BIST 9.420
DOLAR 34,41
EURO 36,31
ALTIN 2.842,49
HABER /  SPOR

Hıncal yine zehir zemberek

Hıncal Uluç, Aziz Yıldırım'ın başkanlığından Polat'a, Sergen'den Tigana'ya kadar sert yorumlarda bulundu.

Abone ol

İşte Uluç'un yazısı:

Saran korkusu

Bugüne kadar Aziz Yıldırım'a karşı koyanlar yok olup gitti. Bu nedenle başkanlığa aday olacaklar "Biz ona karşıyız" diyerek kaybolup gitmeyi göze alamıyor Yangından mal kaçırır gibi kongre yapmak, "Biz Sadettin Saran'dan korkuyoruz" demektir. Aslında korkmakta da haklılar bana göre. Saran güçlü bir rakip Mehmet Yılmaz Türkiye'nin en iyi yazarlarından biri ama 'F.Bahçe' deyince gözü dönüyor. 'Fair-play' diye bir şey var. Spor düşmanlık yaratmak için değil, dostluk kurmak için.

Yıldırım'ın göreve döneceği şeklinde spekülasyonlar yapılıyor. İstifasını getiren gerekçelerinde dönmesini gerektiren bir değişim var mı?
Benim düşüncelerimde hiçbir değişiklik yok.
Ben bunun başından beri bir taktik olduğunu söyledim. Ve bunun gerekçelerini açıkladım: 1- Aziz Yıldırım, "2010 yılında Fenerbahçe'yi Avrupa'nın bir numarası yapacağım" demişti. Bu söylediğini bir kenara bıraktığını sanmıyorum. Bu hedefe kilitlenmiş olduğunu düşünüyorum. 2- Aziz Yıldırım "Kaçtı" dedirtmez. "İyi günlerde iyiydi, iki kupayı birden kaybedince bıraktı, gitti" dedirtmez.

MANŞETLERE ALIŞMIŞ
3- En önemli şey bu: Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'nin başına geçtiğinden bu yana gündemin tepesinde oturan hatta gündemi oluşturan bir kişi. Galatasaray'ın şampiyonluğunun medyaya yansımasını dahi bıçak gibi önleyip, gene Fenerbahçe'yi oturttu manşetlerin tepesine. Manşetleri süslemeye alışmış bir adam. Fenerbahçe Başkanlığı'ndan ayrıldığı gün kaybolup gideceğini, eş dost gazeteciye telefon edip, "Ne olur benden bahsedin" deme durumunda dahi kalacağını biliyor. Böyle bir durumu kabul edemez. Böyle bir yaşantıyı kabul edemez. Böyle bir yaşantı onun bitmesi olur. Bu yüzden muhakkak geri dönecektir. Benim bu düşüncem aynen devam ediyor.

Bu süreçte karşısına herhangi bir aday çıkmamış olması normal mi?
Adı geçen adayların hepsi beklemede. Bunların hepsi Aziz Yıldırım'ın kongredeki gücünü biliyorlar. Aziz Yıldırım adaylığını koyduğu zaman kaybolacaklarını, yok olacaklarını biliyorlar. Aziz Yıldırım'a karşı koyanlar yok oldu. Yok etti Aziz Yıldırım. Bugün en güçlü isimlerden birisi Sadettin Saran'dı. Onu da ihraç etti Fenerbahçe'den. Uğur Dündar gibi adam yok oldu, Atilla Kıyat paşa yok oldu. Hakan Bilal Kutlualp yok oldu. Kendi kuzeni Mehmet Yalçın yok oldu. Yani şu anda Aziz Yıldırım'ın karşısında duracak bir kişi yok. Ayrıca bu adaylar saygın isimler ve Aziz Yıldırım ortadayken "Biz ona karşı olacağız" diyerek kaybolup gitmeyi göze almazlar. Onun için beklemedeler.

_Sadettin Saran'ın cezasının bitmesine bir hafta kala kongrenin yapılacak olması adaletli mi?
Fenerbahçe Yönetim Kurulu, aldığı bu kararla Sadettin Saran'dan korktuğunu gösteriyor. Yoksa Saran'ın cezasının bittiği tarihe koyarlardı ve bütün bu dedikodular da sona ererdi. Kongreye Saran da, ötekilerde girer ve neyin ne olduğu ortaya çıkardı. Ama Saran'ın cezasının bitmesine bir hafta, 10 gün kala, yangından mal kaçırır gibi kongre yapmak, açık seçik 'Biz Sadettin Saran'dan korkuyoruz' demektir. Korkmakta da haklılar bana sorarsanız. Sadettin Saran güçlü bir rakip.

