BIST 9.658
DOLAR 35,22
EURO 36,76
ALTIN 2.963,78
HABER /  GÜNCEL

'Hukukun üstünlüğü nasıl söz konusu olabilir?'

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Beşiktaş’taki ''Sessiz Çığlık'' eylemine katıldı.

Abone ol

Alkışlar eşliğinde alana giren Başbuğ eyleme katılanlara hitaben bir konuşma yaptı. Başbuğ, "Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine karşı yürütülen kumpas operasyonunda yürüttüğü mücadelede geçtiğimiz günlerde maalesef bir şehit daha verdi. Bu kumpas harekatında verilen son şehidimiz silahlı kuvvetlerinin Deniz Kurmay Albay Murat Özanal. Murat Özanal, gerçekten bütün içtenliğimle inanıyorum ki bugün onun bulunduğu mekan cennettir. Bu vesileyle ailesinin acısını bir defa daha paylaşıyorum. kendilerine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum" dedi.

İlker Başbuğ, Özanal’a yapılana affetmeyeceklerini belirterek, "Mümkün değil. Bu her şeyden evvel bizlere bıraktığı Duru’ya büyük haksızlık olur, mümkün değil, affedilemez. Murat Albay’ın aramızdan ayrılması yoluna taş döşeyenler mutlaka bulunmalıdır ve gereken cezayı görmelidir. Bunun takipçisi olacağız. Murat Albay’ım yattığın yerde rahat uyu bu Türk milleti sana ve ailene sahip çıkacak bundan emin ol" diye konuştu.

"BUNU BİR AMERİKALI SÖYLÜYOR"

Başbuğ, geçtiğimiz günlerde, ABD’de siber suçlarla ilgili bir konferans düzenlediğini ve bu konferansta Balyoz ve Ergenekon davaları ile ilgili bir sunum yapıldığını aktararak şunları söyledi:

"Belki birçoğunuz bilmiyor çünkü bunu bizim anlı şanlı medyamız Türk halkına pek yansıtmadı. Amerika Birleşik Devletleri’nde bir siber suçlar konferansı yapıldı ve bu konferansta sunum yapanların başında da Amerika’nın yine çok ünlü, bilişim teknoloji üzerine araştırma yapan bir grubun başkanı bir sunum yaptı. Sunumun başlığı, "Ergenekon ve Balyoz davasında yapılan dijital sahtelikler. Bu yansıdı mı bizim basınımıza, ne kadar yer aldı? Bu sunumla ilgili olarak Amerika’nın önde gelen güvenlik birimlerinde birinin başkanı bir değerlendirme yaptı. Onun aynen bu yapılan yorumla ilgili değerlendirmesi, ’Balyoz sunumu mükemmel. Gerçek şu ki, niyeti bozuk, teknik olarak yetişkin düşmanlar delilerle oynayarak ulusların güç yapılarını değiştirebiliyor.’ Bundan daha açık yaşanılanlar nasıl ifade edilebilir? Niyeti bozuk, bunun yanında gerçekten üstün teknolojik olanaklara sahip olanlar. Kimdir bunlar? Ne yapmışlardır delilerle oynayarak? Ülkelerin güçlerinin en önemli unsurlarından biri olan Silahlı Kuvvetlerinin güçlerini kırmışlardır. Bunu bir Amerikalı söylüyor. Bunu yapan ancak düşmanlar olabilir. bunu ben daha öncede söyledim."

"NİÇİN BUNLARI GÜNDEME GETİRİP, SORGULAMIYOR"

"Bu ülkenin güvenliğinde kim sorumlu?" diyen İlker Başbuğ, "Anayasaya göre bakanlar sorumlu. Bakanlar Kurulunu denetleyecek olan kim, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisi kimlerden oluşuyor siyasi partilerden oluşuyor. yabancı diyor ki, ’Ey Türk Milleti uyuma, sahte delilerle senin ordun güçsüz kılındı, bunu niyeti bozuk ama imkanlara sahip düşmanların yaptı. Bunu kim ortaya çıkartacak? Biraz evvel saydığım kurumlar ve kuruluşlar. Bunlar hala sessiz mi kalacak bu olaylara. Niçin bunu medyamız, aydınlarımız, sözüm ona aydınlarımız, hukuk fakültelerimiz niçin bunları gündeme getirip, sorgulamıyor" dedi.

