BIST 9.390
DOLAR 34,42
EURO 36,33
ALTIN 2.846,91
HABER /  GÜNCEL

Hükümet deviren kasette Gülen parmağı sağlam deliller var

Anasol-D hükümetinin devrilmesinde Fetullah Gülen örgütünün parmağı olduğu iddiasıyla ilgili delillere ulaşıldı. El Cezire'nin sarsıcı haberi.

Abone ol

1998’de düzenlenen Türkbank ihalesine Alaattin Çakıcı’nın müdahale ettiği ses kayıtları ile ortaya çıkmış, bu skandal üzerine Mesut Yılmaz hükümeti devrilmişti.

O yıllarda tutanaklara geçmiş bazı ifadeler, devletin üst kademelerinde görev yapmış bürokratların daha sonra yazdıkları kitaplar ve 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan bazı yeni gerçekler, Mesut Yılmaz hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan süreçte Gülen örgütüyle bağlantılı isimlerin rol oynadığını ortaya koyuyor.

El Cezire'den Selahattin Günday imzalı haberde konuya ilişkin sarsıcı ayrıntılar sıralanıyor.

ÇAKICI'NIN TEHDİDİNE MARUZ KALAN İŞADAMI: AYDIN BOLAK

Çakıcı’nın tehdit ettiği iş adamları arasında medyatik olmayan, kamuoyunun çok yakından tanımadığı bir isim daha vardı: Aydın Bolak. Bolak da Türkbank’ı satın almak istiyordu.

ÇAKICI: BU İŞE GİRMEMESİNİ SÖYLEDİM

Alaattin Çakıcı, Bolak’ı nasıl “tehdit ettiğini”, daha sonra kurulan organize suç örgütleriyle ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu’na şöyle anlatmıştı:

“Aydın Bolak, bankayı satın almak için emekli sandığı ile görüşmüş ve 5 milyon dolar da para vermişti. Mehmet Kocabaş’a (eski ANAP milletvekili), ‘Aydın Bolak’a gidip, bu bankanın bizim namus meselemiz olduğunu ve bu işe girmemesini’ söylemesini istedim. Aydın Bolak da, 5 milyon dolarını yaktı ve bizi kırmayarak bu işten vazgeçti.” 

BOLAK SÜLEYMAN DEMİREL'E ÇAKICI'NIN TEHDİDİNİ ANLATTI

Aydın Bolak, ihaleye girmedi ancak bu tehdit karşısında sessiz de kalmadı ve Cumhurbaşkanı Demirel'in kapısını çaldı. O dönem görevde olan bir emniyet müdürünün Al Jazeera’ye verdiği bilgilere göre Bolak, Demirel’e, ‘Türkbank ihalesi nedeniyle Çakıcı’nın kendisini arayarak tehdit ettiğini’ anlattı.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Demirel, Emniyet’e konuyu araştırması için talimat verdi. İlk önce İstanbul Emniyeti, Aydın Bolak ile görüştü. Çakıcı’nın tehditi hakkında bilgi aldı.

İstanbul Emniyeti, 1998’in Şubat ve Mayıs aylarında Korkmaz Yiğit ve Alaattin Çakıcı ilişkisine ilişkin bilgi notu hazırladı. Bu notlar Ankara’ya, yani Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderildi. Bu bilgi notlarına ve Emniyet’in elindeki  Alaattin Çakıcı-Korkmaz Yiğit görüşmesine ilişkin ses kaydına rağmen ihale süreci kesintisiz devam etti. Emniyet’teki kadrolar son ana kadar ilgili birimlere bu durumu bildirmedi.

ADANMIŞ RUH: AYDIN BOLAK

İhaleye girmek istediği için tehdit edilen Aydın Bolak, Cumhurbaşkanı Demirel ile görüşmesinden sonuç alamamıştı. Bolak, Fethullah Gülen’le irtibatı olan bir işadamıydı. İrtibatın mahiyetini, Fethullah Gülen, Samanyolu TV’de Nisan 2006’da yayınlanan, “Adanmış Ruhlar: Aydın Bolak” belgeselinde şöyle anlatıyordu:

“Kendilerinin bir saygıları vardı. Görüşüp konuştuktan sonra hassas, ince, dinine bağlı günümüzü ve Türkiye’yi çok iyi okuyan, yorumlarında isabetli olan tipik bir Türk aydını ile karşılaştığımı gördüm. Bazıları Aydın Bey gibi duruyor. Saygısı aynı duruyor. Hanımı ile beraber hep saygılıdır. Telefonları hep ağlamalıdır. Ben daha erken davranmak isterim ellerini öpüyorum diye ama o daha erken davranır.”

