Bu hafta yeni belediye yönetimlerini belirlemek üzere sandık başına gitmeye hazırlanan Hollanda da aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) önde görünürken sosyal demokratlar, 1946'dan bu yana Amsterdam'ı ilk kez kaybedebilir. Yusuf Özkan'ın haberi.
Abone olHollanda halkı, yeni belediye yönetimlerini belirlemek amacıyla 19 Mart Çarşamba günü sandığa gidiyor.
Kamuoyu yoklamalarına göre, aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) önde görünüyor. İktidar partilerinin seçimden önemli kayıplarla çıkması bekleniyor. İktidar ortağı Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (PvdA) 1946'dan bu yana yönettiği Amsterdam'ı kaybedebileceği konuşuluyor.
Seçimlerde ulusal partilerin yanı sıra, yerel listeler de belediye meclislerine girebilmek için çaba harcayacak. Belediyelerin, eğitimden, güvenliğe kadar bir çok konuda sorumlu olduğu ülkede, yerel seçimler büyük önem taşıyor.
Seçimler 22 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri için de "ön prova" niteliği taşıyor.
Uyguladıkları ekonomik ve sosyal programlar nedeniyle sıkça eleştirilen iktidar ortakları Liberal Sağ Parti (VVD) ile sosyal demokrat PvdA'nın önemli ölçüde oy kaybetmesi bekleniyor.
Son kamuoyu yoklamalarına göre Geert Wilders önderliğindeki aşırı sağcı PVV önde bulunuyor. PVV'yi Sosyalist Parti (SP) ve liberal Demokratlar 66 (D66) partisi izliyor.
Hollanda siyasetinin en köklü partisi olan Hristiyan Demokrat Parti'nin (CDA) de seçimden oylarını artırarak çıkması bekleniyor.
Kamuoyu yoklamalarına göre 1946 yılından bu yana Amsterdam'ı yöneten PvdA'nın, ilk kez bu kenti kaybetme riski bulunuyor. D66 ile PvdA'nın oyları başa baş gidiyor.
Başbakan Mark Rutte, belediye meclislerinde Wilders’ın partisi PVV ile ortaklık yapabileceklerini belirtiyor.
Wilders, daha önce Rutte ile aynı partide milletvekilliği görevinde bulunuyordu. Bu nedenle her iki ismin birçok söylemi birbirine yakın. Ancak, Rutte, bazı konularda Wilders'ın, "solculardan bile daha sol söyleme sahip olmasından" şikâyet ediyor.
"Hollanda'da daha az Faslı istiyorsanız bize oy verin"
Wilders ise seçim çalışmalarında "yabancı düşmanlığı" propagandasını sürdürüyor. Partisinin güçlü olduğu Lahey'de yaptığı konuşmada, "Hollanda'da daha az Faslı istiyorsanız bize oy verin" demesi tartışmalara yol açtı. PvdA'nın Fas kökenli yöneticilerinden Fuad Sidali, Wilders'a "Hitler" benzetmesi yaptı, tepkiler üzerine Sidali sözlerini geri aldı.
Ancak, konuşması nedeniyle Wilders hakkında Ulusal Ayrımcılık Merkezi'ne şikâyetin yanı sıra savcılığa da suç duyurusunda bulunuldu.
Sol partiler, Wilders'ın açıklamalarını anımsatarak göçmen toplumunun desteğini istiyor.
Türkiye kökenli adaylar
Çok sayıda Türkiye kökenli aday da yerel seçimlerde şans arıyor. Türkiye kökenli adaylar ağırlıklı olarak PvdA ve Yeşil Sol (GL) listelerinde yer alıyor. SP, CDA ve D66 listelerinde de Türkiyeli adaylar bulunuyor,
PvdA'nın Soest kentindeki liste başı aday Osman Suna, "seçim yolsuzluğu" suçlamasıyla adaylıktan alındı. Suna'nın, bir camide oy kullanmayacaklardan seçmen pusulalarını istediği görüntüler basına yansıdı. Hollanda'da "Vekâletle oy kullanma" olanağı bulunduğu için Suna, oy pusulalarını kendi lehine kullanmakla" suçlandı.
Türkiye kökenli adayların en yoğun olduğu Rotterdam da ise PvdA tarafından hazırlanan parti içi araştırma raporunda Türkiye kökenli adaylar eleştirildi. Adayların büyük bölümünün "sosyal demokratlıkla ilgisinin bulunmadığı" ve belediyenin işlevi konusunda bilgisiz oldukları belirtildi.
Raporda, adayların kendi tabanını oluşturduğu, çoğunun bir dernek, cami ya da vakfa bağlı olduğu dile getirildi. "Siyasette olmalarının tek nedeni aylık ek gelir ve kendilerine yeni iş kapısı açmak. Bu nedenle seçilme süresi en az 2 dönemle sınırlansın. Aylık belediye meclis üyesi maaşı da 500 Euro’ya düşürülsün" önerisi yer aldı.
Hollanda'da 300 bin civarında Türkiye kökenli seçmen bulunuyor. Katılımın düşük olduğu seçimlerde göçmenlerin "blok oyları" seçim sonuçlarında belirleyici olabiliyor.