BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,69
ALTIN 2.966,89
HABER /  GÜNCEL

Her şeyi alamadık ama kazandık!

Avrupa Birliği Zirvesi'nin ardından aile fotoğrafı çektiren Başbakan Erdoğan "Takvim resmen başladı. Tüm istediklerimiz alamadık; fakat kazanık" dedi...

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel'de zirvenin sona ermesinin ardından 'aile fotoğrafı' çektirdi ve ardından basın toplantısı düzenledi. İşte Başbakan Erdoğan'ın Avrupa Birliği Zirvesi ardından yaptığı toplantıdaki konuşmanın tam metni: Türkiye'nin 41 yıllık AB yolculuğunda kritik bir sürece gelmiş bulunuyoruz. Türkiye olarak bu uzun ve meşakkatli yolculuğun son iki yılında meclis, hükümet, siyasi partiler, devlet ve sivil toplum ve en önemlisi millet olarak olağanüstü iyiniyet ve gayretle çalıştık. Milletçe AB'yi medeniyetler arası barış ve işbirliğinin adresi olarak gördük. AB'nin dünya barışına gerçekten katkıda bulunabilecek bir global güç haline gelmesi gerektiğini düşündük. Avrupa Birliği'nin bütün dünyaya şu mesajı vermesini amaçladık: Demokrasi ve insan hakları bütün insanlığın ortak özlem ve hedefidir. Bu hedefe de ancak derinlikli bir medeniyet projesi üzerinden ulaşılabilir. SESSİZ DEVRİMİ BAŞARDIK Bu ilkeler doğrultusunda iki yıldır gece-gündüz demeden, yılmadan yorulmadan çalıştık. 2003 Kopenhag zirvesinde de bize verilen söze dayanarak, güvenerek, inanarak başka ülkelerin 10 yılda 20 yılda yapamadığı çok köklü yasal ve toplumsal değişikliğini gerçekleştirdik. Dostlarımızın sessiz devrim olarak adlandırdıkları olağanüstü bir devrimi milletçe başardık. Bütün bunları da herşeyden önce ülke olarak, millet olarak bize yakışanın bu çağdaş değerleri benimsemek ve hayata geçirmek olduğuna içtenlikle inandığımız için yaptık. Avrupalı meslektaşlarımız tüm bu süreç boyunca milletçe gösterdiğimiz bu performansı hayranlıkla ve takdirle izlediklerini her gördükleri zirvede, farklı yerlerde bizlere iletti. BÜTÜN DÜNYA ŞAHİT OLDU Nihayet üç ay önce bildiğiniz gibi 6 Ekim öncesinde Türkiye'nin 2002 Kopenhag zirvesinde belirlenen kriterlerin tümünü büyük bir başarıyla yerine getirdiğini bu nedenle artık masanın üzerinde herhangi bir engel kalmadığını yine şu anda içinde bulunduğumuz bu otelin anlamlı bir salonunda sayın Verheugen açıkladılar. 2002 yılında Kopenhag zirvesinde bize verilen söz, Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirilmesi halinde gecikmeksizin müzakerelere başlamasıydı. Bu açık söze güvenerek biz, bütün bu süreç boyunca AB'nin bütün organlarında yaptığımız görüşmelerde Türk ve Dünya kamuoyuna seslenen bütün heryerde Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğimizi gösterdik ve bütün dünya buna şahit oldu. YENİ ŞARTLAR KONULMAK İSTENDİ Buna rağmen müzakarelere başlama tarihinin verileceği bugünkü zirve öncesinde önümüze Kopenhag kriterleriyle hiçbiriyle ilgisi olmayan AB müktesebatına aykırı olan yeni koşullar sunuldu. İki gündür sürdürdüğümüz yoğun görüşmelerle Avrupa kültürünün temelde bir uzlaşı kültürü olduğu varsayımıyla bunları Avrupa hukukuyla uyumlu haline getirecek politikalar üretmeye birlikte