ÇAKICI-YİĞİT KONUŞMASI EMNİYET'İN ELİNDEYDİ

O günlerde, irtibatları çok daha sonra ortaya çıkacak İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi’ndeki bazı polisler de bir “dinleme faaliyeti” içindeydi. Alaattin Çakıcı ile Korkmaz Yiğit, 21 Mayıs 1998 tarihinde bir telefon görüşmesi yapıyor, İstanbul Emniyet istihbaratı da bu görüşmeyi dinliyor ve kaydediyordu. İhaleden iki ay önce Emniyet’in elinde olan bu kayıt, yetkili mercilerden saklandı.

KASET İHALEDEN 6 SAAT SONRA ORTAYA ÇIKARILDI

Hatta öylesine saklandı ki, TMSF’nin, 24 Haziran 1998 tarihinde, ‘İhaleye fesat karıştırıldığı ve mafya bağlantılarının olduğu yönündeki’ iddiaları Emniyet’e sormasına rağmen ortaya çıkarılmadı. Tâ ki, 4 Ağustos 1998’de ihale bitip, Korkmaz Yiğit bankayı alana kadar... İhaleden 6 saat sonra Emniyet tarafından, TMSF’ye, “Alaattin Çakıcı’nın da işin içinde olduğuna dair” bir bilgi notu gönderildi.

Türkbank skandalının ardından devrilen Mesut Yılmaz hükümeti, siyasi hayatımızda ANASOL-D Hükümeti olarak bilinir. 28 Şubat döneminde, 30 Haziran 1997’de ANAP, DSP ve DTP arasında kuruldu. Güvenoyu alabilmesi için CHP dışarıdan destek verdi. Bu skandalın ardından CHP desteğini çekti, gensoru önergesi verdi. Hükümet, gensorunun kabul edilmesiyle 11 Ocak 1999’da düştü.

Ancak, kamuoyu hâlâ Emniyet’in elindeki kasetten haberdar değildi. Kaset, Emniyet içindeki Gülen yapılanmasının ‘arşivindeydi.’

5 AY SONRA KASETİ TÜM TÜRKİYE DİNLEDİ

1998 yılının Ekim ayında bir gün, CHP milletvekili Fikri Sağlar’ın Meclisteki makam odasının telefonu çaldı.

Sağlar, Susurluk kitabında bu ânı, “Kendisini müfettiş olarak tanıtan kamu görevlisi önemli bir konuda görüşmek istedi” diye anlatıyor. Daha sonra yüz yüze gerçekleşen görüşmede bu kişi, Sağlar’a “Dostlarımın elinde Türkbank ihalesinde baskı yapıldığını ispatlayacak belgeler var” dedi. Bu görüşmenin ardından Sağlar’ın Meclis’teki odasına bir zarf geldi. Zarfın içinde, 5 ay önce Korkmaz Yiğit ile Alaattin Çakıcı arasında geçen telefon görüşmesinin kayıtlı olduğu kaset vardı.

Korkmaz Yiğit: Şu ana kadar on kişi ihale dosyasını aldı.
Alaattin Çakıcı: İsimlerini verebilir misin abi?
Korkmaz Yiğit: Onlarla bir temas kurmak lâzım diye düşünüyorum. İcap ederse bir müdahale edilebilir.
Alaattin Çakıcı: Anladım abi.
Korkmaz Yiğit: Ben sana isimleri vereyim. Koç, Sabancı, Cavit Çağlar, Ökkeş Başer, Süzer Polat, Oğuz Çarmıklı, Mehmet Nazif Günal, Aydın Doğan, Ayhan Şahenk, Mehmet Karamehmet, Erdoğan Demirören, Aydın Bolak…
Alaattin Çakıcı: Evet, tamam abi.

Kaset, 13 Ekim 1998’de, CHP Milletvekili Fikri Sağlar tarafından kamuoyuna açıklandı. O an, Türkiye’nin tüm gündemi değişti.

Sağlar'ın açıkladığı kaset, o günlerde gündeminin en önemli maddesi oldu.

MESUT YILMAZ: KASETTEN HABERİM YOKTU

Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, kasetten Sağlar’ın açıklamasının hemen öncesinde haberdar olduğunu söylüyor. Al Jazeera’nin telefonla görüştüğü Yılmaz, “Kasetten haberim yoktu. Bana gazeteci Tuncay Özkan böyle bir kasetin varlığından bahsetti. Ben de, o zamanki Emniyet Genel Müdürü (Necati Bilican) ve İstihbarat Daire Başkanı'nı (Sabri Uzun) çağırdım. İkisi de, kasetle ilgili kendilerinde bir bilginin olmadığını, illegal dinleme sayesinde kasetin elde edilmiş olabileceğini söylediler” dedi.

Kasetle ilgili bilgiyi almasının ardından ihale işlemini iptal ettirdiğini belirten Mesut Yılmaz, “Ben ihaleyi iptal ettirdiğim gün, Fikri Sağlar kaseti basın toplantısı ile duyurdu” ifadelerini kullandı.