FORMAYLA GİDEMEZ
_Mehmet Yılmaz köşesinde F.Bahçe Başkanı'nın herkese hoş görünmek zorunda olmadığını ve onu herkesin sevmesi gerekmediğini yazdı. F.Bahçe veya diğer başkanlar sadece ait oldukları kulüplerine karşı mı sorumludur?
Mehmet Yılmaz çok fanatik bir köşe yazarı. Türkiye'nin en iyi köşe yazarlarından biri ama 'Fenerbahçe' deyince gözü dönüyor. Bir gazetenin genel yayın müdürüyken, sarılacivertli formayı giymiş, tribünde oturabiliyor. Gazetenin genel yayın müdürü sarılacivertli forma giyip Şükrü Saracoğlu Stadı'na gidiyorsa o gazetenin spor servisinin ödü patlar. Milliyet'in Fenerbahçe'nin resmi organı gibi çıkmasında Mehmet Yılmaz'ın sorumluluğu büyük. Bu yüzden Mehmet Yılmaz'ın Fenerbahçe ve Galatasaray hakkında yazdığı yazıları ciddiye almıyorum.

_Görüşüne katılıyor musunuz?
Başkanların diğer kulüplere karşı sorumluluğu olmaz olur mu? 'Fair-play' diye bir şey var. Spor düşmanlık yaratmak için değil, dostlukları yaratmak için var. Amerika ile Çin arasında yıllarca süren soğuk savaş sporla sona erdi. İlişkiler sporla başladı. Spor dostluk, kardeşliktir. Yani Fenerbahçe Başkanı'nın Galatasaray'ı kayırması başka, Fenerbahçe Başkanı'nın, kendi stadına gelen Galatasaray Başkanı'na "Hoş geldiniz" deyip, elini sıkması başka. Fenerbahçe, Avrupa'da bu kadar maça bitti. Aziz Yıldırım oradaki rakip kulüplerin, başkanların nasıl kendisine insanca, nasıl dostça, nasıl sempatik davrandıklarını görmedi mi?

TEŞVİĞE GEREK YOK
Tekrar söylüyorum: Aziz Yıldırım, Ali Şen'le beraber 'düşman' sözcüğünü Türk sporuna sokan kişilerdir. Bugün Türkiye'nin 17 sahasında Fenerbahçe düşmanlığı varsa, bunun sebebi Aziz Yıldırım'dır. Aziz Yıldırım'ın yarattığı nefret havası yüzünden, Fenerbahçe'ye karşı Çanakkale Savaşı yapıyorlar. Hiç kimsenin Fenerbahçe'nin rakiplerine teşvik primi göndermesine gerek yok. Bunu yaratan da Aziz Yıldırım. Mehmet Yılmaz'ın bunları yazması lazım. Mehmet Yılmaz, Seyrantepe'nin yolunu kesmek için yığınla yazı yazdı. Haklı olabilir. Ama kaçak Saracoğlu Stadı hakkında yazdığı tek bir yazı göstersin. Ben onun en yakın arkadaşı, ağabeyiyim. İki sene aynı evde beraber oturduk. Ev arkadaşlığı yaptık. Desin ki, "Ağabey senin gözünden kaçmış. Bak, Saracoğlu Stadı'nı ben böyle eleştirdim." Şimdi doğruları bir tarafta görüp, gönlünü yaparsan, yanlışlara göz yumarsan, öteki tarafın altını oyarsan kimseye doğru bir gazeteci olduğunu anlatamazsın. Mehmet Yılmaz'ın her tarafı iyi ama Fenerbahçe fanatizmi gözlerini öyle kör etmiş ki, öbür yazılarının değerini de sarsıyor.


Sıra Polat'a gelecek
Milli takım şu an adam deneme maçları yapıyor. Onun için sergilediği futbolun üzerinde durmanın gereği yok Adnan Polat, Tulun'u yok etmiş olmanın keyfini yaşıyor ama Canaydın içinden, "Sıra sana da gelecek" diyordur

Robert'in transfer görüşmesi için İstanbul'a gelişiyle başlayan gerilim, Bülent Tulun'un istifasını getirdi. Bu olay Polat'ın bir güç gösterisi midir?
Galatasaray'da bir tane güç var Özhan Canaydın. Adam iç politikayı gayet iyi biliyor. Ergun Gürsoy gibi birini yok etti. Bugün Gürsoy'un adı anılmıyor. Ergun Gürsoy ona geçen seçimi kazandırdı. Bu seçimi de Adnan Polat kazandırdı. Ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur. Canaydın, birbirine düşürmeyi, birbirine kırdırmayı iyi beceriyor. Poker yüzünün ardında korkunç diplomasiler var. Şu anda Adnan Polat, Bülent Tulun'u yok etmiş olmanın keyfini yaşıyor. Ama sanıyorum Canaydın da bıyık altından gülerek içinden, "Sıra sana da gelecek" diyordur.

_Tulun'un gidişi ve Sezgin'in göreve gelişi takımı ne yönde etkiler?
Pek etkilemez. Takıma yansıyacak kadar önemli bir sorun değil.

