BIST 9.550
DOLAR 34,48
EURO 36,28
ALTIN 3.013,25
HABER /  MEDYA

Hıncal Uluçun hançeri

Galatasaraylı Hıncal Uluç'un zehir zemberek yazısına Fenerli Ergun Babahan aynı sertlikte karşılık verdi.

Abone ol

Sabah yazarları Hıncal Uluç'un Ergun'un eğlendiren yanıtları!.. yazısına Ergun Babahan Gülme düşün Hıncal Uluç yazısıyla karşılık verdi.

Yazı: Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com.tr

-Sıkı bir Fenerbahçe taraftarıyım. Spor daha doğrusu futbol yazmayı ilk başta düşünmüyordum.
Ancak Hıncal Uluç'un sürekli Fenerbahçe camiasını ve başkanını hedef alan yazılarına kimseden yanıt gelmeyince kendimi bu konuya girme zorunda hissettim.
Hıncal Uluç, "Gene güldür beni Ergun, ne olur" diye seslenmiş bana.
Ben farklı bir şey yapıp onu biraz düşündürteyim, belki ilerideki yazılarına etkisi olur.
Önce, Uluç bana cevap verdiği, Aziz Yıldırım'ı eleştirdiği yazısında şöyle bir ifade kullanıyor: "Yanaktan makaslı başkan."
Bu ifadenin konuyla hiç ilgisi yok, yazıda iki kez özellikle kullanılmasının eleştiri değeri de yok.
Uluç için tek değeri var, can yakmak.
O anda kalem bir hançere dönüşüyor ve canını yakmak istediği kişinin tam böğrüne saplanıyor, ardından daha da acısın diye tekrar döndürüyor. Emin Çölaşan'ın bir dönem sık sık "İ. Melih Gökçek" diye yazmasından farklı bir üslup değil.
Gazeteciliğin verdiği ayrıcalığın insanların kişilik ve haysiyetlerine yönelik kullanılmasının son örneği.
Bu amaçla düne kadar "Terbiye özürlü adam" dediği Ali Şen'e açık veya örtülü atıf yapmaktan çekinmiyor.
Yine aynı şekilde bu amaçla düne kadar "mafyanın adamı" ilan ettiği Haluk Ulusoy'u sadece Fenerbahçe düşmanlığı yüzünden en saygın adam olarak ilan edebiliyor.
Fanatiklik böyle bir şey, insanın gözünü döndürüp böyle hatalara sürükleyebiliyor.
Gelelim, Uluç'un yanıtlarına...
Hıncal Uluç Türk basınının en genel geçer hastalıklarından birinin örneğini veriyor.
Somut bir olay, somut bir sorumlu ortaya koymadan Aziz Yıldırım'la Büyük Kulüp'te yenilen yemekten, alınan avantalardan bahsediyor. Eğer mekanı biliyorsa, yiyenleri de bilmesi ve yüreklice açıklaması gerekir.
Ama Hıncal Uluç bir şark yöntemine başvuruyor, herkesi zan altında bırakmak istiyor.
Ben kendi hesabıma şunu söyleyebilirim, SABAH'ta 3.5 yıl yayın yönetmenliği yaptım.
Spor Müdürü olarak sırasıyla Altan Tanrıkulu, İskender Baydar ve Serdar Çelikler ile çalıştım. Her birinin gazetecilik namus ve ahlakına güvenerek çalıştım.
Onların bu iddialarla ilgili söyleyecekleri varsa, bu köşe onlara açıktır çünkü ağır bir suçlamayla karşı karşıyalar.
Sadece onlar değil.
Aziz Yıldırım döneminde spor müdürlüğü veya spor gazetesi yayın yönetmenliği yapan tüm gazeteciler aynı avantacılık, rüşvetçilik suçlamasıyla karşı karşıya.
Spor Yazarları Derneği, mesleği böylesine ağır bir ithamla karşı karşıya bırakan tecrübeli meslektaşlarının suçlamaları hakkında bir tutum takınmak zorunda.
Çünkü Hıncal Uluç'un iddiası doğruysa, büyük gazeteler dahil bütün medyada Aziz Yıldırım'dan avanta alan spor müdürleri ve yazarları mevcuttur ve kamuoyunun bunları tanıma hakkı vardır.
Mecelle'nin bir kuralı "Suskunluk itiraf anlamına gelmez ancak kimi koşullar vardır ki, sükut ikrar anlamına gelir" der.
Şimdi bu dönemde görev yapan SABAH spor müdürleri Altan Tanrıkulu, İskender Baydar ve Serdar Çelikler, Hürriyet spor müdürleri Nezih Alkış, Esat Yılmaer', Milliyet spor müdürleri İhsan Topaloğlu, Zeki Çol, Necil Ülgen, Cem Şengül, Star spor müdürleri Büşah Gencer, Meriç Tunca, Vatan Spor Müdürü İbrahim Seten, Fotomaç yayın yönetmenleri Yavuz Gürel, Meriç Tunca, Emrah Kayalıoğlu, Abdi Karagözoğlu, Zeki Uzundurukan, Fanatik Yayın Yönetmeni Necil Ülgen'in bu iddialar karşısındaki cevaplarını bekliyorum.
Hıncal Uluç'a da, insanları genel geçer iddialarla itham altında bırakmaktan vazgeçip suçladığı isimleri tek tek açıklamazsa, bu polemiğe devam etmeyeceğimi bildiriyorum.
Hıncal Uluç, mesleğe verdiği yılların ve aynı binada çalışıp selam verdiği insanların hatırına bu iddiasına netlik kazandırmak durumundadır.