Hele bir pazartesi olsun...
Elime gazeteleri aldım sıkıntı bastı... İkinci sayfaya gelmeden,
kenara attım. Televizyonu açtım, haberlere denk geldim...
2 dakika dayanamadım, kapattım...
Biraz dergileri karıştırayım dedim...
Yok yine aynı sıkıntı...
-"En iyisi sokaklar galiba" dedim kendimi dışarı
attım...
Hava buz gibi...
Gökyüzü karanlık...
Ama bir damla yağmur dökülmüyor...
Ya hava bana benzemiş, ya ben havaya...
-"Abartma kızım" diyorum içimden...
-"Senin ruh halin bu... Bulutların havanın günahı
ne"...
-"Peki şu yan masada oturanın suratı niye kararmış
böyle..."
-"Bu garson niye böyle asmış yüzünü"...
-"Karşımdaki kadının gözleri niye donuk
bakıyor..."
-"Bunlarda mı benim ruh halimin yansıması" diyorum...
O esnada...
Arka tarafımdan bir sohbet çalınıyor kulağıma...
-"Pazartesi dananın kuyruğu kopacak" diyor...
Yan taraftan gelen ses ise şöyle diyor;
-"Pazartesiyi bekleyelim..."
Karşımdaki donuk bakışlı kadın da konuşuyor;
-"Hele bir pazartesi gelsin ona göre kararımızı
veririz..."
-"Pazartesi..."
Karşı masadaki adamın yüzündeki karanlıkta da bu var...
Yani pazartesi...
Donuk bakışlı kadının zihninde de...
Hatta garsonun asık yüzünde de...
Arka taraftaki sohbete gidiyor yeniden kulağım...
-"AK Parti kendine çok güveniyordu... Pazartesi Anayasa
Mahkemesi kapatma davasını kabul edince yüzlerinin halini görmek
isterim" diyor.
Yan taraftaki masadan gelen ses ise şöyle;
-"Pazartesi AK Parti'yi davası kabul edilirse kriz
kapıda demektir. Bu durumda ev alma
hayali yatar yine... Zaten faizler aldı başını gidiyor."
Donuk bakışlı kadın da konuşuyor;
-"Nerden bilecektik böyle olacağını... Ekonomi düzeldi diye gittik
dolarla borçlandık... Pazartesi dava kabul edilir de dolar
fırlarsa yandık ki ne yandık..."
İçimi bin beter sıkıntı basıyor...
2 bin krizinde yaşananlar düşüyor aklıma...
Ekonomi editörü arkadaşım Harbiye'de yürürken bir bankayı
göstermişti...
-"Önce böyle bankalar batar krizde" demişti...
-"Halk hissetmez bunu..."
Ardından büyük bir büro mobilyası mağazasını göstermişti...
-"Hisseden bu mağaza olur ve o da batar..."
Ara sokaklardan birine girmiştik. Bir küçük restoranı
göstermişti;
-"Büro mobilyasının batışı da burayı vurur. Çünkü orda
çalışanların yemek yediği yer burası. Ve batacak olan son halka da
bu" demişti...
Arkadaşım ya şom ağızlıydı, ya da çok iyi bir ekonomi
editörü...
Zira önce o gösterdiği bankaya el konuldu,
ardından o mobilya mağazası iflas etti, bir ay
geçmeden de o küçük restoran battı...
En acısı da ne biliyor musunuz?
Bütün bunları anlatan o ekonomi editörü arkadaşım var ya...
Bir şeyi eksik bırakmıştı.
O küçük restoran son halka olmuyordu.
Bunu o arkadaşımın hayatında gördüm.
Krizde kredi kartı borçlarının kurbanı oldu.
Eşi ile arası açıldı, küçük kızına rağmen boşandılar.
Yani krizin son durağı aileler oluyordu.
Neyse...
Bunlara bir kenara koyalım da...
Hele bir pazartesiyi görelim...