Hepimiz "Göbeğini kaşıyan adam"ız!
Orgeneral Hilmi Özkök Paşa'nın "Göbeğini
kaşıyan adamı kazanmalı. Birileri göbeğini kaşıyan adamı hor
görürken, öbürü onun evine ayakkabısını kapı önünde çıkarıp giriyor
ve onu kazanıyor" demesi, kimi kalem erbabının zoruna
gitti.
Bu sözün mucidi Bekir Coşkun'dur biliyorsunuz.
Coşkun, olduğu yerde duruyor.
Aşağılıyor yani:
-(...)'Göbeğini kaşıyan adam'ın düzeyine ine ine, onu ödüllendire ödüllendire, onu yücelte yücelte bir yere çıkılmaz. İnilir. Belki siyasi partiler bir süre kazanabilirler ama Türkiye kaybeder."
Coşkun'un Türkiye'nin önemli bir kesimini, yani yüzde 47'sini aşağılayan sözleri bununla sınırlı değil.. O'na göre, 'Göbeğini kaşıyan adam' "Sadece kendisine benzeyeni beğenir!"
Yani...
Abdullah Gül de, Tayyip Erdoğan da, AK Parti'ye mensup kim varsa, herkes ama herkes "Göbeğini kaşıyan adam!"
Bunlar "asla okumaz"mış..
Peki...
Kabul ettik...
Hatta daha da ileri gidelim ve hep birlikte bağıralım:
-Hepimiz 'Göbeğini kaşıyan adam'ız!
Var mı?
Korkmayın... Korkutmayın!
Ahmet Altan nefis bir yazı yazdı geçen hafta.. "Korkmayın..." diyordu usta yazar:
"Yaşadığımız ülke "dindar" insanların ülkesidir. Ama yeryüzünün belki de en "çocuksu, en masum, yaramazlığı en çok seven" dindarlarıdır onlar. Şu geleceğinden korktuğunuz "şeriat" var ya... O zaten buradaydı. Daha doksan yıl önce bu topraklar şeriatla yönetiliyordu. Üstelik yöneten de bizzat "halifenin" kendisiydi. Hilafet vardı burada. Şeriat da, hilafet de aniden pat diye kalktı. Ne oldu peki? Şeriata çok meraklı olduğunu sandığınız halk ne yaptı? Ayaklandı mı?
İç savaş mı çıktı? Yooo...
(...) İnanan insanları huzursuz etmeyin. Onlar hepimizin vicdanını rahatlatıyor. Emin olun, korkulacak şeyler değil bunlar. Hiç kimse bu ülkedeki kadınların başını kapatamaz. Kimse bu ülkeyi şeriatın hükümleriyle yönetemez. Burası "yaramaz çocuklardan" oluşan bir toplum. Allah"ı seviyoruz, bu sevgiden vazgeçmeyiz. Hayatın zevklerini de seviyoruz, bu zevklerden de vazgeçmeyiz. Geleneğimiz, geçmişimiz, yapımız böyle. Korkacaksınız, korkmanız gerekenlerden korkun."
Ahmet Altan "Korkmayın..." diyor ama.
Usta yazarın yazdığı gazete, iri puntolarıyla korkutmaya devam ediyor.
Tam da Altan'ın dediği gibi...
Korkacaksak, bizi korkutanlardan korkalım!
Oruç tutmayın kardeşim!
Ankara'nın göbeğinde saat 18.52'yi gösterdiğinde yok oluyorsunuz...
Ayıp değil mi?! İftar sizin neyinize!
Size mi kaldı oruç tutmak!
Tutmayın... Sizin göreviniz var... Başbakan'ı koruyorsunuz... O halde oruç tutmayacaksınız.
Pardon...
Başbakan'ı değil... Başbakanlığı koruyorsunuz...
Başbakan içeride olmazsa bile!
Kapı dışında bir başka güvenlik birimi olsa bile..
Sabah, akşam, hatta gece... Yatıp kalkacağınız tek yer başbakanlığın önü olacak! İnsani ihtiyaçlarınız olmayacak. Yiyip içmeyeceksiniz. Tuvalete bile gitmeyeceksiniz. Karınız çocuğunuz gözlemeyecek yolunuzu.
