Onun bir Kürt aşiretinden olduğunu bilinir ama nasıl yetiştiği hiç bilinmez. Avşar kızı "Koyu Kürt" babasını ve Kürt tarafını anlattı;
Abone olHülya Avşar Türk Emral Bozkır’la Kürt Celâl Avşar’ın kızı olarak dünyaya geldi. O etnik kimliği hakkında çok konuşmadı, Türkiye onu hep Kürt kökenli olarak tanıdı. Oysa ki Avşar kızı "koyu Kürt" bir babanın kızıymış... Babası işin politik yanındaymış... Onun da ailede herkesin olduğu gibi Kürtçe bir ismi varmış: Malakan!
Hülya Avşar, Kürt açılımına destek veren Sezen Aksu'ya "Ne biliyor ki konuşuyor?" diyerek cevap verince yeniden Kürtlüğü gündeme geldi. Ancak Avşar kızı tüm bunları anlatırken rahatsız olduğunu söylüyor. Çünkü o hem Kürt, hem de Türk olmaktan mutlu hissediyor. Türküm derse baba tarafını incitmekten korkuyor, ama Kürdüm demek de istemiyor! Nasıl yetiştiğini ve içinde bulunduğu durumu Milliyet'ten Devrim Sevimay'a anlattı:
KÜRT OLDUĞUNU NE ZAMAN FARK ETTİ?
Hülya Avşar yüzünde bir yara görünce annesine soruyor. O da "O şark çıbanı" diyor. "O yörede yaşayan herkeste olur"
Avşar kızı hikayenin gerisini şöyle anlatıyor: "Kars-Ardahan; daha doğrusu Hasköy. Ben altı aylıkken annemle babam bir süre babamın memleketinde yaşamışlar ve şark çıbanı da gelip bir şekilde beni orada bulmuş. Bu hikâyeyi dinledikten sonra “o yöre” yavaş yavaş benim merakımı cezbetmeye başladı. Anlatılan her hikâyede “orası” benim daha fazla dikkatimi çekiyordu.
BABAANNEM NİYE BANA MALAKAN DİYOR?
Sonunda artık soruşturur olmuştum. Niye dedemin adı Apo; babaannemin Daduk? Niye babaannem beni hep Malakan (Sarışın) diye çağırıyor? Kardeşimin adı Leyla, ama niye Mışki de diyorlar veya babamın adı Celâl, ama niye “Ello” diye de sesleniyorlar?
Hikâyeler hoşuma gittikçe daha da fark eder oluyordum her şeyi. Amcamlar, halamlar birkaç apartman aşağıda oturuyordu ve evdeki bu bütün hava bana çok eğlenceli geliyordu.
KÜRT OLDUĞUNU HER ZAMAN SÖYLEDİ Mİ?
Hayır, hep değil. Mesela bu bahsi okulda, sokakta uzun bir zaman kimseye diyemedim. Korkuyordum. Anlatmamam gerektiğini hissediyordum. Çünkü benim babam o dönem bankacıydı ve Kürt olduğu için hep problemler yaşıyordu, bir şubeden başkasına gönderiliyordu. Ben de bunları zaman zaman duyuyordum.
KÜRT OLDUKLARI İÇİN BAŞLARINA NELER GELDİ?
"BABAM KOYU KÜRTTÜ, POLİTİKTİ"
BABAM OTOBÜSTE KÜRTÇE KONUŞTU DİYE
Hatta bir gün babam çok sinirlenerek eve gelmişti. Otobüste Kürtçe konuştu diye oradaki bir yolcuyla mı ne, birbirlerine giriyorlar, otobüs duruyor; babam ve o yolcu indiriliyor. Babam o hırsla eve gelip anlatmıştı bize. O kadar sinirliydi ki...
BAŞHEKİM AMCAMI SÜRMÜŞLER
Sonra yine mesela amcam Fevzi Avşar, Ankara’da bir hastanede başhekimdi. Onu da bu Kürtçülükten dolayı bir yerlere sürdüler. Bu arada hala kızlarım, amca çocuklarım hep Kürtçe konuşurlardı ve aksi bir durumu hep reddederlerdi, hep bir şekilde yumruklarını masaya vururlardı. Sürekli okuyan, sürekli tartışan insanlardı. Ben onlar gibi değildim. Babam bu meselelere üzülünce ben de çok üzülürdüm, ama her şeyi daha kenardan izlerdim.
ANNESİ TÜRK OLDUĞU İÇİN
Bir kere evde başka kültürde biriyle daha yaşıyor olmak beni yumuşatıyor, daha orta bir noktaya çekiyordu. İkincisi, ben Ankara’da büyüdüm, ama kuzenlerim neredeyse liseyi bitirene kadar Hasköy’deydi. Dolayısıyla onların her şeyi benden daha yoğun yaşıyor olmaları normaldi.