"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ NASIL SÖZ KONUSU OLABİLİR?"

Başbuğ TÜBİTAK’ın Balyoz davası ile ilgili yayınladığı rapora dikkat çekerek şunları söyledi:

"TÜBİTAK en son vermiş olduğu raporlar, ’bu 5 nolu hardisk sahtecilik ürünüdür’ dedi. Amerika’da ki siber suçlar konferansında da aynı şey söyleniyor. Birleşmiş Milletler, keyfi tutukluluklarla ilgili araştırma yapan komisyona müracaat ettiler. Kurul onların müracaatlarını inceledi ve dedi ki ’Evet Balyoz Davası’nda keyfi tutuklamalar olmuştur.’ Peki Birleşmiş Milletlerin bu keyfi tutuklamalar kurulu devletimiz tarafından tanınmamış mı? Devlet tanınmış, vatandaşlarına, ’hakkını aramak için buraya müracaat et’ demiş. Peki ne oldu? Birleşmiş Milletler, keyfi tutukluluklarla ilgili kurulun kararı ortada, TÜBİTAK’ın en son raporu ortada. Amerika’da yapılan seçkin siber saldırılarla ilgili konferansın sunumları ortada. Peki ne oldu? Mahkeme, ’bu beni bağlamaz’ dedi. Yargıtay, ’mahkeme doğru’ dedi. Devletinde tanıdığı bir kurum sizi nasıl bağlamaz. Hadi bağlama noktasından vaz geçtik, bu özellikle Birleşmiş Millet keyfi tutuklamalarla ilgili komisyonun verdiği rapordaki şeyler yalan mı? Bari onu söyleyin, ’yalan’ deyin, ’bizi bağlamaz’ diyorlar’. Bu mahkemeleri ne bağlar? Hiç bir şey bağlamıyor. Meclis yasa çıkartıyor, ’tutuklu kararı verirken gerekçe yaz’. Yasayla bunu mahkemelere sunuyor. Mahkeme ’beni bağlamaz’ diyor. Yasalar, ’karar verdikten sonra gerekçeli kararı 15 gün içinde açıkla’ diyor. Açıklamıyor. Yasalar, ’beni bağlamaz’ diyor. Yasalar, ’mahkeme salonuna gelen tanıkları dinleyin’ diyor. Mahkeme, ’beni bağlamaz’ diyor. Sizi kim bağlıyor. O zaman diyoruz ki, ’size bir yerlerden ulaştırılan talimatlar, direktifler’... Böyle bir devlette hukukun üstünlüğü nasıl söz konusu olabilir?"

"SİZ AYDIN DEĞİSİNİZ, SİZ İNSAN BİLE DEĞİLSİNİZ"

Başbuğ, askeri vesayet konusunda da açıklama yaparak, "Aydınlarımız var, sözde aydınlar, ’Bu süreçte Türkiye’de askeri vesayet ortadan kaldırıldı’ diyorlar. Tabi askeri vesayet nedir, nasıldır onu bir taraf bırakıyorum. Evet askeri vesayet ortadan kaldırıldı ama insanları korkutarak, hukuk cinayetleri işlenerek. Birleşmiş Milletler Kurullarının kararlarını bir tarafa atarak, TÜBİTAK’ın kararlarını görmeyerek, hukuk cinayeti işleyerek siz ’askeri vesayeti kaldırdık, biz demokratız’ diyorsunuz. Demokrasinin en önemli faktörü, hukukun üstünlüğü. Siz aydın değilsiniz, siz insan bile değilsiniz. Böyle şey olmaz" diye konuştu.

