Hocalarımızı sahalarda görmek istiyoruz…
Toplumun sizlere ihtiyacı var… Lütfen sahalara dönünüz ve sizin yokluğunuzda sahalarda top sektirme cüretini gösteren “baldırı çıplaklara” hak ettikleri tekmeyi vurunuz.
İnsanların dini duygularını istismar eden ve daha önce kaleme aldığım bir yazımda yeni bir projeye benzediğini belirttiğim Tuğçe Işınsu’nun kitabı 110. baskısını yapmış. Belki de siz bu yazıyı okuduğunuzda 120. baskıyı yapmaktadır!
Ülkemizde kaleme alınmış birçok kitabın ikinci baskıyı göremediği, profesörlerin ve ulemanın kaleme aldığı onlarca ilmi kitabın baskı şansı bile bulamadığı bir ortamda bu tablo inanın yüreğimi şerha şerha etmeye yetiyor da artıyor bile.
Tuğçe Işınsu’nun kitabını okuyanlar veya televizyonlarda izleyenler sanır ki karşımızda büyük bir alim, din konusunda otorite bir şahsiyet var. Işınsu, adeta bir özgüven abidesi halinde, üstelik dekolte kıyafetlerle çıktığı programlarda din hakkında, Allah hakkında ve daha birçok kutsal kavram hakkında büyük büyük laflar ediyor.
İşin en üzücü tarafı da maalesef karşılık buluyor.
Takipçileri yakında Tuğçe Işınsu’yu “şeyh” “hoca” “evliya” "Allah dostu" ilan ederlerse hiç şaşırmayacağım. Bir de düşünün, Işınsu’da onları mürit kabul ederse vay ki ne vay.
Işınsu, istismar ettiği bu alanda yalnız da değil aslında. Işınsu benzeri onlarca yazar kitaplarında, televizyon programlarında, sosyal medyada yayınladıkları videolarda halkımızın yumuşak karnı olan din ve kutsal adına kalem oynatıp, kelam söylüyorlar.
Akademik geçmişlerine veya eğitimlerine baktığınızda hiçbir dini ve ilahiyat eğitimi almamış bu insanlar ayetlerden hadislerden dem vurmaktan, buralardan din adına büyük büyük sözler söyleme konusunda Işınsu’dan geri kalmıyorlar.
İşin garip tarafı onların da kaleme aldığı kitaplar baskı üzerine baskı yapıyor, videoları izlenme rekoru kırıyor, konferans ve seminerleri izleyici rekoru kuruyor!
İlimden, dinden, diyanetten tamamen uzak bir şekilde zikretmiş oldukları birkaç spiritüel kelam ile adeta tavlama sanatı icra ediyorlar. Tek amaçları var: para!
Peki, bütün bu “din bezirganları” nasıl oluyor da bu kadar rağbet görüyor?
Halk, bunlara niçin teveccüh ediyor?
Nasıl oluyor da din ve ilahiyat eğitimi almamış bütün bu insanlar bu alanda bu kadar pervasız konuşabiliyor?
Çünkü bizim gerçek alimlerimiz ve hocalarımız sahayı terk etti, sahayı boşalttı, kendi köşelerine çekildiler de ondan…
Hayat, boşluk kabul etmezmiş, hocalarımız ve alimlerimizin terk ettiği, boşalttığı sahayı Işınsu gibi din tacirleri doldurmaya başladı.
15 Temmuz sonrası cemaat, hoca ve tarikatlar aleyhine özellikle sosyal medya mecralarında estirilen rüzgâr sonrasında toplum tarikatlara ve cemaatlere karşı rezerv uyguladı. Bu rezerv hocalarımıza ve alimlerimize karşı da uygulandı.
Adeta bir algı operasyonu ile toplum İslam’dan, kitaptan ve Allahtan uzaklaştırılmaya çalışıldı! Bu kadar yoğun mobbing karşısında hocalarımız ve alimlerimiz kendi dergahlarına, tekkelerine, medreselerine, vakıflarına, köşelerine ya da mekanlarına çekildiler.
Lakin bu durumun haşyet ile sancısını ve üzüntüsünü yaşayan bendeniz belki de haddini aşarak der ki; köşelerine çekilen hoca ve alimlerimiz bugün yaşadığımız bu müptezelliğin vebali altında değiller midir?
Köşelerine çekilip “ilmi” çalışmalarla meşgul olan hoca ve alimlerimiz halkı nasıl bir tehlikenin kucağına bıraktıklarının farkındalar mı acaba?
Kendilerini kurtarayım derken koskoca bit toplumu din bezirganlarının oyuncağı haline getirdiklerinin farkındalar mı acaba?
Sayın çok kıymetli hocalarımız ve alimlerimiz…
Lütfen değişik gerekçelerle çekildiğiniz köşelerinizden çıkıp yeniden halkın arasına, tabiri caizse sahalara dönünüz. Dönünüz zira hepimizin buna ziyadesiyle ihtiyacı var.
Yapmakla mükellef olduğunuz ve olduğumuz “emr-i bil maruf, nehy-i anil münker” görevin(m)izi ifa ediniz, etmemize mihmandar olunuz. Çekildiğiniz köşelerde yaptığınız “ilmi” çalışmalarınız yarın Allah katında elbette karşılık bulacaktır lakin peygamber varisi ve dahi hemen peygamber sonrası hesap sırası düşünülmesi gerekmez mi?
Halkla temas kesildikçe toplumun din ve değer ihtiyaçları kimler tarafından dolduruluyor müşahede etmek gerekmez mi?
Unutmayalım ki mahşer günü peygamberlerden sonra hesaba çekilecek ikinci zümre alimlerdir. Ve biz bunları hep sizlerden öğrendik. Orada sizin yaptığınız “ilmi” çalışmaların karşılığı olacağı gibi sahip olduğunuz ilim ile kaç kişiyi Cehennem ateşinden kurtarıp kurtarmadığınıza da bakılmayacak mı?
Meseleler hakkında sadece kendi aranızda ilmi tartışmalar ve araştırmalar yapmakla iktifa etmek ne kadar doğru?
Toplumun sizlere ihtiyacı var…
Lütfen sahalara dönünüz ve sizin yokluğunuzda sahalarda top sektirme cüretini gösteren “baldırı çıplaklara” hak ettikleri tekmeyi vurunuz.
Vurunuz ki halkımız da gerçek hoca ve alimlerle muhatap olmanın heyecanını yaşayabilsinler, din bezirganlarının elinde oyuncak olmaktan kurtulabilsinler…