BIST 9.916
DOLAR 35,19
EURO 36,64
ALTIN 2.961,75
HABER /  GÜNCEL

Hipertansiyonlu apne hastası mı?

Apne hastalarının yarısında yüksek tansiyon, tansiyon hastalarının yarısında da apne bulunuyor. Hipertansiyonlu hastanın apne hastası olup olmadığını anlamak için de..

Abone ol

Hipertansiyonlu hastanın apne hastası olup olmadığını anlamak için 3 sorunun yanıtı aranıyor. Birinci soru hastanın horlayıp horlamadığı, ikincisi gündüz uyuklama hali olup olmadığı, üçüncüsü de hastanın uykuda solunumunda duraklamak olup olmadığı. Soruların yanıtı “evet” ise hipertansiyon hastasının aynı zamanda apne hastası olduğu da anlaşılıyor. Ancak bu sorular sorulmadığından hipertansiyon hastalarının yüzde 90’ı apnelerinin olduğunu bilmeden yaşıyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ömür, apne hastalığının 30-60 yaş arasında sık olarak görülen, ancak çok iyi bilinmediği için yıllarca gizli kalan bir hastalık olduğunu belirterek " Tedavisi olan ama tedavi edilmediği zaman hipertansiyon dışında ölüme kadar götüren kalp, beyin hastalıklarına yol açan ciddi bir hastalıktır. Böyle önemli risklerinin dışında yaşam kalitesini düşüren, konsantrasyon bozukluğu, depresyon, cinsel isteksizlik ve trafik kazalarının nedeni olan bu hastalığa gerektirdiği önemi vermek zorundayız" dedi. "APNELERİNDEN HABERSİZ YAŞIYORLAR" Yapılan bir araştırmada hipertansiyon-apne ilişkisi düşünülmediğinden ve gereken sorular sorulmadığından hipertansiyon hastalarının ortalama 7 yıl boyunca apnelerinden habersiz yaşadığını anımsatan Prof. Dr. Ömür, şöyle devam etti: " Hastalar 7 yıl boyunca ortalama 26 kez doktora başvurmuşlar ve bu doktorların 9 tanesi uzman doktor. Halen hipertansiyon hastalarının yüzde 90 kadarı apnelerinin olduğunu bilmeden yaşıyorlar. Apnelerin kan basıncı ve kalp-damar dinamikleri üzerine etkisi fizyolojik açıdan çok öğreticidir. Aynı şekilde apnenin ve dolayısıyla oksijen eksikliğinin miyokard enfarktüsü ve beyin enfaktüsüne neden olan kronik etkisi de ilgi çekicidir. Bu etkiler üzerine yapılan araştırmaların ileride hipertansiyon tedavisine yaklaşımımızı değiştireceğine inanmaktayım. Bugün nasıl belirti vermeyen tansiyon hastaları bile uzun süreli ilaç tedavisine alınıyorsa, ilerde tansiyonu yüksek apneli hastalara apneleri için maske tedavisi veya radyofrekans tedavisi uygulanacaktır.” Apneli hastanın uykusu sırasında merkezi sinir sisteminin aktivitesi değişiklik göstererek kalp-damar kontrol sistemlerini etkilediğine de dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Ömür hastanın zorla içine hava çekmeye çalışırken göğüs kafesindeki negatif basıncın arttığını, bu basıncın da kalp ve büyük damarlar etrafındaki basıncı artırdığını, sonuç olarak apne ve buna bağlı oksijen eksikliğinin hipertansiyon mekanizmalarını refleks olarak etkilediğini söyledi. Prof. Dr. Ömür, şöyle devam etti: "1992 yılında damarlardaki direnç artışının apne sırasında ortaya çıkan oksijen azalmasına bağlı olduğunu Trzebski adı araştırmacı göstermiştir. Aynı yıl gönüllü hastalarda istemli olarak apne oluşturmuş oksijenin düşmesiyle beraber tansiyonun yükseldiğini kanıtlamıştır. Kan basıncını artışının 5 değişik uyaran sonucunda ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Kandaki oksijenin azalması, karbondiyoksidin yükselmesi, akciğerdeki hacim değişiklikleri, göğüs kafesi içindeki basıncın düşmesi, apne sırasındaki uykudan uyanmalar tansiyon yükselten faktörlerdir. Bunlardan göğüs kafesi içindeki basıncın düşmesi sol kalp mekaniklerini bozar. Bu durum sistolik atım miktarında ve kalp ritminde değişikliklerine neden olarak tansiyonu yükseltir. Uykudan uyanmaların tansiyonu yükselttiği 1990 yılında Ringler adlı araştırmacı tarafından gösterilmiştir. Bu araştırmacı hastaları sesli uyaranlarla rahatsız ederek uyandırmış ve tansiyonlarının yükseldiğini ortaya koymuştur. Son yıllarda yapılan başka ilginç bir çalışmada köpeklerin hava borularının içine yerleştirilen balonlarla apneler oluşturulmuş ve 5 inci haftadan sonra kalıcı hipertansiyon geliştiği gösterilmiştir. Hipertansiyonlu hastalar apne tanısının konulmasında 3 soru sorulur : Birinci soru hastanın horlayıp horlamadığı, ikincisi gündüz uyuklama hali olup olmadığı, üçüncüsü de hastanın uykuda solunumunda duraklamak olup olmadığı. Bu 3 soru dışında muayene de önemlidir. Bu hastalarda obezite, kısa ve kalın boyun, düşük damak, uzamış küçük dil, su toplamış ve kızarmış boğaz mukozası, büyük bademcik, büyük dil, çenenin geride olması sıkça görülen bulgulardır. Yine bu hastalarda tiroid veya hipofiz hastalıklarına da rastlanabilmektedir. Hipertansiyonlu hastalarda Holter tetkiki sırasında gece uykuda tansiyonda düşüş gözlenmiyorsa veya tansiyon ilaçları fayda etmiyorsa mutlaka tıkayıcı tipte uyku apne hastalığı düşünülmelidir.” Kaynak: www.sagliginsesi.com