Yeni TCK'nın gazeteciler üzerinde kuracağı baskı, şimdiden herkesi telaşlandırdı. Ama Yeni TCK'nın bir maddesi çok dikkat çekici: "Gazeteciye verilmeyen pişmanlık hakkı!\
Abone olAli Karahasanoğlu, 1 Nİsan'da yürürlüğe girecek olan Yeni TCK'yı eleştirmeye devam etti. Karahasanoğlu'nun bugün değindiği konu çok dikkatimizi çekti. Karahasanoğlu "Hem gazeteci, hem müfteri hem pişman!" başlıklı yazıda konuyu şöyle açıyor:
Yeni Türk Ceza Kanunu, 1 Nisan'da yürürlüğe girecek. Yeni kanundan zarar göreceğini düşünen kesimlerin itirazları da, yürürlük tarihi yaklaştıkça, sürekli artan bir sesle dile getiriliyor!
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, yeni Türk Ceza Kanunu ile ilgili itirazlarını içeren dosyayı, dün Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e sunmuşlar. Değişik televizyonlarda da sayın Erinç, yeni kanunla ilgili itirazlarını sıralamaya devam ediyor.
Bir TV'den diğer TV'ye koşup, kanundaki basın özgürlüğü aleyhine hükümleri eleştiriye açıyor!
Bu itirazlar arasında benim en fazla dikkatimi çeken husus, "iftira" suçu ile ilgili düzenleme konusunda.
Bir TV programında da sayın Erinç'in büyük bir hararetle dile getirdiğine göre, yeni kanun, iftira ile ilgili düzenlemede, etkin pişmanlık düzenlemesinden gazetecileri istisna etmiş.
Buna çok içerlemiş sayın Erinç. "Olur mu böyle bir şey? Niçin gazetecileri iftira ettikten sonra pişman olma hakkından mahrum ediyorsunuz?" diye sesini yükselterek itirazda bulunuyor!
Hani her türlü itirazı anlarım da, böyle bir konuda yapılan itirazı, şahsen ben gazetecilik onuruna hiç yediremiyorum.
Bir gazeteci, iftira ettikten sonra, âleme nizamat vermeye kalkışan gazetecilerin yönettiği bir gazetede/televizyonda bu iftirasını yayınlattıktan sonra, nasıl olur da, "Ben pişman oldum. Benim cezamı indirin" diyebilir!
Sayın Erinç'in ağzından, üç gün önce bu itirazı duyduğumdan beri, bu tepkiyi anlamaya çalışıyorum, bir türlü anlayamıyorum!
Düşünün bir kere.. Kanundaki tanımı ile söyleyelim.. Bir gazeteci, "işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve koğuşturma başlatılmasını, ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat .." edecek! Ve bu rezilane eylemi işledikten sonra, mağdur kişi, kendisinin iddia edilen suçu işlemediğini isbat edip, gazetecinin de aslında suçun işlenmediğini bile bile bu iftirayı yaptığını isbat edip, gazeteciyi ceza yeme noktasına getirecek... Gazeteci beykardeşimiz, "Pardon. Affedersiniz. Ben bu adamın suç işlemediğini bildiğim halde, ona iftira etmiştim. Şimdi pişman oldum. Benim cezamı indirin" diyecek!
Yuh be, yuh!
Bu adam, bilmem ne köyünün okul görmemiş çobanı mı ki, "Ben Ahmet efendiye kızdım, kızdığım için de ona iftira ettim. Şimdi vicdanım sızlıyor. İftiramdan geri dönüyorum. Hem ben cezaevine girersem, çocuklarıma kim bakacak? Ben ettim, siz etmeyin. N'olursunuz, benim cezamı indiriverin" desin!
Adam gazeteci. Ahkam kesiyor. Dünyayı yönetmeye çalışıyor. Başbakan'ın, TBMM Başkanı'nın, bakanların yanlışlarını bulup, yüzüne vuruyor!
Bu haliyle, bir gazeteci kalkıp da suçsuz bir insana, masum olduğunu bildiği halde suç isnat ediyorsa, bu adamın pişmanlığı mı olur?
Pişmanlığı olsa bile, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı'nın böyle bir adama sahip çıkması mı gerekir?
Yoksa, "Bizim mesleğimizi beş paralık ettin. Yazıklar olsun sana" deyip, Gazeteciler Derneği'nden de atıp, o kişinin bir daha gazetecilik yapamaması için girişimde mi bulunması gerekir?
Evet sayın Erinç'e sormamız gerekir, "siz iftira ettiğini kabul eden bir gazetecinin durumu ile niye bu kadar ilgileniyorsunuz acaba?"
Ben beklerdim ki, sayın Erinç böyle bir itirazla kamuoyunun önüne çıkacağına, "Kanunun 267. maddesini ayakta alkışlıyorum. Bu maddede, gazetecilerin onuruna, saygınlığına gerekli saygı gösterilmiş. Bir gazetecinin, iftira ettikten sonra, ?pişmanım' diyerek cezasının indirilmesini isteyecek kadar onursuz olamayacağını düşünmüş, incelik etmiş, kanuna gazeteciler için istisna getirmiş, TBMM'ye teşekkür ediyorum" desin..
Böylece, gazeteciliğin saygınlığına, bir gazeteci olarak sahip çıksın.
"Gazeteci iftira etmez, iftira ederse yaptığının cezasını çekmemek için takla atmaz" desin!
Gazeteci müfteri olmaz!
Bir seferliğine de iftira ederse, bu meslekte barınamaz desin!
YAZI:Ali KARAHASANOĞLU
VAKİT