BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,35
ALTIN 2.931,82
HABER /  GÜNCEL

Hedef bu kez Başkanlık sistemi

AK Partili Burhan Kuzu, yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Kuzu, Evren ve Özal'ın getiremediği Başkanlık sistemini, AK Parti'nin getirebileceğinin sinyallerini verdi.

Abone ol * Tarih aldığımız takdirde Türkiye'yi ilk zorlayacakları konu seçim barajının yüzde 10'dan 5'e indirilmesi olacak. Peki buna hazır mıyız?
Yüzde 10'luk baraj benim bildiğim hiçbir ülkede yok. Hatta yüzde 5'in üzerinde bile çok az. Yalnız İlerleme Raporu'ndaki şu ifade beni rahatsız ediyor: Diyor ki "Yüzde 10'luk baraj azınlıkların temsiline imkan vermiyor." Bu ne demek yani? Çeviri hatasıysa bilemem. Belki de Meclis dışında kalan parti ve seçmenlerini kast ediyor. Ama öyle değilse sorun çıkar.

* Öyle kast ediliyor bile olsa yüzde 5'lik barajla Türkiye'de nasıl bir manzara çıkar?
Meclis'e en az 10 parti girer. Sen bunlarla 4'er partilik koalisyonlar kurmak zorunda kalacaksın. Hepsi sınıf başkanı gibi sırayla başbakan olacak. Sonra da AB'nin istediği 100 bin sayfalık ev ödevlerini yerine getirip, zamanında yetiştireceksin. Mümkün değil. Açık söylüyorum, AB şak diye biter orada.

* Yani Meclis'e daha mı az parti sokmak gerekiyor?
Zaten 10 partinin Meclis'e girmesi demokrasi demek değildir. "Her siyasi eğilim ille de Meclis'te olacak." Yok böyle bir şey dünyada. Bugün demokrasiyi nasıl götürüyor dünya devletleri? Sivil örgütlerle. Siyasi iktidarı böyle etkiliyor, kendi grubunun haklarını bu şekilde savunuyor. Adaleti böyle sağlamış olursunuz.

* İstikrar için ne yapmalı?
Başkanlık sistemi! Orada hükümet tamamen dışarıdan kuruluyor, milletvekili bakan olamıyor, başkanı halk seçiyor, iki dönemden fazla seçilemiyor. Düşün, Osmanlı padişahlarının ortalama süresi 15 yıl, bizde 60 yılın, 70 yılın politikacıları var.

* Aslında bunu mutlak bir AKP iktidarı için savunduğunuz düşünülebilir...
Farkındaysan ben bu konuşmaları 10 yıl önce de yapıyordum. Bilim adamı sıfatımla söylüyorum, ülkemi sevdiğim için söylüyorum.

Özal da Demirel de başkanlık sistemine geçmediği için pişman oldu
* Bu konuda Özal ve Demirel'e de danışmanlık yaptınız. Ama getiremediniz. Başkanlık sistemi deyince engel olarak ne çıkıyor karşınıza?

Ben söyleyeyim: Elbette ki bu sisteme bürokrat kesimi sıcak bakmaz. Kuvvetli iktidarlardan hoşlanmazlar, koalisyon işlerine gelir. Askeri kesimin bu sistemden rahatsız olacağını sanmıyorum.

* Ama Özal'la Demirel herhalde sadece halktan ya da sivil bürokrasiden çekindikleri için Başkanlığı getirmemezlik etmediler değil mi?
Özal bunu getirecekti. Rahmetli şöyle söylemişti bana: "İlk işim ekonomiyi düzeltmekten başladı Hocam. Meclis çoğunluğunu yakalamışken önce ekonomiyi düzelteyim, başkanlık sistemini sonra getiririm dedim. Ama ikinci dönemde o çoğunluğu bulamadım. Keşke önce onu getirseydim." Demirel'in durumu daha başka. Demirel, ancak Cumhurbaşkanı olduktan sonra başkanlık sistemini savunmaya başladı. O zaman da gücü yetmedi.

