Hırsız arkadaş çok oldun ama...
Sevgili hırsızım; gündüz vakti evime girdin. Elim ayağım, her
şeyim, ayrı düştüğümde çıldırdığım dizüstü bilgisayarımı götördün,
ses etmedim.
"Cana geleceğine mala gelsin" dedim gittim yeni bir
bilgisayar edindim.
Öyle ya... Ya evde olsaydım, ya direnseydim bilgisayarımı vermemek
için. Her şey olabilirdi, o yüzden bilgisayarım çalındığı sırada
evde olmadığıma şükrettim.
Üstelik teşekkür etmiştim, bilgisayarı götürüp, çantasını bana
bıraktığın için.
Birkaç gün geçmişti ki, sevgili hırsızım bir de baktım ki bu sefer
aracıma girmişsin. Adetim değil, birşey bırakmıyorum arabada. Ama
sen götürecek bir şeyler bulmuştun, aracın ön takımını söküp, dvd,
teyp her neyse kumandasıyla alıp götürdün.
İki etmişti... Polis çağırdım, el izi, parmak izi ne bileyim bir
sürü işlem yapıp gittiler. Ne olur ki, verilen onca zarardan sonra,
giden teyip gelse ne olur ki?
Hoş gelmedi ya...
Bırakmadın yakamı sevgili hırsızım doymamıştın anlaşılan. Bir ay
geçmişti ki, bir de baktım yine ziyarete gelmişsin. Aynı araba,
aynı muamele.. Sigorta şirketim bile isyan etti, "yeter kardeşim
nedir senden çektiğimiz" dedi ve poliçemi yenilemedi.
Oysa bilmiyorlar ki asıl ben senden çekiyorum.
Valla sigorta şirketim beni bıraktı ama sen bırakmadın yakamı. Yine
Kadiköy'de evimin otoparkında üçüncü kez girdin aracıma.
Sakızlarımı bile aldın, hediye bir koku vardı bir de.
Götür tabii canın sağolsun da, araca niye zarar verirsin
birader?
Biraz daha dikkat edemez misin?
Fazla masraf demek, ikinci sigorta şirketinin de beni kapının önüne
koymasını hızlandırabilir. Lafım sana değil yani..
İnsaf be kardeşim...
Daha bir hafta geçmişti...
Güpegündüz, Beşiktaş'ta haftasonu dadandın kapıya.. Ne istedin
güzelim camdan?
Yeter ama... Hakikaten yeter... Biraz da başkasına be
kardeşim...
Ayıptır ayıp....
Buldun garibanı vur babam vur!!!