BABAM KOYU KÜRTTÜ, POLİTİKTİ
Babam koyu Kürttü. Yapılan hiçbir haksızlığı affetmiyordu. Taraftı yani. Yeğenlerini, ailedeki politik durumları, hepsini anlayışla karşılıyordu. Belki bıraksalar o da peşlerinden gidecek gibiydi. Benim ailem işin hep politik kısmındaydı. Onların amacı bir gün bu ülkenin başbakanının ağzından “Gelin dost olalım, ahbap olalım, kimse kimsenin canını yakmasın”ı duymaktı. Bütün gayretleri bugünler içindi. Yani son derece medeniceydi düşündükleri, ama içlerinde çok uçları da olabilir, sonuçta biz siyasi açıdan kozmopolit bir aileyiz.
KENDİMİ ŞİMDİ İKİ ARADA BİR DEREDE HİSSEDİYORUM
Şimdi hissediyorum kendimi iki arada bir derede. Çünkü ben bugüne kadar hiç kimseye oturup bunları anlatmadım. Hayatımda çok yakınım olan biri iki kişi dışında ilk kez bu kadar anlatıyorum. Hiç gerekmedi, ama şimdi öyle bir konuma gelindi ki, konuşmadığım takdirde reddediyor durumuna düşmek istemiyorum, konuştuğum zaman da taraf olmak istemiyorum. Saçma sapan bir durumdayım aslında ve kendimi ilk kez böyle hissediyorum. Mesela aslında ben Kürt-Türk diye konuşmak bile istemiyorum ve bu notumu da özellikle yazmanızı rica ediyorum.
AMCAMDAN HALA ÇOK ÇEKİNİRİM
Bütün sülalem için. Bu röportajı hepsi okuyacak ve ben kendi sülalemden çok çekinirim. Bir bilseniz, ben hâlâ amcamın yanında ayak ayaküstüne atmam, hâlâ amcam oturana kadar ayakta kalırım. O yüzden konuşurken bazı şeylere dikkat etmek zorundayım, ama tabii diğer yandan bir Türk olarak milliyetçi ruhum da ağır basıyor. Mesela yurtdışına çıktığımda. Benim pasaportumda Türk yazıyor ve ben de bir Türküm sonuçta.
KÜRT OLARAK MI YETİŞTİ, TÜRK OLARAK MI?
O KENDİNE NE DİYOR?
BEN NEYİM BERABER ÇÖZELİM
Aslına bakarsanız bunları hiç düşünmemiştim, ama bu olayları kurcaladıkları için ben de ne olduğumu şimdi çözmeye başlıyorum. Hatta haydi gelin beraber çözelim. Gerçekten buyurun, çözelim. Ben şimdi neyim?
(En iyisi) Yine eskisi gibi kimin hangi etnik kökenden olduğunun bilinmediği, ama bunun da yasak olduğu için değil, herkes kendi halinden mutlu olduğu için konuşmaya gerek duymadığı bir ülke. Bence en ideali bu ve mutlaka sonunda o noktaya da geleceğiz.
BANA BİR İSİM BULUN
Rahatsızım tabii... O yüzden de ben kimim, bana bir isim bulun lütfen. Yani şimdi iş öyle bir noktaya geldi ki tıpkı bizim Kars-Ardahan çekişmesine benzedi. Ardahanlılar artık biz Ardahanlıyız diyor. Ama bana sorduklarında ben yıllarca Karslıyım demişim, şimdi Ardahanlıyım demeye dilim dönmüyor. Oysa aslında benim için ikisi de fark etmiyor.
KÜRT OLARAK MI YETİŞTİ TÜRK OLARAK MI?
İkisi de değil, çünkü annem de babam da çok medeni insanlar oldukları için bizi hiç etnik ayrımcılık yaparak yetiştirmediler. Evet, Kürt kelimesi çok bildik bir kelimeydi bizim için, ama bu bir ayrımcılık anlamında kullanılmıyordu.
Mesela bizim evde en fazla şöyle geçerdi bu konuşmalar; annem babama derdi ki, “Leyla sana benziyor, Hülya bana”. Babam derdi ki, “Hülya’nın nesi sana benziyor, gözlere baksana, asıl Kürtlerin gözü renkli olur.” Annem de yanıt verirdi, “Aman sen de koca Kürt... Size mi benzedi yani bu gözler şimdi?” Kendi aralarında böyle konuşup gülerlerdi.
KENDİMİ MELEZ OLARAK İLAN EDİYORUM
Benim kendime ne dediğim de şöyle çıktı ortaya: Yine bizimkilerin aralarında bu tür konuşmaların olduğu bir gün ben yanlarına gittim, “Tamam sakinleşin. Kendimi bu saatten sonra bir melez olarak ilan ediyorum” dedim ve o espri öyle kaldı.
Hakikaten hâlâ kendimi bir melez olarak görüyorum. Çünkü bakarsanız anne tarafımda Giritlik var, Yörüklük var. Baba tarafım çok asırlar önce Kayseri Pınarbaşı’ndan göçen bir Türkmen aşireti. Göç ettikleri yerde Kürtlerle karışmışlar ve sonunda da iyice Kürtleşmişler.
Yani böyle karman çorman bir aileyiz biz. Daha doğrusu tam bir Anadolu’yuz. Ve doğrusu bu da benim çok hoşuma gidiyor, çünkü kimde iyi ne varsa onu seçip alabiliyorsun ve kendi kimliğini sen oluşturuyorsun. Etnik zenginliğin ne kadar çok olursa da seçme şansın o kadar fazla oluyor tabii.