Delhi'nin yanıbaşında giderek büyüyen bir banliyönün varlıklı mahallelerini ziyaret eden Krupa Padhy, Hindistan'ın büyüyen ekonomisindeki toplumsal çelişkileri anlatıyor.
Abone olHer iki yanında sırayla palmiye ağaçlarının yükseldiği bir yolda ilerliyoruz. Delhi'yi çevreleyen banliyölerden Gurgaon'da yeni kurulu bir mahalleden geçiyoruz. Adı, Nirvana Ülkesi.
Taksi şoförüm Raju arabasını her gece parkettiği yeri parmağıyla işaret ediyor. ''İşte Madam'', diyor, ''D bloğun hemen arkası benim yerim.''
Raju'nun arabası gündüzleri ekmek teknesi, geceleri ise evi oluyor. Arabasında uyuyup kalkıyor. Şık apartmanların, yüksek duvarların arkasına çekilmiş çok katlı villaların yanıbaşında.
Lüks rezidansları koruyan özel güvenlik ekipleri giren çıkan her arabanın yolcularını gözleriyle süzüp gerekirse kontrolden geçiriyor.
Raju, burada yaşayan birçok milyoner tanıdığını anlatıyor.
Gurgaon'a akın eden çok uluslu şirketler ve inşaat firmaları, yoksul köylülerin topraklarını satın almışlar.
Ama aniden paraya boğulan Gurgaon'da komşuluk ilişkileri ve mahalle hayatının üzerine tatsız bir gerginliğin oturduğu anlaşılıyor.
Eskiden çiftçilik yapan köylüler şimdi lüks otellerin barlarında geceliyor; çocuklarının altında traktör yerine son model BMW'lar var.
Buraya yerleşen kalbur üstü Delhililer ve yabancı şirket çalışanları, sonradan görme diye küçümsedikleri yerli halk ile aynı mekanları paylaşmaktan çok hazzetmiyor.
Google, Coca Cola, Ericsson
Toplumsal değişim, Raju'nun da hayatını değiştirmiş. ''Eskiden yoldan topladığım sigara izmaritlerini buradaki köylülerle birlikte oturup içerdik.'' diyor Raju. ''Ama bir de şimdi nasıl yaşadıklarına bak.''
''Ama'' diye ekliyor taksi şoförüm, ''Hala dostuz. Onlar viskinin alasını içiyor, bense en ucuz neyi bulursam onu. Tek fark bu. Bu kadar çabuk zengin olabileceklerini kim tahmin ederdi? Kader işte.''
Gerçek şu ki, kimse tahmin edemezdi. Gurgaon, çok kısa sürede bambaşka bir yer haline geldi.
Dünyanın belli başlı şirketleri Gurgaon'u Hindistan'daki adresleri olarak seçti; örneğin Google, Coca Cola, Ericsson gibi.
İçerisi püfür püfür serin 25 lüks alış-veriş merkezi, çimleri daima manikürlü golf sahaları ve Delhi'nin merkezine 30 dakikada varan yeni bir metro hattı sanki bir anda yerden bitiverdi.
Son olarak, özel helikopterlere hizmet verecek bir helikopter pisti için yer aranıyor.
Oysa 10 yıl öncesine gidin, burası mandaların gezindiği yeşil tarlalardan ibaretti. Şu an Mumbai ve Chandigarh'dan sonra Hindistan'da kişi başına en yüksek gelirin düştüğü üçüncü yerleşim noktası, Gurgaon.
Ya altyapı?
Ama Gurgaon'da herşeyin tıkır tıkır işlediğini söylemek zor.
Altyapıdaki eksiklikler yaygın bir şikayet. Elektrik kesintileri sıradan sayılıyor, su sıkıntısı ciddi bir problem ve çöp arındırma sistemi çok yetersiz.
Boşluğu doldurmak için özel sektör devreye girmiş. Şirketler çalışanlarının ulaşımı için özel servis otobüsleri tutmuş. Elektrikler gitti mi, firmalar kendi jeneratörlerini çalıştırıyor.
Belediye yetkilisi Nişa Singh, işlerin tam olarak yoluna yürümediğini kabul ediyor. ''Artık hiç kimse kim hangi hizmetten sorumlu bilmiyor.'' diye anlatıyor. ''Özel sektör mü, belediye mi, yoksa merkezi hükümet mi?''
Fakat bütün sorunlara rağmen, Gurgaon'u mesken edinen şirketlerin ardı arkası kesilmiyor.
Buna paralel, Hindistan'ın dört bir yanından gelen göçmen işçiler de Gurgaon'daki zenginlikten ufak da olsa bir pay almayı düşlüyor. Örneğin, devasa villaların temizlik ve diğer ev hizmetlerinde çalışarak...
Dinamik ama...
Bu beton ormanını geçtiğimiz günlerde New York Times gazetesi ''bozuk ama dinamik'' bir şehirleşme olarak niteliyordu.
Koşar adım büyüyen Gurgaon'un ileride nasıl bir yere benziyeceğini kestirmek zor.
Hükümetin kontrolü dışında, kendi yönünü kendi belirleyen bu hızlı kalkınma, Hindistan'ın geleceği hakkında nasıl ipuçları veriyor acaba?
Gurgaon, yeni Hindistan'ın özgüveninin yüreklendirici bir simgesi mi, yoksa eşitliksiz ve sürdürelemez bir büyümenin alarm verdiği bir kavşak noktası mı?
Taksi şoförü Raju, artık evlenme yaşının geldiğini, yakın gelecekte bir aile kurmak istediğini söylüyor, ama bunun bir hayal olduğunu itiraf eden önce kendisi. ''Değil aile geçindirmek, kendi karnımı zar zor doyuruyorum'' diyor. ''Eh, benim de kaderim buymuş. Herkes bir gecede milyoner olacak kadar talihli değil bu memlekette...''