Her Müslüman için Noel ve Yılbaşı Rehberi
Milâdî bir senenin daha sonuna geldik. Her ne kadar Müslümanların takvimi hicrî takvim olsa da bunu fırsat bilip, geçmiş senenin muhasebesini yapmalı, Rabbimize karşı noksanlarımızı gidermeliyiz.
Müslüman’ın hızla akıp giden zaman karşısında takınması gereken tavır bu iken ne yazık ki bakıyoruz, toplumumuz yanlış bir yola girmiş, Noel ve yılbaşı kutlamanın hazırlığını yapmakta. 1 Ocak tarihindeki yılbaşı kutlamalarının Türkiye'de de özellikle son dönemlerde gittikçe artan bir ilgiyle kutlanmakta olduğu dikkati çekmektedir.
En dindar bildiğimiz marketlerin reyonlarında çam ağacı, Noel baba kostümleri, süs malzemeleri satılıyor, kasaplar hindi eti getiriyor, esnaflar işyerini, vitrinlerini farklı şekillerde süsleyerek yılbaşı ve Noel’e hazırlıyor. Her ne kadar koronavirüsün etkisiyle pek aleni olmasa da internet sitelerinde akın akın alınan yılbaşı eşyaları gerçeği gösteriyor.
Soruyorum,bunlar Müslüman’a, Müslüman bir topluma yakışıyor mu sizce? Yapılan bu kutlamaların gerçeğinde neler yattığını bilip,neyi kutladıklarını biliyorlar mı? Elbette ki hayır!
Şahsen bunun sebebinin, bizlere 100 yıldır reva görülen din cehaleti olduğunu ve toplumun giderek ahlaktan bağımsız bir hale dönüştüğünden dolayı olduğunu düşünüyorum.
Bu sebeple yılbaşı kutlamalarının tarihini ve İslamdaki hükmünü burada kısaca açıklamaya çalışacağız:
Öncelikle Noel nedir?
Türkçe’de yanlış olarak yılbaşı kutlamasıyla birleştirilen noel, Latince’de “Tanrı’nın Doğum Günü” Anlamına gelen ve Hz. İsâ’nın doğum günü kutlamasını ifade eden “Dies Natalis” kelimesinin Fransızca karşılığıdır. Köken olarak, Batı Hristiyanlığı tarafından 25 Aralıkta kutlanan Christmas’ın eski Roma tarafından benimsenen güneş tanrısı Mithra’nın doğum gününe değin dayandırılır. Hazreti İsâ’nın Doğum günü kesin olarak bilinmediğinden dolayı eski tarihlerde 6 Ocak Tarihi benimsenmişti. İlk olarak Aziz Hippoltytus’un 25 Aralık tarihini ortaya attığı bilinir. 4. Yüzyılın başlarında Bizans İmparatoru Konstantinos’un Hristiyanlığa girişinin ardından, Hippoltytus’un iddia ettiği bu gün, Hazreti İsâ’nın resmî doğum günü ilan edilmiştir. Bilinene göre, bu günün kutlanmasıda ilk olarak 354’te Papa Liberius tarafından gerçekleştirilmiş ve buradan da Doğuya geçmiştir. Görülüyor ki, aslından uzaklaşmış ve fazlasıyla tahrif edilmiş Hristiyanlık, Peygamberinin doğum gününde bile bir kesinlik ve açıklık getirmekten uzaktır.
Günümüzde ise Christmas, Hristiyanlar tarafından 25 Aralıkta kutlanmakta ve Miladi takviminde ki 1 Ocak’taki yılbaşı eğlenceleriyle birleştirilmektedir. Hal böyle olunca noel ve yılbaşı eğlenceleri arasında fark kalmamakla beraber, aslında iki kutlamanında kaynağının batı ve Hristiyanlık olduğu anlaşılıyor. Ülkemizde bu durum ise biraz daha garip cinsten. Geçen yazımda da bahsettiğim üzere Türkiye’nin yaklaşık yüzde 8’i inanç sahibi değilken,Yüzde 25’i ila 30’u mütedeyyin değil. Buna rağmen yılbaşı eğlencelerine, son 5 Yıldır ciddi bir talep oluştuğu gözden kaçmıyor. Her ne kadar nüfusun kalan yüzde 70’lik bölümüne İslam damgası verilsede, kutlama merakı ve yapılanlar bu yüzdeliğin gerçek mahiyetinde daha düşük olduğunu gösteriyor. Müslüman’a: “Neden yılbaşını kutluyorsun?” Denildiğinde “Ben Hz.İsâ’nın doğum gününü kutluyorum” veya “Yeni yılın sevincini paylaşıyorum.” Cevaplarıyla karşılaşıyoruz. Öncelikle Hazreti İsâ’nın doğum günü belirli değil. Belirli olsa bile bir Peygamber’in doğum günü, İçki, kumar, şehvetsel eğlenceler ve israfla mı kutlanır, yoksa İbadet, tesbihat, nefis muhasebesiyle mi ihya edilir? Gel gelelim diğer cevap olan, yılbaşı sevincine. Yukarda bahsettiğim üzere yüzyıllardır Hristiyan toplumu, noeli yılbaşıyla birleştirip beraber kutluyorlar. Bir Müslüman’ın yılbaşını bile kutlaması, Aziz Peygamberimiz (S.A.V)’in “Kim bir kavme benzerse onlardandır.”[1] Hadis-i Şeriflerine binaen, Hristiyan adeti olduğundan dolayı yasaktır. İslam alimleri bu Hadis üzerine, “Diğer din mensuplarının veya dinden uzak kesimlerin kendileri açısından bir din gibi geliştirdikleri davranışları, sözleri ve uygulamarı yasaklanmıştır ve iman tehlikeye düşer.” Üzerinden izah ve şerh etmişlerdir.
