12 Mart muhtırasının gizli kalan ayrıntıları ortaya çıktı. Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutan açıklamalar.
Abone ol12 Mart 1971 Muhtırası da bu kara deliklerden biri. İhtilal hazırlıklarının perde arkası çoğu zaman gizli kaldı.
Partiler üstü hükümet kurmakla görevlendirilmiş dönemin Başbakanı Nihat Erim, 1971 Muhtırası'nın öncesi ve sonrasındaki önemli isimlerden. 12 Mart'ı bir nevi içerden izleyen Erim'in damadı ve meşhur Bolu Beyi'nin torunu Prof. Dr. Akın Önalp da muhtıranın en yakın tanıklarından.
Erim'in ailesinden ilk kez birisi, damadı, 1971'deki askeri müdahaleyi Yeni Şafak'a anlattı.
Prof. Önalp, ABD'nin Nihat Erim'i istihbarat elemanlarıyla 1940'lardan itibaren takibe aldığını söyledi.
ERİM AİLESİNİN İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ
Ajanların evlerinin içine kadar girdiklerini anlatan Önalp, 1946'da aileye özel ders veren İngilizce öğretmenin daha sonra İngiliz ajanı olduğunu tespit ettiklerini söyledi. Önalp'ın hala birçok yönü aydınlatılmamış 12 Mart muhtırası ve döneme ilişkin tespitleri şöyle:
CIA 30 YIL ÖNCE MARKAJA ALDI
"Amerikalıların akıllı bir tarafı var, gelişmemiş ülkelerde CIA aracılığı ile araştırma yapıp, ileride kendilerinin işlerine yarayacak kişileri tespit ediyorlar. Sonra işlerine yarıyorsan 'bizim adamımız' diyorlar. Ve ondan sonra sen kendini birden bire akıntının içinde buluyorsun. 1946'lı yıllarda Nihat Erim'e, benim eşime ve kardeşine eve gelip İngilizce dersi veren bir İngiliz vardı. Adam İngiltere'de bayağı meşhur bir gazeteci oldu sonra. Para da istemiyordu. Bu kişinin İngiliz ajanı olduğunu çok sonraları öğrendik. Bu da aldığı bilgileri Amerikalılara iletiyormuş. İşte o zaman CIA 1940'lı yıllarda Nihat Erim'i bizim adamımız diye mimlemiş."
ZORLA BAŞBAKAN YAPILDI
"Benim babam bir generaldi. Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Fuat Doğu Paşa ile çok yakındı. Gidişattan haberdar oluyorduk. 1970'lere gelindiğinde askerler hareketlenmeye başladı. CIA'yle ilişkisi olan Turgut Sunalp Paşa bizim eve gelip iletişimi o sağlıyor. Amerikan elçiliğinden de eve gelirlerdi. Sunalp ile kayınpederim Kıbrıs'tan tanışıyor. Turgut Sunalp ile birlikte Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Cihat Alpan da Ocak 1971'de eve geldi. Erim'e, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın 'partiden istifa et' mesajını getirdi. Erim de 'Ben başbakan niye olayım, beni toplum Cumhurbaşkanı yapacak. Ben CHP'li bir milletvekiliyim. Başbakan olmam zor' diyor. 11 Mart'a kadar öyle baskı geldi ki, 'hayır' diyemedi. Kabul etmesi büyük hata oldu. Metin Toker bana 'Erim Başbakanlığı kabul etmeseydi onu ağlaya ağlaya, Cumhurbaşkanı yapacaklardı' dedi. Başbakanlığı kabul etmeseydi, her şey daha farklı olacaktı, bu bir hataydı."
