BIST 9.765
DOLAR 35,09
EURO 36,45
ALTIN 2.925,29
HABER /  GÜNCEL

Her beş liseliden biri taciz edilmiş

Ergenlikte problemli davranışlarla ilgili araştırmaya katılanların yüzde 21.2'si tacize uğradığını söyledi. İşta araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlar.

Abone ol

İnsanın kaderini belirleyen aslında nasıl bir ailede doğduğu, kişiliğinin ailesi tarafından nasıl biçimlendirildiği... Okul ve çevre gibi dış etkenler de etkili faktörler, ama asıl aktör aile ortamı. Çocuklukta maruz kalınan olumsuz davranışlar, ömür boyunca etkisini hissettiriyor. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyeleri tarafından yapılan ve ergenlerde görülen problemli davranışları irdeleyen 2002 tarihli araştırmanın sonuçları da bizi aynı kavşağa çıkarıyor. Araştırmada Ankara'daki devlet liseleri ve özel liselerden seçilen 726 lise son öğrencisi, aile içinde 'etiketlenme'nin ya da açık ifadeyle aşağılanmanın, sevilmemenin ve cinsel tacize uğramanın nasıl yıkıcı etkileri olduğunu dile getirdi. Tacize uğrayan ergenler mutluğu flörtlerinde ya da katıldıkları dinsel ya da marjinal gruplarda mı arıyorlar? Sorularımızı araştırmayı yürüten ekipten Doç. Dr. Demet Ulusoy yanıtladı: Araştırmanızda aile içinde etiketlenmeye ağırlıklı olarak yer vermişsiniz. Etiketlenmenin ergen üzerindeki izleri hiçbir zaman silinemiyor mu gerçekten? Benlik algısını daima başkasının üstünden ihale ederek kazanırız. Sizin davranışlarınızı yorumlayarak ben kendime ilişkin değerlendirme yaparım. Siz sürekli bana 'Çirkin', 'Tembel', 'Çalışmıyor', 'Şişman' , 'Katana' derseniz ben kendimi öyle görürüm. Ebeveynin baskıcı eğitim tarzına bu tür aşağılamaları ve de şiddeti de ilave ederseniz bunlar genci olumsuz etkiler. O zaman çocuk kendini değerli hissetmez ya da kendisini aile içinde bir 'fazlalık' olarak görür. Çocuk, ebeveynin davranışlarından sevilip sevilmediği sonucunu çıkarır. Mesela, çocuğa 'Sen istemediğim halde doğdun' ya da 'Bana yüksün' deniliyor. Çocuğun her davranışı eleştiriliyor: 'Hiçbir şey beceremiyorsun', 'Senden de ancak bu davranış beklenir'. Bu ifadeleri çocuk 'Ben seni sevmiyorum' olarak algılıyor. Bazen hakikaten ebeveyn bunu kastediyor. Ergenlik zaten tüm kimlik krizlerinin çözülmeye çalışıldığı, hormonların değiştiği, çocuğun birçok alanda kendini tanımlamaya çalıştığı bir dönem. Ebeveynin madde bağımlılığı, boşanması, intihar eğilimi, şiddet, bunlar da ergeni ağır etkiliyor. 'Etiketlenme' ergenlerde depresif davranışları nasıl tetikliyor? Sonuçları neler? Negatif etiketleme düşük benlik saygısına neden olabilir. Özellikle bireyin sosyal çevresi de bu tür etiketleri pekiştirirse birey kendini eksik ya da kusurlu olarak kabul edebilir. Araştırmamızda, ergeni etiketlemenin neden olduğu depresyonun oranı yüzde 75'ti. Bizi alarma geçiren de buydu. Hiçbir insan durup dururken problemli davranışlar sergilemez. Bunu mutlaka sosyolojik anlamda hazırlayan süreç vardır. Ailenin tutumu çok önemli. Verilen ilk rüşvet İnsan yavrusunun en büyük ihtiyacı onaylanmak. Çalışan anne ve babanın işini önemseyerek 'Çekil başımdan şu raporu bitirmem lazım', 'İşim bitsin sonra konuşuruz' türünden yaklaşımları ergende önemsizmiş duygusu yaratabiliyor. Eğer duygusal anlamda çocuk tatmin olmuyorsa ne yaparsanız yapın nafile. Çocuğuna yeterince zaman ayıramayan ebeveyn ona para vererek, pahalı hediyeler alarak bu davranışını telafi etmeye çalışıyor. Bunun en ufak örneği akşam eve dönerken çocuğa alınan çikolatadır, bu en ufak rüşvettir. Şimdi çocukların sevinçleri bir dakika sürüyor. Çocuğa her türlü maddi olanakları sunuyor, ama ne yazık ki asıl ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi sunamıyoruz. İlişkiniz alarm mı veriyor? Çocuk anne ve babasının hangi hareketlerine bakarak onaylandığını hisseder? Burada hazır bir davranış reçetesi sunmak mümkün değil. Genelde davranışlarımızı ortaya