* Gerçi Özal kanun hükmünde kararnamelerle sorununu çözüyordu.
Evet ama biz kanun hükmünde kararnameleri sevmiyoruz.

* Peki AKP bunu yapabilir mi?
Rakam olarak AKP bunu yapabilecek durumda. Siyasi açıdan da öyle.

* Referandumla mı, Anayasa değişikliğiyle mi?
Referanduma gidilip gidilmemesi de Anayasa hükmüne bağlı ve cumhurbaşkanlığı yetkisindedir. Referanduma gitmekte yarar var. Köklü bir değişiklik yaparken halka sormak daha iyidir.

* Belli ki siz bunu getireceksiniz. Peki bunu yapmak için neyi bekliyorsunuz?
Getirip getirmeyeceğimizi bilmiyorum. Nihayet ben burada bir Anayasa Komisyonu Başkanıyım. Buraya getirirlerse görüşür, yaparız. Anayasa'da beş-altı maddelik bir değişim yeterli.

* Karar verilirse ne kadar zaman alır?
Hiç zaman almaz. Şurada birkaç saatlik mesele bu.

* Bir-iki saatlik?
Kolay, kolay tabii. Bizim için hiçbir problem değil. Ama bir şeyin altını çizmek için söylüyorum, Türkiye'de başkanlık sistemine karşı çıkanlar sistemin ne olduğunu bilmedikleri için karşı çıkıyor. İçlerinde bilim adamları var, siyasetçiler var, köşe yazarları var ama bilmiyorlar. Ben anlattığım zaman "Ya hocam böyle miydi bu iş?" diyorlar, kabul ediyorlar.

Parlamenter sistem şudur: Oğlan bizim, kız bizim
* Başkanlık sisteminde hepimizin gözünün önünde duran bir gerçek var: Bush!

İngiltere'de de parlamenter model var. Peki İngiliz Başbakanı Blair nasıl Irak Savaşı'na girdi? İspanya da gitti katıldı. Başkanlık modeli bir deliyi çeker de parlamenter sistem her zaman akıllıyı mı çekiyor? Tam aksine, Türkiye'de yüzde 20'lerle Başbakan olunuyor. Oysa başkanlık sistemi gelirse en az yüzde 51 almanız gerekecek.

* Bir kere adı yanlış o zaman...
Bence de bu sistemin adı "Kongre modeli" olmalıydı. Çünkü bu sistemde asıl irade milletvekilindedir. Halbuki bizimki gibi parlamenter sistemde yasaların yüzde 98'ini hükümet yapar, biz burada sadece görüşürüz. Oylamadan başka hiçbir katkın yok. Yasayı yapan hükümet, uygulayan hükümet. Bütçeyi hükümet hazırlar, hükümet harcar. Parlamenter sistem işte budur: "Oğlan bizim, kız bizim" modelidir.

Hedefimizin Sezer'in şahsıyla alâkası yok
* Başkanlık sisteminden amaç Çankaya'dan kurtulmak olabilir mi?

Hedef o değil, o sonuç. Bu hedefimizin Cumhurbaşkanı'nın şahsıyla alâkası yok. Ama başkanlık sisteminde de yetkili kimse sorumlu da o oluyor. Davul kimin sırtındaysa tokmak ona veriliyor. Dolayısıyla sorumlu olmayan bürokratlar da olmayacak demektir.

* "Nasılsa Köşk'ten döner" diye de Türkiye'de bir güven duygusu var ama... İmam hatip, türban, kamu reformu tasarılarında böyle olmadı mı?
İsteseydik geri gönderirdik canım. Cumhurbaşkanlığı makamını aşmak kolay. Neticede bir kez daha gönderirsiniz, bir daha veto edilemez.

* Geri gönderseydiniz de aynı konular Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyecek miydi?
Ee demek ki cumhurbaşkanlığı makamı senin dediğin amaca yönelik olmuyor. Anayasa Mahkemesi yerinde durduğuna göre zaten sorun yok.

* Peki onu nasıl aşacaksınız?
Aşmayacağız, o yerinde duracak.

* Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin de rejimin supabı olmak gibi bir misyonu yok mu? Üyelerinin atamayla getirilmesi bu amaçla değil mi?
Evet, bu yöntem başka hiçbir ülkede de yok, doğru.