UYUMA BAKIYOR
_Milli Takım, İsviçre maçının ardından oynadığı 5 hazırlık maçından da beraberlikle ayrıldı. Bu sonuçları nasıl karşılamak gerekiyor?
Adam deneme maçları. Fatih Terim emin olduklarını kadroya çağırmamış belli. Ve bunları ihtiyaç olduğunda kadroya çağırabileceğini de söylüyor zaten. Hakan Şükür'ün ne oynayıp, ne oynamadığını 10 yaşındaki çocuklar biliyor. Onun için bu maçlarda Hakan Şükür'ü oynatmanın bir faydası yok. Milli Takım herhangi bir turnuvaya hazırlanmıyor. Önünde bir şey yok. Bizim maçlar hazırlık maçları değil. Hazırlık maçları bunlar bittikten sonra, Dünya Kupası bittikten sonra, Avrupa Şampiyonası elemeleri hedefi önümüze koyulduğu zaman başlayacak. Terim şimdi alabildiğine adam deniyor. Milli Takım'a uyumuna bakıyor, havasına bakıyor, arkadaşlarıyla, kamptaki diyaloglarına bakıyor. Yani maçın sonucundan çok daha farklı konulara bakıyor. Adam deniyor. Bunlar adam deneme maçları. Onun için takım oyunu olarak eleştirmenin, üzerinde durmanın, yoğunlaşmanın şimdilik bir gereği yok.

Sorumluluk artık Tigana'da

Beşiktaş 6 futbolcu gönderdi, 5 oyuncu aldı. Hali hazırda kadrosunda 39 futbolcu var. Ve daha da alma düşüncesinde. Beşiktaş'ın ve diğer takımların transfer politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunu konuşmak için erken. Transfer ayı bittikten ve ellerindeki kadroyu 25'e indirdikten sonra duruma bakmak lazım. Şu anda 39 görünüyor ama belli ki bunların büyük bir bölümü takas yoluyla transferlere gidecek. Hiçbir hoca 39 oyuncu ile çalışmak istemez.

_Bu kadar oyuncu sirkülasyonunun olması normal mi?
Fark şurada. Geçen senelerde Beşiktaş'ta transferi yöneticiler yapıyordu. Yıldırım Demirören bir kısmını alıyordu, Kıvanç Oktay bir kısmını alıyordu.
Kimseye sormadan etmeden, teknik direktörün haberi olmadan alıp geliyorlardı. Bu defa işi Tigana yürütüyor. Tigana'nın kendi kafasında düşündüğü bir oyun tarzı var ve buna göre adamlar arıyor ve buluyor. Bu geçen dönemlerdeki transferlerden farklı bir transfer politikası. Görünümü aynı olmasına rağmen. Teknik direktörün düşüncesi içinde oyuncular alınıyor.
Küçük hocalar Sergen'i sevmez

Sergen'in Beşiktaş'tan gönderilme kararı doğru mu?
Ben olsam göndermem ama Tigana geri zekalı bir teknik direktör değil. Bu kadar klas ve en azından sıkıştığı anda oynatabileceği bir adamı, öyle zannediyorum ki, oynatmadığı zamanki sıkıntılarının çok büyük olacağını düşünüyor ve bu nedenle kadroda olmasına sıcak bakmıyor. Yani oynattığı zaman elde ettiği kârın, oynatmadığı zaman doğuracağı zarara göre çok düşük olacağını düşünüyor. Teraziye öyle koymuş ve o zaman da 'Gitsin' demiş. Ben şahsen göndermezdim. Zaten küçük futbolcuyu oynatmak kolaydır. Küçük futbolcu takıma girmek için her şeyi yapar. Ama büyük futbolcu sana ödün vermez.
Boyun eğmez, onun için de küçük hocalar, küçük oyuncuları severler. Marifet büyük futbolcuyu yönetebilmek, büyük futbolcuyu kullanabilmek. Her meslekte böyle. O bakımdan ben Tigana'nın Sergen'i göndermesini, kendisine güvenemeyişi olarak yorumluyorum.

HERKES BOYUN EĞDİ
_Sergen açısından bakarsanız, neler söylersiniz. İstikrarsız bir gidişi var. Kendisinde suç yok mu?
Sergen bu... Sergen, onu yönetecek çapta bir yönetici bulamadı şimdiye kadar. Beşiktaş'ta, Fenerbahçe'de, Galatasaray'da, Trabzon'da, Siirt'te. Bunların hepsinde Sergen'e boyun eğiş var. 'Sergen böyledir, peki böyle kalsın. İcap ederse oynar.' Böyle bir şey yok. Sergen'i oynatabilecek bir yönetici çıkmadı. Ne teknik olarak, ne idari olarak. Sergen gibi dünya çapında bir yetenek kayboldu gitti. Her şeyi ona yüklemek kolay. 'Niye onu ikna edemedin, niye onu kullanamadın?' diye adama sorarlar.

FOTOMAC