koyarken kendimizi ya da toplumsal değerleri esas alırız. Bu anlamda çocuğun algıları, yorumları ön plana çıkar. Eğer çocuk sizin yanınızda kendisini güvende hissediyorsa, sevildiğini düşünüyorsa sorun yok. Çocuğunuzla sürekli çatışıyorsanız, sürekli gergin ortamlar oluşuyorsa, sorunlarını sizinle paylaşmıyorsa, yalan söylüyorsa dikkat edin. Yalan, onaylamayacağınız şeyden kaçma, hareketlerine kılıf bulma davranışı demektir, bu da sizden çekindiğini ifade eder. Onu onayladığınızı, beğendiğinizi, sevdiğinizi söyleyin ve bunu belli edin. Tehlike sinyalleri neler? Çocuklar neşeleri ve kolay iletişime girmeleriyle iç dünyalarını belli eder. Hep odasında, dışarı çıkmıyor, arkadaşı yok, sık sık kavga ediyor, şiddet gösterıyor... İşte o zaman dikkat etmek gerekir. O zaman karşımıza ya aşırı baskıcı ya da ilgisiz aile çıkacaktır. Yani etki-tepki meselesi. Gençliğin kendine göre bir yaşam alanı ve jargonu var. Sürekli onları yargılayıcı, 'Hâkim benim, baş benim,' havasında davranırsanız en baştan iletişimi koparırsınız. Çoğu aile ise çocuğunu koşullu seviyor: 'İyi not alırsan sana şunu alacağım', 'Üniversiteyi kazanırsan sana büyük ödül var.' Başarısızlığa tahammül yok; aile 'Senin için o kadar para döktüm' diyebiliyor. Evet, çoğu aile yemiyor içmiyor, çocuğuna özel dersler aldırıyor, ancak çocuk da ne yazık ki şunu hissediyor: 'Eğer şu sınavı kazanamzsam ailem beni sevmeyecek'. Bu tür ergenler, problemli bir genç ve yetişkin olma yolundalar. Marjinal gruplara kimler katılıyor? Yanlış arkadaşlar yanlış rol modellerine yöneltebilir ve çocukları hiç düşünmedikleri, tahayyül etmedikleri problemli davranış yumağı içine sokabilir. Sevgiye doyan ve kendisini onaylanmış hisseden çocuğun marjinal davranışlara girme olasılığı az. Aile içinde şiddete tanık olmak ya da şiddete maruz kalmak ergeni okulun dışında herhangi bir gruba yönelten nedenlerden biri. Rakamlar, evde şiddet gören gençlerin (yüzde 46.80) okulun dışında bir gruba üye olduğunu söylüyor. Şiddet ve aidiyet Araştırmanızda cinsel tacize uğrayan gençlere de özel bir bölüm ayırmışsınız. Cinsel taciz yaygın. Yüzde 21.2 gibi bir orandan söz edebiliriz. Ancak cinsel tacize uğradığının farkında olup olmamak da önemli. Çoğunlukla çocuk yaşadığının cinsel taciz olup olmadığını bile fark etmiyor. Cinsel tacizin boyutları var. Sözel olarak taciz olabilir. Sözel tacize uğramayan hemen hemen yok. Elle tacize ise dokunmalar giriyor. Çocuğun cinsel kimliğine vurgu yapacak sözler ve davranışlar önemli. Dokunmalar çoğu zaman istem dışı yaşanıyor, 'Ay fark etmedim', 'Kusura bakma yanlışlıkla oldu' deniliyor. 'Ben seni baban gibi seviyorum' diyerek yanak okşama, dokunma ve bakışlarla rahatsız etme de taciz. Araştırmada, gencin okul dışında üyesi olduğu grubun türü ile cinsel tacize uğraması arasındaki ilişkiye de baktık. Herhangi bir dinsel gruba üye olan gençlerin çok yüksek bir oranda (yüzde 83.30) cinsel tacize uğradığı tespit edildi. Bu oran, politik bir gruba üye olan gençlerde yüzde 26.70'e, sanatsal etkinliklere katılanlarda yüzde 25.60'a, spor kulüplerine katılanlarda yüzde 24.30'a düşüyor. Dinsel gruplara giren ergenlerin çok büyük kısmı sosyol izolasyon yaşıyor. Sosyal izolasyon problemi dini gruplara giren çocuklarda daha fazla görülmüş; başkalarıyla kolay arkadaşlık kuramıyorlar, sosyal ilişki kurma problemleri var. Spor ve sanat gibi aktiviteler daha kolektif davranışları paylaşımcı ortamı içeriyor. Ergen, bir spor kulubünde organize çalışmak zorunda. Din, kişinin tanrıyla ve inancıyla baş başa kalmasına müsaade edebilir. Acaba gençler cinsel tacize uğradıkları için depresyona girip dinsel örgütlere mi katıldılar, yoksa katıldıkları dinsel örgütlerde mi tacize uğradılar? Bu soruyu sormadık, bu yüzden de yanıtı bilemiyoruz. Cinsel taciz ve gruplara katılım arasındaki ilişki derinlemesine incelenmesi gereken çok önemli bir konu.