakıncalı!"

Bu iktidar 300 kadar üst görevi "vekalet"le sürdürüyormuş!

Niye?

Çünkü Cumhurbaşkanı'ndan dönüyor?

Niye? Çünkü dosyalarında notlar buluyor Cumhurbaşkanı...

Notlar... Herhangi bir olağanüstü dönemde dosyaya girmiş biçici notlar...

Yargı kararları değil, sadece notlar... İHL kökenli... Falanca zamanda falanca yerde bulunmuş...

"Ağzınızla kuş tutsanız!" denir ya... Çamurlar, liyakatinizin üstünü örtüyor ve dışlanıyorsunuz!

Başörtülü ağzıyla kuş tutsa eğitim görebilir mi Türkiye'de?

İHL'li ya da meslek liseli çocuk, ağzıyla kuş tutsa üniversite sınavında aldığı başarıya denk bir yüksek eğitim alabilir mi?

Damarlarımızda biçicilik dolaşıyor kan yerine... Kendi çocuklarımıza, yetişmiş insanlarımıza damga vurur vurur hayatın dışına iteleriz. Başbakan asmışız, koylay mı? Milli Mücadele kahramanlarını uyduruk gerekçelerle idamla yargılamışız, maydanoz satarak geçinmeye mahkum etmişiz, kolay mı?

Hele bir de medyada "Yargısız infaz mangaları" kol geziyorsa...

"Yandı gülüm keten helva!" sözü tam bu durumlar için söylenir.

Bugün bakacağım Hürriyet'in "Okur temsilcisi" sayfasına, oraya bir utanç yansıyacak mı bakalım...