* O zaman bu sistemi de değiştirmeniz gerekmeyecek mi?
Anayasa Mahkemesi'yle ilgili ufak tefek fikir bazında görüşlerimiz var ama henüz komisyona intikal etmiş bir şey yok.

* Başkanlık sistemi ulus-devlet modeline tehdit oluşturmuyor mu?
Külliyen bilgisizliktir. Şunu sorayım sana? Federal yapı falan diyoruz. ABD'de yapı federal olduğu için mi sistem de başkanlık sistemi oldu? Hayır. Başkanlık modeli federal yapıyla olur diye bir şey yok. Almanya'da federal sistem var. Başkanlık sistemi nerede? Yok, parlamenter rejimi var.

* Bu kuşkuyu uyandıran, Kamu Reformu Yasa Tasarısı'nın da sizin hükümetinizden gelmesi. Tasarı, Türkiye'de ayrı yönetim birimleri oluşturmakla eleştirilmiyor mu?
Ne alakası var. Aynı yasa 1982'de Fransa'da çıktı. Fransa üniter yapılı ve en az bizim kadar bu konuda hassas bir devlet. Hollanda da çıkardı. Orada üniter yapı bozuldu mu?

Türkiye'ye yazık olur tepe taklak yere vurursunuz
* Diyelim ki, baraj yüzde 5'e indirildi ama sistem parlamenter rejim olarak bırakıldı. Ne olur?
Açık söyleyeyim, Türkiye'ye yazık olur. Şu ivme kazanan ülkeyi tepe taklak yere vurursunuz.

* Peki zaten şu anda fiili bir başkanlık sistemi yok mu? Başbakan Erdoğan partisine bile danışmadan kararlar almakla eleştirilmiyor mu?
Anlatmak istediğim de bu. Başkanlık modelini bilseniz, hasretinden yapışırsınız bu modele. Bu senin demin Başbakan'la ilgili dediklerin doğruysa o zaten parlamenter rejimden kaynaklanan bir durum demektir. Siz başkan değil de kral geliyor zannediyorsunuz, asıl kral parlamenter sistemdedir. Bunu CHP'lilere anlattığımda "Hocam, hakket doğru ya" diyorlar.

* Peki başkan seçildi mi beğenseniz de beğenmeseniz de tam yetkiyle beş yıl görevde kalıyor. Şimdi Türkiye gibi hassas konuları olan ülkede başkanlığı birine emanet ederler mi?
Kim eder mi? Kim edecekmiş?

* Bu ülkenin bazı güçleri?
Nasıl bazı güç, "bazı güç" dediğin millettir ya... Yani sen demokrasiye inanıyor musun? Bitmiştir o zaman.

* Türkiye'de tam demokrasi var mı?
Olmaz olur mu canım. Biz ne güne varız burada yani. Anayasa'da "Başkanlık sistemine geçilmez" diye bir madde yok ki... Kenan Evren bile "1982'de keşke bu modeli geçirseydim" diyor.

* Bu ülkede ilk kim başkan olur?
Onu bilmiyorum, beni ona zorlama. Netice itibariyle sistemi biz getiririz, kim seçilir bilemem.

Erdoğan: En büyük hayalim
Başbakan Erdoğan geçen yıl Nisan ayında katıldığı bir TV programında başkanlık istediğini söyledi. Erdoğan, "Başkanlık veya yarı başkanlık sistemi benim siyasette arzumdur. Bunu başardığımız anda Türkiye'nin ciddi bir sıçrama yapacağına inanıyorum. İdeal olan ABD modelidir" dedi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek de 15 Kasım'da "başkanlık sistemi" tartışmalarını gündeme getirdi: "Temsilde adaleti nasıl sağlayacaksınız? Yüzde 10 barajmı düşürerek yapabilir misiniz? Parlamenter rejim devam edecekse bu zor. Ne olabilir? Mesela 75-100 Türkiye milletvekilliği olur, her parti aldığı oya göre Türkiye milletvekilliğini kazanarak Meclis'e girer veya başkanlık sistemine geçip barajı düşürebilirsiniz. İstikrarı sağlayacak en iyi çözüm başkanlık sistemidir."