KABİNE ÜYELERİNİ BİLE TANIMIYORDU
"Nihat Erim ortanın soluydu ve onlara göre sağda kalıyordu. Bunun için Muhsin Batur, Erim'i istemiyordu. Asker, Başbakan yardımcısı olarak bir emekli albayı, Sadi Koçaş'ı Erim'in yanına yanına yerleştirdi. Nihat Erim'in kabinede bazı kişileri tanımadığı ortaya çıktı daha sonra. O dönemin Kültür Bakanı olan Refik Erduran ile ilgili olarak Fuat Doğu bana komünistlerle teması olduğunu söyledi. Muhtıra sonrası Refik Erduran'lardan oluşan 11'ler, getirilen önlemlerin yeterince devrimci olmadığını ve kendilerinin tatmin olmadığını söyleyerek istifa etti. Erim bunun üzerine Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a 'Ben bu işi yapamayacağım' deyip bırakmak istiyor. Ama yakayı kaptırmıştı bir kere. Ona 'Hayır, olmaz, istifa etmeyeceksin' dediler."
Asker muhtıra verdi Demirel gitti. Nihat Erim nasıl Başbakan oldu?
[PAGE]
Demirel gitti, Nihat Erim geldi
12 Mart 1971'de Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra verilerek hükûmet istifaya zorlandı. Cuma günü saat 13.00'te TRT'den ilk haber olarak duyuruldu. 12 Mart 1971 Muhtırası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde başarılı olmuş ikinci; emir-komuta zinciri içerisinde yapılmış ilk askeri darbe teşebbüsü. Askeri müdahale iktidarda bulunan Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'in koltuğu bırakıp gitmesine neden oldu. Tağmaç ve Sunay, partiler üstü bir hükümet kurdurarak başına da Nihat Erim'i Başbakan olarak atadı.
Başbakan Erim, 'Encümen-i Daniş'i öğrencisine anlattı
12 Eylül darbesine aylar kala evinin önünde silahlı saldırıya uğrayarak öldürülen Eski Başbakanlardan Nihat Erim ölümünden 2 yıl önce yazdığı mektubunda Encümeni Daniş'i anlattı. 3 Aralık 1978'de Dragos'taki evinde kaleme aldığı ve öğrencisi Anayasa Hukukçusu İlhan Lütem'e gönderidği mektubunda kendisinin de toplantılara katıldığını ve Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyal konularında önemli kararlar andıklarını belirtiyor. Erim toplantıya katılan kişilerin ağırlıklı olarak generallerden oluştuğunu da aktarıyor. Nihat Erim toplantıların, bugünki Encümeni Daniş yapılanmasının önemli isimlerinden Murat Sökmenoğlu'nun babası Tayfur Sökmen'in başkanlığında yürütüldüğünü belirtiyor. Encümeni Daniş'in 32 yıllık geçmişini kanıtlayan tarihi mektupta şu cümleler yer alıyor: "Eski Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen (Murat Sökmenoğlu'nun Babası) Bey'in öncülüğü ile büyük çoğunluğu 65 yaşın üstünde yani emekli kişiler gene 15 günde bir, perşembeleri bir araya gelip çeşitli siyasal, ekonomik sosyal konular üzerinde ciddi görüşmeler yapıyoruz. Bu toplulukta çoğunluk emikli generallerde, 4 saat süren toplantılarda bir çay molası veriliyor, sonra ya iç ya da dış güncel meselelerin tartışılmasına devam ediliyor..."
Kenan Evren, suikast sorulunca put gibi kaldı
Nihat Erim, 12 Eylül'den önce 19 Temmuz 1980'de öldürüldü. Damadı Prof. Dr. Akın Önalp, Erim'in suikastin arkasında kimlerin olduğunun derinlemesine incelemediğini söyledi. Her dönemde terör örgütlerinin bazı tarafların tetikçiliğini yapabileceğini ifade eden Önalp, "Ama burada bunu asker mi, Amerika mı, Ergenekon mu ya da komünistler mi yaptırdı bunu bilemiyoruz maalesef. Lale Ataman benim yeğenim. Kenan Evren'e bir gün Nihat Erim'den söz etmek istemiş ve Kenan Evren konu açılınca put gibi duruvermiş ve duymazlıktan gelmiş" diye konuştu. Akın Önalp ayrıca, daha sonra kendilerine "Erim gibi birinin vurulmasının, 12 Eylül'ü tetikleyen en büyük eylem olduğunun" söylendiğini de aktardı.