Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla başlayıp, yargı ve emniyette kitlesel görev kaydırmalarıyla devam eden sürecin Türkiye-AB ilişkilerine etkisini Serkan Demirtaş analiz ediyor.
Abone ol17 Aralık'ta başlayıp Türk siyasi sistemini temelden etkileyen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin verdiği sert tepki, Türkiye'nin son dönemde normalleştirmeye çalıştığı Avrupa Birliği ile ilişkileri de olumsuz etkiliyecek gibi görünüyor.
Soruşturmanın başladığı tarihten bu yana değişik düzeylerde açıklamalarda bulunup Türk hükümetini yolsuzlukla mücadele konusunda daha etkin bir tavır almaya çağıran AB, soruşturmayı yürüten polislerin görevlerinden alınması ve yargı bağımsızlığını olumsuz etkileyecek girişimlerin ardından Ankara'ya dönük eleştirel tonunu artırdı.
AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle'nin ofisinden Çarşamba günü yapılan açıklamada, soruşturma yapan polislerin görevlerinden alınması ya da yerlerinin değiştirilmesinin Brüksel'de kaygı yarattığı belirtilirken, bu adımların adli kolluk makamlarının iddiaları bağımsız bir şekilde soruşturmasını engelleyeceği ifade edildi.
AB'nin yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma iddialarının ortaya çıktığı 17 Aralık gününden bu yana benzer çağrılarda bulunulduğunun belirtildiğ açıklamada, tam üye adayı bir ülke olarak Türkiye'den hukukun üstünlüğü ilkesi doğrultusunda, bu iddiaların hiç bir ayrım gözetilmeksizin şeffaf bir şekilde soruşturulması beklendiği özellikle vurgulandı.
AB yakın takipte
Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan'ın Çarşamba günü yazdığına göre, görevinden alınan ya da görev yeri değiştirilen emniyet mensubunun sayısı 1900'ü aştı. Dalga dalga yapılan "tasfiyelerin" sonuncusunda aralarında Ankara, İzmir ve Diyarbakır'ın da bulunduğu 15 önemli kentin emniyet müdürleri de görevlerinden oldu. Bu sürecin İçişleri Bakanlığı'na Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sağ kolu olan Efgan Ala'nın oturmasından sonra hız verilmesi de dikkat çekti.
Efgan Ala ile birlikte son kabine değişikliğinde başbakan yardımcılığından Adalet Bakanlığı'na atanarak daha kilit bir pozisyona gelen Bekir Bozdağ'ın icraatı da AB'nin dikkatinden kaçmıyor. Salı akşamı TBMM'ye sunulan yasa değişikliği ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısını değiştirirken, hakim ve savcı atamalarında hükümeti tek belirleyici hale getiren Bozdağ, tüm eleştirilere karşın önerilen düzenlemenin anayasaya aykırı olmadığını savundu.
Bozdağ, süreçle ilgili olarak gazetecilere bilgi verirken, düzenlemenin Anayasa'nın HSYK'nın yapısı ve görevlerini belirleyen 159. Maddesine aykırı olmadığını söyledi. Ancak hükümetin girişimi AB çevrelerinde böyle karşılanmıyor. HSYK'nın yapısını değiştirilmesi ve daha demokratik bir hale getirilmesi sürecinde hem siyasi hem de teknşk destek sağlayan Avrupa Konseyi ve AB yetkilileri, bu girişimin yargı bağımsızlığına darbe vuracağı konusunda uzlaşıyorlar.
Avrupa Konseyi'nin insan hakları komiseri Nils Muiznieks, twitter üzerinden yaptığı açıklamada "HSYK'nın yetkisinin daraltılması yönündeki önerilerin Türkiye'de yargı bağımsızlığı konusunda bir geriye dönüş olarak tanımlanacağını" söyledi.
AB ve Avrupa Konseyi'ne paralel olarak Avrupa Parlamentosu'nun da hem yolsuzluk iddialarının etkin soruşturulmaması hem de yargı bağımsızlığı konusundaki ilerlemelerden geri dönülmesinin yarattığı hayalkırıklığını ele alması bekleniyor.
Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Gümrükçü ise Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, bir soru üzerine, son gelişmelerin Türkiye-AB ilişkilerine olumsuz bir etkisi olmayacağını, gerekli görülen durumlarda bu konuların uygun platformlarda ele alınacağını bildirdi.
Hükümet sözcüleri ve Dışişleri yetkililerinin bu görüşlerine karşı, AB çevrelerinde ve genelde Batı ülkelerinde son gelişmelere ilişkin kaygılar derinleşiyor. Ankara'daki diplomatik çevrelerde yapılan değerlendirmelerde, hükümetin bundan sadece 3 sene önce yüzde 58'lik kamuoyu desteğiyle değiştirdiği HSYK'yı bu sefer yasal düzenlemeyle yeniden şekillendirmeye çalışması dikkat çekiyor.
Hükümetin bir yandan üyelik müzakereleri kapsamında yargı, temel haklar ve özgürlükler gibi en önemli ilerlemeleri sembolize eden 23 ve 24. başlıkların açılmasını isterken, diğer yandan bu yönde şu ana kadar elde edilen kazanımlardan geriye dönmeye çalışmasını büyük bir çelişki olarak gören AB yetkilileri, bu soruların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 21-22 Ocak'ta Brüksel'e yapacağı ziyaret sırasında mutlaka gündeme geleceğini kaydediyorlar.