"ÜMİT EDİYOR VE BEKLİYORUZ"

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na Balyoz sanıklarının müracaat ettiği aktaran Başbuğ, "TÜBİTAK’ın en son raporunu gerekçe göstererek Yargıtay Başsavcılığı’na müracaat ettiler. Yargıtay Başsavcılığı bekliyor, bir şey yapmıyor. Bende bir vatandaş olarak soruyorum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; sen bu TÜBİTAK’ın raporuna güvenmiyor musunuz? Yoksa bunu ileteceğin, göndereceğin, Yargıtay’da ki ilgili ceza dairesine veya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na mı güvenmiyorsun? Niçin işlem yapmıyorsun. Bunu söylemekten hicap duyuyorum. Bir devlette böyle şeyler olamaz" dedi. Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü:

"Balyoz davasına bakmakla sorumlu mahkeme, TÜBİTAK son raporunu alıyor, ’yeniden yargılanmaya gerek yok, reddettim’ diyor. Niçin, nasıl? Ortada uluslararası belgeler var. Hiç mi bunların kıymeti yok, bari yurtdışından gelen objektif değerlendirmelere kulağını aç.

Adalet Bakanı bir kaç gün önce açıkladı, ’ilgili mahkeme TÜBİTAK raporunu reddettiği için buna dayanarak ben konuyu Yargıtay Başsavcılığı’na ileteceğim’ dedi. Bekliyoruz, ümit ediyoruz, Adalet Bakanlığı bu eylemi, bu işlemi bir an önce gerçekleştirir.

Anayasa Mahkemesi’ne, Balyoz sanıklarından bireysel başvurular var, 6-7 ayı geçti. Yine ümit ediyor ve bekliyoruz ki Anayasa Mahkemesi bu bireysel başvuruları en kısa zamanda dikkate alacak, önüne alacak ve adaletin gerektirdiği kararı verecek, bekliyoruz, umuyoruz. Özellikle mahalli seçimlerden sonra yeniden yargılanma konusunu gündeme getireceğiz sözü verildi. Yerel seçim oldu, bitti. Daha yeniden yargılanma yolunun yasal düzenlemelerle açılması için ne bekliyorsunuz. Yeter artık biz daha fazla Murat gibi şehit vermeye hazır değiliz, kaldıramayız bunu, yeter." diye konuştu.

"ONLARLA AYNI HAVAYI TENEFÜS EDEN BİRİSİYİM"

Bugün çeşitli cezaevlerinde Balyoz davasından dolayı 236 silah arkadaşının tutuklu olduğunu belirterek Başbuğ şunları söyledi:

"Bu silah arkadaşlarıma bakıyorum, hepsini yakinen tanıyorum. Öyle ki bende bir üst sınıfta olan bir silah arkadaşımız var emekli Orgeneral Çetin Doğan. Ben ondan tugay komutanlığını aldım. öyle arkadaşlarım var. Benim devre arkadaşlarım, beraber görev yaptık, benim emrimde görev yaptı, Allahlın dağlarından omuz omuza bu PKK terörüne karşı mücadele ettik... Bu arkadaşlarım içeride. Bütün arkadaşlarımın ve özellikle onların ailelerinin çektiği acıyı aynen paylaşıyorum. Onlarla aynı havayı teneffüs eden birisiyim. Onların ailelerinin ne geçtiğini en iyi bilenlerden birisiyim. Bu bütün arkadaşlarımın çektiği acılar benim acım. Türkiye’de vicdan sahibi olan, Allah korkusu olan herkesin yüreğini dağlıyor, vicdanlarını bu durumlar ağlatıyor.

İzmir Casusluk davasından dolayı 13 arkadaşım tutuklu. İstanbul casusluk davasından dolayı hüküm giymiş arkadaşlarımız yarın cezaevlerine gidecek. Bu davalara da baktığımız zaman sadece ve sadece bir gizli tanığın ifadesine dayalı olarak benim devre arkadaşım, cezaevinde koğuş arkadaşım Hurşit Tolon hala zulüm görmeye devam ediyor. Yeter artık. Bunlara birisinin dur demesi lazım."

Başbuğ konuşmasının ardından alkışlar eşliğinde alandan ayrıldı.