Kemer'de bir lisenin açılışına giden Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, açılışta ismi anılan bir dostunun hasretine dayanamayarak hüngür hüngür ağladı.
Abone olHıncal Uluç Gel dosta gidelim gönül!.. Selmi'nin bestesini Esin Kız söylemişti on yıllar önce.. Öyle güzel söylemiş, içime öyle yazmıştı ki, aklımdan çıkmaz.. Tam bir yıl geçmiş aradan.. Kemer'e Ercan'a gidiyorum.. Ercan Arıklı binasına.. Arabaya bindik.. İçimde Esin Kız'ın sesi.. "Bir nazarda kalmayalum Gel dosta gidelum gönül.. Hasretine yanmayalum.. Gel dosta gidelum gönül.." Dosta, hem de nasıl dosta gidiyorum tamam da, hasretine yanmamak.. Ercan'a yanmamak mümkün mü?.. Bizim Ercan da arabayı Oyak sitesinin içinden sürüyor nedense bugün, TEM yoluna çıkmak için.. İstanbul'da ilk evimizin yanından geçiyoruz.. Ali ile ben otururduk. Sonra Mehmet de katılmıştı aramıza.. Erkekçe'nin kurmayları.. Ali'nin evindeydik önce.. Ev sahibi çıkardı bizi.. Ev arıyoruz.. Ercan duymuş.. Odama geldi.. "İstediğin evi tut" dedi.. "Kirasını biz ödeyeceğiz.. Sen iyi yaşamalısın çekinme.." Ali'ye söyledim.. Akşama 60 bin liraya, 240 metrekare bir yalı dairesi buldu.. "Deli misin" dedim.. "Benim maaşım 40, seninki 30 bin lira.. 60 bine ev tutarsak, gebe kalırız.. Kendi gücümüzün yeteceği bir ev bulmalıyız ki, korkumuz olmadan kafa tutabilelim.. Boynumuzu hep dik tutalım.." 20 bin liraya Oyak'ta bu 100 metrekare daireyi tutmuştuk işte.. Sonuna kadar da orda kaldık.. Ercan ne kadar ısrar ettiyse.. Hayatımın en mutlu günleriydi, Gelişim ve Oyak günlerim.. Ercanlı günlerim.. Eve baktım.. Cızz etti içim geçerken.. Kemer'e geldik sonunda.. Ercan'ın yönetim kurulunda olduğu okulun bahçesine.. Yeni bir bina.. Kaba inşaatı bitmiş.. Önünde küçük tören alanı oluşturulmuş.. Çatısından aşağı Ercan'ın o en güzel gülen resmi indirilmiş.. Boğazım gene düğümlendi.. "Bu adam mı yok artık?.. Gitti.. Gitti be.." Bir yıl geçti aradan kabullenemiyorum.. Bu kadar hayat dolu, bu kadar canlı, bu kadar ölmeyecek gibi yaşayan adam.. Zafer karşıladı.. Öpüştük.. "Okulun lise binası bu Hıncal Ağbi" dedi.. Ercan'ın vasiyeti idi Bodrum'daki ev, okula.. Onu satıp bu binayı yaptık.. Lise kısmı.. Adını Ercan Arıklı Lisesi koymak isterdim.. Ama Ercan Kemer High School diye kendi koymuştu.. Değiştiremedim. Binaya verdik adını.. Ercan Arıklı Binası oldu!.." Boğazımda düğüm atacak yer kalmadı. Kendimi tutmak için nasıl zorlanıyorum.. Bodrum'daki ev.. Geçen yıl Sevgili Feride organize etmişti de, Fethiye Hillside'da iki gün tatil yapmıştık Ercan'la.. O meşum günden iki hafta önce.. Bodrum'daki evi nasıl anlatmıştı bana.. Nasıl heyecanla, nasıl keyifle, nasıl zevkle başından sonuna inşa edip, bitirdiğini, dayadığı döşedi- ğini biliyordum zaten.. "Sen sıcağı sevmezsin.. Ama bizim ora başka.. Akşam üzerleri süveter giymezsen ertesi gün geri dön, kabulüm.. Sen kalabalığı, resmiyeti de sevmezsin. Evin ayrı konuk dairesi var. Kapısı, anahtarı bile ayrı.. Ne istersen yap, kimse karışmaz, görüşmez.. Bilgisayarını kurarsın, yazını burdan yazarsın.. Bu yazı Bodrum'da geçireceksin, tamam mı" diye kaydını da düşmüştü.. "Olur patron.. Olur, söz" dedim.. Ne bilirdim ki?.. Nasıl aklıma gelirdi ki?.. Şimdi o hiç görmediğim Bodrum evi, Kemer High Binası olmuş, karşımda duruyor.. Serdar binayı gezdiriyor.. Bir kocaman salon, tavanı yüksek.. "Burası kütüphane olacak" dedi.. Ercan demek kütüphane demek.. Hayatımda kitaba, okumaya bu kadar meraklı az adam gördüm ben.. Onun adını işte böyle harika bir kütüphane yaşatır ancak.. Binanın içine, bu kütüphanenin kapısına asıl plaket konmalı.. "Ercan Arıklı Kütüphanesi.." Kitapları ne oldu bilmem.. Aileden alınıp buraya konmalı.. En güzel kitapları okudu Ercan çünkü.. Ve işte vasiyetim.. Benim kütüphanem, kitaplarım, plaklarım, kasetlerim, video ve DVD'lerim bu kütüphaneye konsun.. Ercan Arıklı Kitaplığı'nda Hıncal Uluç köşesi olsun.. Ercan ile sonsuza dek buluşsun okuduklarımız, seyrettiklerimiz, dinlediklerimiz.. Birileri mikrofonda konuşuyor.. Birileri gelip sarılıp beni öpüyor.. Görmüyor, duymuyorum sanki.. Konuşamıyorum.. Tüm gücümle kendimi kontrol etmeye çalışıyorum.. İçimden katıla katıla ağlamak gelirken.. Daha fazla dayanamadım.. Bizim Ercan'la Mehmet'e işaret ettim.. Sessizce kaçtık.. Arabaya bindik.. Dönüyoruz.. Müzik setinde Tahir Aydoğdu'nun CD'si var.. Adı Hasret.. Ve Tahir'in o insanın içini yakan kanunu çalıyor.. "Allı turnam ne gezersin ovada Kanadım kırıldı kaldım burada.. Oy gülüm gülüm.. Yar gülüm gülüm.. Tutmuyor elim turnalar hey.." Tutmuyor elim.. Tutmuyorum kendimi artık.. Tutamıyorum.. Gömleğimin göğsü birbiri ardına damlalarla sırılsıklam oluyor.. Oy gülüm gülüm.. Yar gülüm gülüm.. Çal kanunum çal!.. Dosta gideceğiz bir gün elbet!..