BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Hürriyet bazen kontrolden çıkıyor

Hürriyet yazarı Tufan Türenç'in yazısını değerlendiren Gönültaş, yazının hangi maksada ve kime hizmet ettiğini soruyor.

Abone ol KASET MAHKÛMLARI!

Şu kesin... Fethullah Gülen haberleri ve yazıları hem dost hem de düşmanları tarafından en çok takip edilen haberler ve yazılardır.

Onun hakkında yazılan haberler, yazılar yayını yapan medyaya müthiş tiraj kazandırıyor. En son, O'nunla yapılan bir röportaj sayesinde Zaman Gazetesi Türkiye'de en çok satan gazete ünvanını aldı. Hürriyet, Milliyet, Sabah, Posta gerilerde kaldı.

Gülen'in tiraj kazandıran bu özelliği keşfedileli epey oldu. Tabii onunla ilgili yazılıp çizilen herşeyin tiraj kaygısından kaynaklandığını söylemek doğru olmaz. Ama Hürrriyet'in son günlerde onun görüşleri ile ilgili, ilgili-ilgisiz kişileri konuşturup yazıp çizdikleri bu çerçevede değerlendirilebilir!

Ertuğrul Özkök'ün uzlaştırıcı ve toplumdaki kesimler arasında yatıştırıcı yazılarına rağmen, yönettiği gazete bazen kontrolsüz kalıyor olmalı ki, çeşitli kaygılarla gereksiz sulara seyran ediyor.

Kaset-maset yok!

Hürriyet yazarı Tufan Türenç dün hangi maksada neye ve kime hizmet ettiği pek anlaşılamayan bir yazı kaleme aldı. Yazıya göre; Fethullah Gülen Türkiye'ye gelemiyormuş, çünkü hakkında bir kaset daha varmış!

Ciddi misiniz? Daha önceki linç operasyonunda bütün kasetler ortaya çıkmamış mı yani?

Demek Çin işkencesini tercih ediyorlar. Bütün kasetleri birlikte çıkarıp, öyle yargılamak yerine, azar azar çıkarıp kareleri teker teker düşürerek işkence yapmakmış maksatları.

Yalan... Kaset maset yok. Daha doğrusu kaset çok da Hocaefendi'nin Türkiye'ye gelmesini önleyecek bir kaseti yok. Bu yalanlar onun Türkiye'ye gelmesini istemeyenler tarafından uyduruluyor!

Kaset çok, çünkü belki de Hocaefendi, hayatının her anı kayıt altına alınan alınan nadir kişilerden biri olmalı. Türkiye'de iken, oturduğu, konuştuğu, namaz kıldığı, misafirlerini ağırladığı yerlerde bulunan kameralar ile onun her saniyesinin kaydedildiğini biliyorum. Bu yüzden kaset var diyorum. Yoksa, Tufan Türenç'in yazdığı ve O'nun Türkiye'ye gelmesini önleyecek bir kaset elbette yok!

Ayrıca Tufan Türenç'in yazısında büyük hatalar var. Manipülasyon, art niyet, asparagas ne derseniz deyin, ama bilgi yanlışlarıyla dolu bir yazıdan söz ediyoruz. Türenç Hocafendi'nin 1999'daki kaset furyasından kısa bir süre sonra ABD'ye gittiğini yazıyor. Yanlış. Hocaefendi sözü edilen kaset furyasından dört ay kadar önce gitmişti Amekrika'ya. Gerçi kaset hukuken delil olmazdı, ama kasetler vesile edilerek açılan davadan da Hocaefendi hukuk tarihinde bir ilk olarak gizli beraat etmişti! Yanlışsa söyleyin Tufan Bey...

Hocaefendi hakkında yazılmadık ne kaldı ki? Türlü türlü iftiraların atıldığı fakat hiç birinin üzerinde iz dahi bırakmadığı bir kişi o. Tıpkı, biri bizi gözetliyor programındaki gibi her saniyesi kayıt altına alınan insanın hayatında arandığında ve kötüye yormak istendiğinde, konjonktüre göre yorumlandığında olumsuz şeyler üretmek elbette mümkün. Bir insanın hayatı boyunca tek bir çizgi izlemesi mümkün mü? Bu mümkün olsa bile böyle bir hayat doğru bir hayat mı? Bir insanı yıllar önce söylediği sözlerle bugün yargılamak adil mi?

Tayyip Bey'in kasetleri...

Bugün gazetelerinizde övgüler düzdüğünüz, olumlu taraflarını manşetlerden indirmediğiniz Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında da geçmişteki görüşlerini içeren kasetler var ve bunlar internette yayın halinde. Onları dinlediğinizde sizin zihniyetinizdeki insanları Tayyip Bey'i bugün çarmıha germesi gerekir. Tayyip Erdoğan'ı Fethullah Gülen'den daha tehlikeli bulan da siz değil miydiniz?

Artık bırakın bu kaset-maset işlerini. İnsanlar değişiyor ve doğruyu buluyorlarsa, eski, eskimiş düşünceleri yüzünden hâlâ onları suçlamaya çalışmayın. Yargının delil kabul etmediği şeylerle insanları suçlamayı bırakın. Siz de kalp ameliyatı geçirdiniz. Kalbinizi böyle saçmalıklarla yormayınız. Belki, bunun yerine, bir zamanlar mensubu olduğunuz CHP'nin içinde bulunduğu çıkmaz hakkında kafa yormanız daha doğru olur.

M.Nedim Hazar söylemişti. Melies ve Griffith montajı ve kurguyu keşfettiğinde yaptıkları ilk kurgulu filmin adı intolarance, yani hoşgörüsüzlükmüş. Kurgu ve montajı hoşgörü ve hoşgörüsüzlük yönünde kullanmak insanın niyeti ile ilgili bir durum. Ve yapılan işler niyetelere göredir!