D. B. Tercüman Yazar Nuh Gönültaş, Hürriyet'in karizmayı nasıl resetlediğini ayrıntılarıyla köşesinde işledi.
Abone olCopy-past gazeteciliği başlıklı dünkü yazımda internet sitelerini eleştirmiştim. İsim vermedim, ama bazı siteler çok alındı. İnternet haberciliği yapanların gazetecilik ilkelerine neredeyse hiç dikkat etmedikleri konusunda ısrarlıyım. Ama bazı site sahiplerinin eleştirdiği gibi “kantarın topuzu" biraz fazla kaçmış olabilir. Meğer internet sitelerini eleştirirken, onların bir büyük devlet gazetesinden copy-past'ladığı “MİT elemanları porno izlerken, CIA Kürtlerle iş bağlamış" başlıklı haber bir internet sitesinden (www.jonturk.com) büyük gazeteye “copy-past" yapılmış, küçük bir değişiklikle. Gazete haberi copy-past yaparken sitedeki haberdeki esasa müteallik bir ayrıntıyı “MİT" diye çevirmiş ve 9 sütuna manşetten aynen vermiş. “Devlet gazetesi" olmak kolay değil. Böyle bir yapıda, arada bir “Karizmayı resetleme" durumunda kalınabilinir tabii ki. Devletin, güç kullanan, zor kullanan, olumsuz yönlerini halka dayatmasında elbette yarı-militer devletlerde devlet gazetelerine ihtiyacı oluyor. Gazete bu görevini yerine getirirken, zaman zaman da “imaj tazelemesi" yapma ihtiyacı hissediyor. Ve mesela devletin en güçlü ve gizli kurumlarından MİT'e yüklenebiliyor, en şedidinden. Çok fazla devletçi mi görünmeye başladın, atarsın devlet aleyhine bir manşet, durumu kotarır, imajı da düzeltirsin. Ama Patron'un dediği gibi “O devlet gazetesi, bu gazeteyi satmak istesem bile satamam." Yani, tasarruf yetkim yok. Bence “Pornocu MİT'çiler" haberi böyle bir endişenin ürünü. Yoksa, MİT'in “Büyük kardeşe büyük pay, küçük kardeşe küçük pay" politikasıyla basına servis yaptığı fotoğrafları ve haberleri ve hatta dosyaları kullanmaktan imtina etmeyenlerin MİT ile ne sorunu olabilir ki? Elbette bir internet sitesinden bir büyük gazete alıntı yapabilir, ama kaynak göstermek ve yazının, haberin aslına sadık kalmak şartıyla. Tam da Copy-past gazeteciliği yazısını yazmış ve internet sitelerinin bu tavırlarını eleştirirken tersine, büyük gazetenin bir internet sitesinden copy-past yapmış olduğunu öğrenmem mesleki kaygılardan dolayı yüzümü kızartmadı değil. Bu durumu bilmiyordum, posta kutuma düşen bir mail sayesinde öğrendim: Yazınızdaki bir eksikliği belirtmek zorunlu oldu. Hürriyet'in haberi www.jonturk.com sitesinden (ki bu haber bu sitede 25 Nisan tarihinde yayınlanmıştır) üç gün sonra "Türk ajanları" ifadesinin yerine "MİT Ajanları" yerleştirilerek yürütülmüştür." Savunma, özür-kabahat-büyüklük üçgeninde ifadesini bulan söz ile ifade edilebilir cinsten. Ne olmuş, "Türk ajanları" kelimeleri yerine "MİT ajanları" yazmışsak... "Türk kelimesi MİT'den daha mı az kıymetli" miymiş... Hiç oryantal figürler kullanmaya gerek yok, her şey açık. Buna copy-past derler, bu işleme de karizmayı resetlemek... Ama madem büyüklerimiz yapıyor, biz de aynı yerden onların gözardı ettiği, "Plan of attack" kitabından bazı bölümleri aynı kaynaktan copy-past yapalım ki, (Ama virgülüne dokunmadan) vatandaş neler olduğunu bilsin: "Bush yönetimi, Saddam Hüseyin'in devrilmesi için düğmeye basmış durumda. Bu durumdan bırakın müttefikleri, Bush yönetimindeki bazı isimlerin bile haberleri yok. CIA, Kuzey Irak'taki ilk girişimin ardından tam üç ay sonra Kasım 2002'de yine daha önceki ekibin komutanı Tim'in liderliğinde yeni bir ekibi Kuzey Irak'a Türkiye üzerinden göndermek istiyor. Türkiye'deki hükümet, bu yöndeki taleplere sürekli olarak "hayır" yanıtı veriyor. Sonunda, yeterince baskı ve güvencelerle Türk hükümeti CIA ekibinin Kuzey Irak'a geçmesine razı oluyor ve 13 kişilik CIA ekibi (ki bunların 10'u CIA'den, 3'ü ABD'nin 10. Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan) yola çıkıyor. Türkiye, ekibe "escort" verilmesinde ısrarcı oluyor ve bu da kabul ediliyor. Ekibin amacı saddam'ın devrilmesine yönelik olarak Kuzey Irak'ta Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) ile ortak çalışmak. Tim'in ekibinin adı NİL. Bu arada diğer bir ekip de, Besut Barzani yönetimindeki Kürdistan Demokrat Parti (KDP) ile çalışmak üzere görevlendiriliyor. Savaş yaklaşıyor. Tim ve ekibinin amacı, Saddam karşıtlarını desteklemek, Saddam rejimine bağlı olanlar arasından yeni ajanlar devşirmek ve kitle imha silahları konusunda bilgi edinmek. NİL ekibinin lideri Tim ve diğer ekip lideri, işte böyle bir ortamda Ankara'da Genelkurmay Başkanlığı'na gidiyorlar. Tim, Türk generallerle yaptığı görüşmede yemin ediyor ve "Türk tarafıyla elde ettikleri istihbaratı paylaşacaklarını", "Türk tarafını olayın içinde tutacaklarını" söylüyor. Ekiplerin, Irak'ta gizli bir rejim değişikliği için çalışmadıklarını söylüyor. Ajan devşiren biri için generallere yalan söylemek hiç de zor olmuyor. sonuçta, Tim ve diğer ekibin lideri, generalleri ikna ettiklerine inanıyorlar. Tim ve ekibi önce Diyarbakır'a uçuyorlar. Buradan Jeep Cherokees ve Land Cruisers'larla Kuzey Irak'a geçiyorlar. Konvoy, Celal Talabani'nin bir dönem saklandığı Kalachualan'a yöneliyor. Tim'in ekibi siyah kutularda 100'lük desteler halinde on milyonlarca dolar taşıyorlar. Tim'in payına 32 milyon dolar düşüyor ve bu parayı "akbabalar"a sunacak.... Tim, Kalachualan'da Türkler'i aynı yerde bulunmamak konusunda ikna ediyor... Tim, bulacağı ajanlara ne bir Türk'ün ne de bir başkasının ulaşabilmesine bu noktada hiçbir biçimde izin veremezdi...