BIST 9.593
DOLAR 35,26
EURO 36,75
ALTIN 2.963,49
HABER /  GÜNCEL

'Humeyni gibi' manşetine jet yanıt!

"Humeyni gibi" manşetine Fethullah Gülen'den sert cevap, "Ben ülkemin çocuğuyum, kendim gibi dönerim."

Abone ol

Zaman Gazetesi, Yenişafak'ın  "Humeyni gibi" manşetine  Fethullah Gülen'in daha önceki açıklamasıyla cevap verdi.

Gazete, Gülen'in 25 Haziran 2008'de yaptığı açıklamada,  o dönem de ‘humeyni gibi dönecek' diye yazan gazetelere “Ben İranlı değilim ki Humeyni olayım; Humeyni'nin iddiasını hiçbir zaman taşımadım ki ben Türkiye'ye Humeyni gibi  döneyim. Ben kendi ülkemin çocuğuyum. Ben dıştan ithal edilmiş ve milletin başına musallat olmuş tufeylilerden değilim. O ülkenin çocuğuyum ben. Onun bir avuç toprağını dünyalara değiştirmem. Kendime göre bir gidişim vardı benim. Onu daha evvel de arz ettim ben, Türkiye'ye dönsem kendim gibi dönerim, yani şimdiye kadar nasılsam öyle.” dediği açıklamasını yeniden gündeme taşıdı...

Gülen'in o günkü açıklaması şöyle:

BEN İRAN'LI DEĞİLİM Kİ

Ben İranlı değilim ki Humeyni olayım; Humeyni'nin iddiasını hiçbir zaman taşımadım ki ben Türkiye'ye Humeyni gibi döneyim. Ben değişik zamanlarda yurtdışına çok çıkan insanlardan biriyim. Bu Amerika'ya bile bu bilmem kaçıncı gelişimdir benim. İlk defa 92'de geldim, iki buçuk ay kaldım buralarda. 94'te bir daha geldim, 96'da geldim, 97'de geldim, en son 99'da mı ne geldik buraya. Sonra Avrupa'ya defaatle gittim ben, hizmet müesseselerine, arkadaşlarımızın yanına, değişik yerlere... Belki hizmetimizin olduğu okulların bulunduğu yerlere gitmedim. O da ruh haletim, belki onda da benim şu andaki durumumu okumak mümkün olabilir.

Hiç bu meseleler yokken ben Amerika'dan döndüğüm zaman, uçağın içinden telefon ettim arkadaşlara, "Bir kişi araba alsın gelsin; hava meydanından beni alsın" dedim. Sadece tek bir defa medya geldi; o da Alaaddin Bey haber vermiş onlara, Vatikan dönüşü oldu orada.

Hayatımda hiç öyle gürültülü, patırtılı gidip gelmedim ben. Hiç istikbale gitmedim, istikbal isteğinde bulunmadım. Bu açıdan da ne karakter bakımından, ne mezhep bakımından, ne ülke bakımından Humeyni ile hiçbir zaman bir alakam olmadı.

ALLAH RIZASI DIŞINDA BİR ŞEY DÜŞÜNMEYİ VEBAL SAYDIM

Hele onun hesaplarıyla, onun arka plandaki mülahazalarıyla filan diyecek olurlarsa; Allah rızasının dışında bir şey düşünmeyi ben hayatımı israf saydım şimdiye kadar. Hatta aklıma öyle bir şey gelse; yani "Biraz daha Türkiye'de demokrasi olsa, biz de acaba katkıda bulunur muyuz ona, şöyle böyle beş on adamla, biraz da bizden demokrasiye bir kepçe bir şey falan.." Ben bu düşünceleri bile vebal saydım. Allah rızasına bağlanmış bir insan bunun dışında başka şeyleri düşünmesi, başka şeyleri mülahazaya alması onu yeterli bulmamasından kaynaklanıyor. Sen Allah diyorsan, Allah için işliyorsan, Allah için başlıyorsan, Allah için oturuyorsan, Allah için kalkıyorsan bu sana yeter bence. Başka mülahazalara girmemelisin. Ötesi Allah'ın lutfedeceği şeylerdir.