Neden diye sormayın; Hürriyet öyle istiyor çünkü!
Bu sözün mucidi Bekir Coşkun'dur biliyorsunuz.
Coşkun, olduğu yerde duruyor.
Aşağılıyor yani:
-(...)'Göbeğini kaşıyan adam'ın düzeyine ine ine, onu ödüllendire ödüllendire, onu yücelte yücelte bir yere çıkılmaz. İnilir. Belki siyasi partiler bir süre kazanabilirler ama Türkiye kaybeder."
Coşkun'un Türkiye'nin önemli bir kesimini, yani yüzde 47'sini aşağılayan sözleri bununla sınırlı değil.. O'na göre, 'Göbeğini kaşıyan adam' "Sadece kendisine benzeyeni beğenir!"
Yani...
Abdullah Gül de, Tayyip Erdoğan da, AK Parti'ye mensup kim varsa, herkes ama herkes "Göbeğini kaşıyan adam!"
Bunlar "asla okumaz"mış..
Peki...
Kabul ettik...
Hatta daha da ileri gidelim ve hep birlikte bağıralım:
-Hepimiz 'Göbeğini kaşıyan adam'ız!
Var mı?
Korkmayın... Korkutmayın!
Ahmet Altan nefis bir yazı yazdı geçen hafta.. "Korkmayın..." diyordu usta yazar:
"Yaşadığımız ülke "dindar" insanların ülkesidir. Ama yeryüzünün belki de en "çocuksu, en masum, yaramazlığı en çok seven" dindarlarıdır onlar. Şu geleceğinden korktuğunuz "şeriat" var ya... O zaten buradaydı. Daha doksan yıl önce bu topraklar şeriatla yönetiliyordu. Üstelik yöneten de bizzat "halifenin" kendisiydi. Hilafet vardı burada. Şeriat da, hilafet de aniden pat diye kalktı. Ne oldu peki? Şeriata çok meraklı olduğunu sandığınız halk ne yaptı? Ayaklandı mı?
İç savaş mı çıktı? Yooo...
(...) İnanan insanları huzursuz etmeyin. Onlar hepimizin vicdanını rahatlatıyor. Emin olun, korkulacak şeyler değil bunlar. Hiç kimse bu ülkedeki kadınların başını kapatamaz. Kimse bu ülkeyi şeriatın hükümleriyle yönetemez. Burası "yaramaz çocuklardan" oluşan bir toplum. Allah"ı seviyoruz, bu sevgiden vazgeçmeyiz. Hayatın zevklerini de seviyoruz, bu zevklerden de vazgeçmeyiz. Geleneğimiz, geçmişimiz, yapımız böyle. Korkacaksınız, korkmanız gerekenlerden korkun."
Ahmet Altan "Korkmayın..." diyor ama.
Usta yazarın yazdığı gazete, iri puntolarıyla korkutmaya devam ediyor.
Tam da Altan'ın dediği gibi...
Korkacaksak, bizi korkutanlardan korkalım!
Oruç tutmayın kardeşim!
Ankara'nın göbeğinde saat 18.52'yi gösterdiğinde yok oluyorsunuz...
Ayıp değil mi?! İftar sizin neyinize!
Size mi kaldı oruç tutmak!
Tutmayın... Sizin göreviniz var... Başbakan'ı koruyorsunuz... O halde oruç tutmayacaksınız.
Pardon...
Başbakan'ı değil... Başbakanlığı koruyorsunuz...
Başbakan içeride olmazsa bile!
Kapı dışında bir başka güvenlik birimi olsa bile..
Sabah, akşam, hatta gece... Yatıp kalkacağınız tek yer başbakanlığın önü olacak! İnsani ihtiyaçlarınız olmayacak. Yiyip içmeyeceksiniz. Tuvalete bile gitmeyeceksiniz. Karınız çocuğunuz gözlemeyecek yolunuzu.
Neden diye sormayın; Hürriyet öyle istiyor çünkü!