KAYIT İSTANBUL EMNİYETİ'NDEYDİ

Alaattin Çakıcı’yla Korkmaz Yiğit arasındaki konuşmanın yer aldığı dinleme kaydı İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde yapılmıştı. Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, o dönem mahkemede verdiği ifadede, “Sağlar'ın kaseti ile Emniyet’in kasetini mukayese ettim. Aynısı olduğu kanaatine vardım” diyerek yayınlanan kasetin Emniyet’e ait olduğunu doğruladı.

Al Jazeera, bu kasetin kimler tarafından kaydedilip, kimler tarafından bekletildiği ve ‘uygun zamanda’ yayınlanmasının sağlandığına ilişkin önemli bilgilere ulaştı.

KASETİ KOPYALAYAN: M. ÇETİN Y.

Yıllar sonra Sabri Uzun, ‘İn’ adlı kitabında bu konuya da yer vermişti. Uzun, kitabında “Kaset, polis memuru Çetin Y. tarafından kopyalandı” demişti.

Peki, kimdi polis memuru Çetin Y.? Al Jazeera’nin açık kimliğine ulaştığı polis memuru M. Çetin Y., uzun yıllar istihbarat şubede görev yaptı.

Ancak 17-25 Aralık soruşturmalarının ardından 30 Ocak 2014’te Gülen örgütü ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle istihbarattan alınarak Beyoğlu’nda bir karakola gönderildi. Daha sonra da kendi isteği ile emekliye ayrıldı.

KASETİ ALAN AMİR: S.U.

Yine Sabri Uzun’un “Kaset, polis memuru Çetin Y. tarafından kopyalanarak amiri S.’ye verilmişti” diyerek bahsettiği Amir S. de yıllar içinde emniyet müdürü rütbesine kadar yükselen S.U. Yine açık kimliğine ulaştığımız bu isim, Gülen örgütü ve yasadışı dinleme soruşturmaları kapsamında Ocak 2016’da tutuklandı. Bu kişinin, “Gülen’e bağlı polislerden” biri olduğu bilgisi aslında devletin arşivinde yıllar öncesinden mevcut. 1999'da Ankara Emniyeti'nde yapılan bir çalışmada, teşkilât içindeki Cemaat bağlantılı polisler tespit edilmişti. Hazırlanan listede 13. sırada yer alan S.U.’nun İstanbul Emniyeti’nde görevli olduğu bilgisine yer veriliyordu.

ANKARA'DA GÖREVLİ B.A: BASRİ AKTEPE

Uzun, kitabında, “Amir S. bu kaseti Ankara’da görevli B.A.’ya vermiş, B.A. da bir ağabeyi vasıtasıyla, CHP Milletvekili Fikri Sağlar’a ulaştırmıştı” diyor. O dönemki Emniyet İstihbarat’ın üst düzey isimlerinden birinin Al Jazeera’ye verdiği bilgilere göre, Uzun’un ‘B.A’ diye kodladığı kişi Basri Aktepe’ydi... Kaseti Ankara’da alan ve “ağabeyine” veren Basri Aktepe, o dönem İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görevliydi. Aktepe, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Eylül ayında Gülen Örgütü soruşturması kapsamında Ankara’da tutuklandı. Elektronik istihbaratta uzman olan bu isim, 2011'den sonra MİT'te görevliydi.

Aktepe’nin adı Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün 1999 yılında hazırladığı, “Cemaatçi polisler” raporunda 15. sırada yer almıştı. Aktepe, o sırada Emniyet İstihbarat Dairesi’nde Teknik Şube Müdürü’ydü.

SAĞLAR'A KASETİ VEREN "AKTEPE'NİN AĞABEYİ" KİM?

Basri Aktepe’nin “ağabeyi” kimdi? Yani, kaseti Sağlar’a ulaştıran isim kim?

Sabri Uzun, bu sorunun cevabını bulamadığını, Türkbank ile ilgili Meclis’te kurulan komisyonda söyledi. Uzun, “Bunu kimin yaptığı üzerinde çok durdum ama bulamadım. Bunu kamu yararını düşünerek verdi ve Fikri Sağlar’la özel ilişkisinden dolayı, onun kişiliğine güvendiğinden dolayı bunu aldı, verdi. İhalenin iptal edilmesi amacıyla verildiğine ben inanıyorum” dedi.

SAĞLAR'DAN SES YOK

“Ağabeye” ilişkin soruların cevabı Fikri Sağlar’da. Al Jazeera, son iki haftadır Fikri Sağlar’a ulaşmaya çalışıyor. Ancak, telefonuna bıraktığımız mesajlara, sorulara ve asistanına ilettiğimiz notlara rağmen Sağlar’dan bir cevap alamadık.

MESUT YILMAZ: GÜLEN BAĞLANTISINDAN HABERİM OLMADI

Al Jazeera'nin sorularını yanıtlayan Mesut Yılmaz, “Hükümetin devrilmesine kadar uzanan bu süreçte Gülen örgütünün bağlantısının olduğu yönünde” kendisine herhangi bir bilgi ve belge de sunulmadığını, bu yönde bir bilginin kendisine ulaştırılmadığını da söyledi.