Medyanın korkusundan kaldıramıyoruz
* 17 Aralık'tan sonra Meclis'ten istenecek bir başka önemli başlık da dokunulmazlıkların kaldırılması. Kaldıracak mısınız?

İlerleme Raporu'nda bu da var, evet. Ama Danimarka, İspanya, İtalya, Portekiz ve Çek Cumhuriyeti'nde İlerleme Raporu'ndakinin aksine dokunulmazlık ana hatlarıyla tıpkı bizdeki gibi.

* Olmayabilir diyorsunuz ama geçen yıl siz "Şeker Bayramı'ndan sonra gündeme getireceğiz" demiştiniz. Aradan iki bayram geçti.
Geldi bunlar.

* Geldi de dönem sonuna attınız.
Olsun, gündeme aldık ya... Kaldırırız, kaldırmayız demedik ki... 130 dosyayı erteledik, 45 dosyaya da Alt Komisyon'da bakacağız.

* Yani bir düzenleme gelmesi zor.
Gelir ama Türkiye'de 18 kalem dokunulmazlık var. Hepsini beraber getiririz istiyorlarsa... Yok öyle... Lojmana döner bu iş sonra. Ben açıkta kaldım, hepsi oturuyor yerinde. Milletvekilleri çıplak dolaşacak, beyfendilerin dokunulmazlığı olacak. Yok böyle bir şey. Kimse kusura bakmasın.

* Ama AKP açısından da tehlikeli bir yanı var tabii... Dışişleri Bakanı Gül, İçişleri Bakanı Aksu ve hatta Başbakan Erdoğan'ın dosyası var.
Bu konuya girmek istemiyordum ama madem sordun yanıtlayacağım: 183 dosya var. Aksu ve Gül'le alâkalı dosyalarda diyelim ki beş kişi yargılanıyorsa, diğer hepsi beraat etmiş, bu ikisinin, gidemedikleri için dosyaları kalmış.

* Başbakan Erdoğan'ın yolsuzluktuk dosyası vardı değil mi?
Bir iki dosya var. O dosyalarda da bunlarla alakalı beraat kararı verilmiş. Ama yargılanamadığı için duruyor.

* Yargılansınlar o zaman. CHP lideri Deniz Baykal bunun için gelmedi mi buraya?
Baykal tek değil ki... Dosyası olan milletvekillerinin yüzde 98'i zaten dokunulmazlığım kaldırılsın diyor. Ama dokunulmazlık senin şahsına verilmiş bir ayrıcalık değil. Millet adına, rahat çalışasın diye verilmiş. Sen kalksın deyince kalkmaz o.

* Ama savunma hakkı diye de bir şey var. "Dosyası olan vekil" konumundan çıkmayı istemek hakkı değil mi?
Peki, ona da cevap vereyim. Bunun zararı nerede biliyor musun? Dokunulmazlığının kaldırılmasını istemeyen vekillerin siz medya var ya, anasını ağlatırsınız: "Sayın vekil sen korkuyor musun? Sayın Bakan? Sayın Başbakan? Bir eksiklik mi duyuyorsunuz, niye kaldırtmıyorsunuz?" Adamın başını, beynini yersiniz. Ee dolayısıyla bu adam çalışamaz.

* Dokunulmazlığın kalkmaması basının yüzünden yani?
Tabii ki, elbette üzerine gidersiniz o insanların. Hakkını savunamaz o insanlar. Bizim yaptığımız, dönemin sonuna ertelemek. Sonra yargılanır.

* İsteğe bağlı değil, toptan kaldırılsın o zaman?
O zaman da basında bir haber arkasından dava, basında bir haber arkasından dava... Ben böyle 15-20 davaya girsem "Biz de Hoca'yı iyi bilirdik, o da azıttı gitti" diyecekler. Bu vekillere haksızlıktır.

Haber    :  Devrim sevimay

Fotoğraf:  Ateş Tümer

Kaynak  :  Vatan Gazetesi