Yüzlerce Hizbullahçı ve sanığın tahliyesinden 4 ay sonra, Yargıtay'ın uluslararası hukuka uyma kararı çok tartışılacak gibi!...
Abone olYargıtay Ceza Genel Kurulu, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun, uzun tutukluluk sürelerini sınırlayan 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından 156 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Hizbullançılar başta olmak üzere birçok cinayet ve tecavüz sanıkları serbet bırakıldı.
Tahliyeler, komuyonda uzun süre tartışıldı ve eleştiri konusu oldu. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun yeni oluşturduğu 'içtihat' kararı "Şimdiye kadar neredeydiniz?" dedirtecek cinsten. Genel Kurul, 16'ya karşı 17 oyla, AİHM'nin "Temyiz aşaması tutukluluktan sayılmaz" kararına uyacak.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun yeni kararı Milliyet Gazetesi'nde geniş yer aldı. Haberde kurulun yeni "içtihat" kararının detayları şöyle anlatılıyor:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun uzun 'tutukluluk sürelerini sınırlayan' 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından, Hizbullah yöneticileri başta olmak üzere, tartışmalı tahliyelere yol açan kararını değiştirerek, uluslarası hukuka uydu. AİHM'nin, "Yerel mahkemelerin karara bağladığı davaların sanıkları hükümlü sayılır. Temyiz aşaması tutukluluktan sayılmaz" kararı doğrultusunda yeni içtihat oluşturan Genel Kurul'da son kararın 16 karşı 17 oyla alındığı öğrenildi.
TUTUKLULUK TARTIŞMASI
CMK'nın 31 Aralık 2010'da yürürlüğe giren, uzun tutukluluğu sınırlayan 102. maddesine göre, hangi suç tipine göre, azami ne kadar tutuklu kalınması gerektiği tartışma konusu olmuştu. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yasa henüz yürürlüğe girmeden önce yaptığı istişari toplantıda, 'süreleri devlete ve anayasal düzene karşı işlenen suçlarda 10 yıl, diğer suçlar yönünden 5 yıl' olarak belirledi.
TAHLİYELER TARTIŞMA YARATMIŞTI
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bu görüş doğrultusunda 10 yıl tutuklu kaldıkları gerekçesiyle 156 kişinin ölümünden sorumlu olan Hizbullah sanıklarını tahliye etti. Yargıtay'ın diğer daireleri de uyuşturucu kaçakçılarını, katilleri, tecavüzcüleri serbest bıraktı ve bu da kamuoyunda sert tepkiye ve eleştirilere yol açtı. Yargıtay, bu eleştirilere "Yasa böyle" yanıtını verdi.
YASA DEĞİL, AİHM
Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun söz konusu istişari toplantısında, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin farklı bir tutum aldığı, buna rağmen diğer daireleri ikna edemediği ortaya çıktı.
Toplantıda, Daire Başkanı Ersan Ülker ve üye Kubilay Taştan'ın anayasanın 90. maddesine göre, AİHM kararlarının kanun maddelerinden üstün olduğunu anımsatıp AİHM kararlarını sıraladıkları öğrenildi. Ancak diğer daireler, bu görüşe uymayınca, dosyalarının Yargıtay'daki bekleme süreleri tutukluluktan sayılan Hizbullah sanıkları ve diğerleri tahliye edildi.
11. CEZA DAİRESİ HAKLI ÇIKTI
Buna karşılık, 11. Ceza Dairesi, AİHM'nin Wemhoff/Almanya içtihadını tekrarladığı, Halise Demirel/Türkiye ve Cahit Solmaz/Türkiye örneklerini esas alarak, baktığı dosyalarda sadece yerel mahkemedeki tutukluluk sürelerini esas aldı. Bu nedenle, bu daireden hiçbir tahliye kararı çıkmadı.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, kamuoyundan gelen itirazlara, 11. Ceza Dairesi'nin uygulamasına rağmen istişari toplantıdaki görüşünü değiştirmedi.
Genel Kurul, Mersin'deki yerel mahkemenin toplam 40 yıl hapse mahkum edilen bir sanığın davasında AİHM'nin yaptığı yorum yerine, yerel mahkeme ve Yargıtay aşamalarında geçen toplam tutukluluğu esas alarak, sanığın tahliyesine karar verdi. Böylece eleştirilen yorum, Yargıtay Ceza Genel Kurulu uygulaması haline geldi.
KARAR OCAKTA ALINSAYDI O TAHLİYELER OLMAYACAKTI
Son kararla, Yargıtay, 11. Ceza Dairesi'nin aylardır ısrarla uyguladığı yorumu, içtihat haline getirmiş ve eski uygulamasından vazgeçmiş oldu. Bu karar, ocak başında alınsa, Hizbullah sanıkları dahil, dosyaları Yargıtay'da bekleyen, tutukluluk süreleri 5 ya da 10 yılı aşan hiçbir sanık tahliye olamayacaktı.
WEMHOFF KRİTERİ NEDİR?
AİHM'nin, Wemhoff davası olarak bilinen davadaki 1968 tarihli içtihadına göre, yerel mahkemelerin hapisle cezalandırdığı kişiler, tutuklu değil hükümlü statüsü taşıyor. Bu kararın Türkiye'de uygulanması ve dosyası temyizde uzun süre beklediği için bırakılan hiçbir sanığı tahliye etmemesi gerekiyordu.