çalıştık. AB TAKVİMİ RESMEN BAŞLADI Bu bağlamda Ankara Anlaşması'nın, Avrupa Birliği'nin 25 üyeli yapısı dikkate alınarak Kıbrıs'a teşmili teknik bir prosedürdür dedik. Ve bu prosedür geregi uyum protokolünün varılacak protokol sonucunda imzalanması kesinlikle bir tanınma keyfiyeti değildir. Bunu konseyin zirve toplantısında yapmışy olduğum son konuşmamda kayıtlara geçirdim. Bu husus ayrıca gerek dönem başkanı, gerek üye ülkelerin hükümet başkanları, devlet başkanları tarafından da öyle zannediyorum ki, basın toplantılarında dile getirdi. Ayrıca burada sayın Balkenende, çok açık ve net dönem başkanı olarak bunu bir tanınma olmadığını ifade etti. Bütün bu gayretlerimiz ve özverili yaklaşımımız sayesinde AB'yle tam üyelik hedefine yönelik bir müzakare sürecinin başlaması için takvim şu anda başlamaya çalışmıştır. Hedef tam üyeliktir ve bu herhangi bir tereddüte yer bırakmayacak şekildedir. Bu takvim sadece Avrupa müktesabatı ve kurumlarıyla uyumun derinleşeceği bir sürece değil, aynı zamanda bugün önümüze konulan nitelik değiştirmesine ve farklı bir zeminde çözülmesine farklı bir seçenek verecek sözleşmedir. ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ ÇETİN OLACAK Aynı şekilde tarih net olarak yeni açıklanmıştır: 3 Ekim 2005'tir... Müzakere süreciyle ilgili ikinci bir karara tereddüt bırakmayacak şekilde net hale gelmiştir. Şu anda geride bıraktığımız 41 yıllık çabalarımızın semeresini aldığımız noktada bulunuyoruz. Bu nokta önümüzdeki yıllarda katedeceğimiz mesafenin de bir başlangıç noktasıdır. Bundan sonra atacağımız her adım bizi temel hedefimize ve önceliklerimize biraz daha yaklaştıracaktır. Ancak bir kere daha ifade etmek isterim ki, bundan sonraki süreç daha zor, daha engebelelerle dolu bir süreç olacaktır. Ama inanıyorum ki, Türkiye interaktif insan potansiyeliyle evelAllah bunu aşacak güçtedir. Türkiye, hep söylediğimiz gibi AB'yle ilişkilerine hep bir medeniyet projesi olarak, bir barış ve işbirliği projesi olarak bakmış, AB'nin bir ekonomik ve hıristiyan kulübü değil bir değerler kulübü olduğunu sürekli vurgulamıştır. HEM BİZ HEM AVRUPA KAZANACAK Türkiye, tarihiyle, coğrafyasıyla, kültürüyle, ekonomisiyle dinamik ve genç nüfusuyla, çağdaş ve demokratik birikimiyle bu değerleri hayata geçirebilecek, önünüdeki zorlukları aşabilecek ve AB'ye jeostratejik ve jeokültürel derinlik kazandırabilecek bir ülkedir. AB'nin bundan sonraki müzakere sürecinde Türkiye'nin yapacağı katkıların daha çok bilincine varacağına ve ilişkilerimizinbundan sonraki seyrinin bu bilinç doğrultusunda şekilleneceğine inanıyorum. BİR BÜYÜK MEDENİYETE DOĞRU Bu tarihi adımla birlikte gerçekleştirdiğimiz yapısal dönüşümler, gerek zihniyet dünyamızda gerekse toplumsal dokumuzda derinlemesine kök salmaya başlayacaktır. Bu adımla birlikte medeniyetler uzlaşması projemiz somut temeller üzerine oturtulmuştur. Bu tarihi adımla birlikte Türk milleti, dünya milletleri arasında layık olduğu yeri almak için tarihi bir hamle yapmıştır. Bu tarihi adımın ülkemize, milletimize ve Avrupa Birliği'ne, Avrupalı dostlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.