Enes (r.a.) anlatıyor: Resulullah (s.a.v.) Medine’ye geldiğinde onların (yani Medine halkının her sene) içerisinde (eğlenip) oynadıkları iki günleri vardı. (Resulullah onlara): “Bu iki gün nedir?” buyurdu. (Onlar): “(Bizler) cahiliye döneminde onlar içerisinde (eğlenip) oynardık.” dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Muhakkak ki Allah, sizin için o ikisini, onlardan daha hayırlı olan Kurban (bayramı) günü ve Fıtır (yani Ramazan bayramı) günleriyle değiştirdi.”[2]
Resulullah (s.a.v.), tevhid akidesini ikame ederken cahiliye müşriklerinin ve Ehl-i Kitab’ın (Yahudi ve Hıristiyan) âdet, gelenek, söz ve inanışlarından şiddetle uzak durmuş, her hususta muhalefet ederek onlara karşı Peygamberî tavrını ortaya koymuştur. Müslümanlar olarakta bizimde karşı çıkmamız ve uygulamamamız gerekmektedir.
İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: Hinduların bayram günlerine [ateşe tapınanların Nevruz günlerine ve Hristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına] hürmet etmek ve o zamanlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak şirk olur. Küfre sebep olur. Kâfirlerin bayramlarında, Müslümanların cahilleri, kâfirlerin yaptıklarını yapıyorlar ve bu günleri, Müslüman bayramı zannediyorlar. Kâfirler gibi, birbirlerine hediye gönderiyorlar. Eşyalarını, sofralarını kâfirlerin yaptığı gibi süslüyorlar. O geceleri, başka gecelerden ayırt ediyorlar. Bunlar hep şirktir, kâfirliktir. [3]
Dinimizde ; noel ve yılbaşı eğlencelerinin,kutlamalarının yeri yoktur. Yılbaşının bizler için, resmî ve uluslararası bir takvim başlangıcı olmasından gayrı bir kıymeti yoktur. İslamda yeni yıl Muharrem ayının ilk günüyle başlar ki bu günde dahi hiç bir kutlamanın yeri yoktur. Bir müslüman yeni yıl girişinde yapabileceği en güzel şey,eski yılın içinde yaşadığı gaflet ve günahlardan mahcubiyet hissedip, nefsini muhasabe etmesidir. Yeni yıla karşında kulluğunun hazırlayıp, takvasının fazlalaştırması için hedef koymasıdır. Tabi ben bunları, burda Müslüman Şahsiyetim ve Müslüman okurlarımın kimliğine nisbeten yazıyorum. Aksi takdirde elbette ki Dinine bağlı olmayan,inanmayan ve aykırı gelen insanlar bu söylediklerimle amel etmeyecektir.
Ülkemizdeki Kutlamalar üzerine..
“Allah-u Ekber” nidalarıyla feth olunduğu, en büyük hedefi, Hadislere mazhar olmak olan padişahların hüküm sürdüğü ve İslam sancaktarlığını 600 yıl elinde bulundurduğu bu topraklarda, noel babaları görmek, ışıklı süslü çam ağaçlarının akınlarca alındığını görmek bir Müslüman olarak yüreğimi yakıyor. Öylesine ilginç ki, bu kutlamları yapanların isimlerini de Ahmet, Mehmet, Zeynep,Fatma. Öyle acı bi durum ki, noel ağaçlarının Ayetel Kürs-i tabloların bulunduğu odalara yer bulması. Ve Katiyen haram olan milli piyango seçerken “Bismillah” “İnşallah çıkar” diyerek çeken müslümanların olması. İslamiyet adına bu şeylerden daha korkunç bir şey yoktur. Yüz yıldır batının ahlaki ve faşist ambargosu altında kalan bu aziz Ülke’nin ferdleri olarak, her geçen gün daha da kaybediyoruz din ve ahlakı. Ellerinden ilmi ve irfanı alınmış bu toplumun dirilişe ihtiyacı vardır. Noel ve yılbaşı günahların, daha da ziyade ahlaksızlıkların ciddi boyutlarda yaşandığı günlerdir. Kim ne derse desin bu hastalıkla beraber normal yaşamın engellenmesi, yılbaşı yasaklarının olması Allah’ın bir lütfu ve bir uyarısıdır. Tabi günahların içinde varolmaya bağımlı kişiler, yine bir yolunu bulup,bu zelil kutlamalarını yapacaklardır.
Dinimiz ellerimizden kayıp gidiyor. İslamın sebebiyle yüz yıllardır ayakta duran Ülkemiz, islamdan bağımsızlaşıyor. Toplumumuzun bireyleri hakikatten ve özünden kopuyor..
Şüphesiz ki Allah dinini korur. Ve bu dine bağlı kalıp da tebliğ edenler felaha erer. Önemli olan sonumuzun hangi tarafta olacağıdır. Kurtuluşa ve zafere erenlerden mi? Yoksa, gaflet ve zillet içinde kaybedenlerden mi?
Selametle...
[1] Ebu Davud, Libas 4
[2] Ebu Davud, Libas 5
[3] Mektubat 3/41, S. Ebediyye