İnsanı karakteriyle, şahsıyla bilemeyince öyle ezbere konuşabilirler. Vehim.. şeytanın onların içine attığı bir vehimdir o. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e karşı o müşriklerin kalbine attığı türden, dürtüler türünden vehimdir bunlar. Çoğu paranoya yaşıyor. Çoğu aleyhinize sizin o düşmanlık duygularını tetiklemeye matuf bunları söylüyor. Ve bunları söyleyenler de belki hani görüşen, konuşanlardan bir iki insan vardır da genelde sizi tanımayan insanlar. Sizi bilmeyen insanlar.

DÖNERSEM KENDİM GİBİ DÖNERİM

Ha.. gitme meselesine gelince, gider miyim, gitmez miyim ayrı bir mesele. Ülkem tabii, burada onun elli yerden, yüz yerden gelmiş toprak parçaları var, ben onları koklayıp teselli buluyorum. Ben kendi ülkemin çocuğuyum. Ben dıştan ithal edilmiş ve milletin başına musallat olmuş tufeylilerden değilim. O ülkenin çocuğuyum ben. Onun bir avuç toprağını dünyalara değiştirmem. Bütün Amerika'yı verseler, Korucuk Köyü, fakir bir köydür, ben o köyü vermem. Ruh haletim budur. Fakat bir şey var: Benim inandığım bir dava var, bir hizmet var, Din-i Mübin-i İslam'a hizmet var ve ülkemde huzursuzluğun çıkmaması, hele dine karşı bir tavır alınmaması.. bunlar benim gaye-i hayalim, düşüncem, mefkûrem.

KENDİ AYAĞIMLA MAHKEMEYE GİTTİM

Arz ettiğim gibi, o gidiş bir gün, Cenab-ı Hakk'ın muradı öyle ise, tahakkuk ettiği zaman, onlar sadece duyarlar; belki derler "Gelmiş mi gelmemiş mi; acaba gelmişse nerede duruyor, nasıl geldi de biz görmedik?!." Ben Suriye'den Türkiye'ye geçerken de öyle geçtim, her tarafı tutmuşlardı, tahdit vardı hakkımda; fakat Allah'ın izniyle öyle geçtim ki ben dikenli tarlalardan, çoraplarımla, ayaklarıma dikenler batarak geçtim geldim, yirmi gün dinlendim, ondan sonra da kalktım kendi ayağımla mahkemeye gittim.

DÖNERSEM KENDİM GİBİ DÖNERİM

Kendime göre bir gidişim vardı benim. Onu daha evvel de arz ettim ben, Türkiye'ye dönsem kendim gibi dönerim, yani şimdiye kadar nasılsam öyle. Karakterimi namusum sayarım. Karakterime kıymayı namusuma karşı tecavüz sayarım ben, karakterimdir o çok önemli. Konuşurken de, biriyle bir muhaverede bulunurken de, bir muamelede bulunurken de onu korumaya fevkalade hassasiyet göstermişimdir. Bazen irticalinin esnekliği içinde üslubuma riayet edememişsem inanın bana çok üzüntü duymuşumdur. Yani "Şu sözler benim karakterime göre uygun değildi, sana kıydım." demişimdir. Nitekim son yazıda onu bir satır halinde düşeyim dedim, "Karakterim kusura bakma, biraz sana muhalefet ettim burada."

ETTİKLERİNE NADİM OLUP AĞLAYACAKLAR

Evet, bilmeyen bilmez. İşte bilmeyenler böyle ezbere konuşuyorlar ve bir gün kim bilir onların da pek çoğunun bu ezberi bozulacak, Allah'ın izni inayetiyle. O ülkede yine imtizac, mezc, te'lif ve terkip oluşacak Allah'ın inayetiyle. Herkes birbirini olduğu yerde kabullenecek, birbirine karşı saygılı olacak. Farklı farklı düşünceler çok tekerrür ediyor, herkes çok söylüyor onu, bir zenginlik ünvanı olarak kabullenilecek Allah'ın izni ve inayetiyle. Olacak.. o zaman onlar, bir şairimizin dediği gibi "Ettiklerine nadim olup ağlayacaklar."