HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın, partisinin seçim bildirgesini açıklarken yaptığı Gandi alıntısı ve "Bundan sonrasına HDP ile devam edeceğiz" sözleri ne anlama geliyor? Sinan Onuş araştırdı.
Abone olSeçim bildirgesini bugün açıklayan Halkların Demokratik Partisi, 1 Kasım'daki seçimler için ana sloganını "İnadına barış, İnadına HDP" olarak belirledi.
7 Haziran'daki ana sloganıysa "Biz'ler Meclise"ydi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın bildirgeyi açıklarken yaptığı konuşmasında Hint lider Mahatma Gandi'nin, "Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız" sözlerinden yaptığı alıntı ise mesajın muhatabının kim olduğu sorusunu gündeme taşıdı.
Demirtaş bu sözlerle birlikte "Biz bugüne kadar halkların yararına her kim olumlu ne iş yaptıysa, taş üstüne kim taş koymayı başardıysa onlara ancak teşekkür edebiliriz. Ama yolun bundan sonrasına HDP ile devam edeceğiz" dedi.
'Temel aktör olarak sahnede'
HDP'yi yakından tanıyan gazetecilerden İrfan Aktan, bu iki sözü birbirinden ayırmadan değerlendirmek gerektiğini söylüyor ve PKK'ya bir mesaj olarak değerlendiriyor:
"Demirtaş daha önce de PKK'ye 'Silaha gerek yok, HDP olarak bu mücadeleyi yürütebiliriz' demiş ve ateşkes çağrısı yapmıştı. Bugün hem 'Çift taraflı ateşkesi sağlayacağız' dedi hem de barışa gidilecek yolda çatışmalı ortamın negatif etki yarattığını ifade etmiş oldu. HDP bugün, Kürt hareketinin temel aktörlerinden biri olarak sahnede olduğunu açıkladı."
"Esas mesaj, seçimlere çatışmasızlık ortamında girilmesi talebiydi" diyen Aktan, önümüzdeki günlerde PKK ya da KCK'dan bu çağrıya bir yanıt gelmesini bekliyor.
Daha önce KCK yöneticilerinin "Karşılıklı ateşkese hazırız" mesajları olduğunu anımsatan Aktan, hükümet ile ona yakın medyanın bu çağrıları görmezden geldiğini savunuyor ve "Doğrusunu söylemek gerekirse Kürt hareketinin çatışmaları bitirme arzusunun kamuoyuna yansıması çok istenmiyor. Demirtaş, bu açıklamalarıyla bunu tekrar su yüzüne çıkarmak istedi" diyor.
Gazeteci Levent Gültekin de bu sözlerin PKK'ya söylenmiş sözler olduğu görüşünde. Kürt siyasal hareketi içerisinde "bir barış yanlısı, bir de çatışma yanlısı olanlar ayrışması yaşandığını" düşünen Gültekin, buradan hareketle HDP'yi, "demokratik mücadeleyi siyaset yoluyla verelim diyenlerin oluşturduğu bir yapı" olarak değerlendiriyor.
HDP'nin barış vurgularında iki muhatap olduğunu ifade eten Gültekin, bunları "PKK ve Türkiye'de HDP'yi, PKK'nın yanına itmeye çalışan odaklar" olarak tarif ediyor ve şöyle diyor:
"Bunlara iktidar mensupları, yakınları ve Türkiye'nin bölünmesinden endişe duyan iktidardan uzak bazı kesimler diyebilirsiniz. HDP bu kesimlere 'Bizim silahla bir işimiz yok' mesajı vermek istiyor. Ayrıca daha önemlisi ülke bütünlüğü vurgusu yapıyorlar."
'Tek taraflı ateşkes çağrısı yapmaz'
Yrd. Doç. Dr. Fatih Yaşlı ise HDP'nin seçim beyannamesini değerlendirmeye geçmeden önce PKK'nın HDP'yi hedef tahtasına yerleştirdiği ve bitirmek istediği görüşüne katılmadığını söylüyor.
Demirtaş'la Kandil arasında bir liderlik problemi olduğu benzeri değerlendirmelerin de "Kürt hareketini tanımamaktan kaynaklandığını" aktarıyor Yaşlı.
Kürt legal siyasetinin, 1990'ların başından beri söylemlerinde hep 'barış' vurgusu olduğunu belirten Yaşlı, "HDP, daha önceki Kürt partilerden farklı olarak ilk kez Türkiye'nin tümüne seslenen, tüm toplumsal kesimlerden oy almayı hedefleyen bir parti. Bu nedenle barış söylemini Türkiye'nin tüm halkları için dillendirmesi de gayet anlaşılır bir tutum. Gandi söyleminin de şaşırtıcı bir yanı yok" diyor.
Bunun aynı zamanda Kandil'e yönelik bir çağrı olarak algılanması gerektiğini savunan Yrd. Doç. Dr. Yaşlı, "Ama burada yanılmamak gerekir. HDP hiçbir zaman Kandil'e tek taraflı ateşkes çağrısı yapmaz" değerlendirmesinde bulunuyor.
"Neden yapmaz" sorusuna Yaşlı'nın yanıtı ise şöyle:
"Çünkü bugün ortada çift taraflı bir savaş var ve Kandil'den yapılan çağrılar da 'Devlet operasyonlarını durdurursa biz ateşkesi kabul ederiz' şeklinde. Bu açıdan bakıldığında HDP'nin ateşkes çağrılarını, tek taraflı çağrıdan ziyade, devlet ve PKK'ye yönelik çağrı olarak değerlendirmek lazım."
'CHP'ye uzatılan zeytin dalı'
Demirtaş'ın "Yolun bundan sonrasına HDP ile devam edeceğiz" sözlerine ilişkin de Yaşlı, çözüm sürecinde önce Oslo ardından da İmralı'da PKK lideri Abdullah Öcalan'la devlet arasındaki görüşmeleri anımsatıyor.
"Bu sürecin devam ettirilmesine büyük katkı koydunuz, sizlere teşekkür ederiz ama bundan sonra esas iş, parlamentoda ve HDP'de" şeklinde bir mesaj olduğunu savunan Yrd. Doç. Dr. Yaşlı bunun aynı zamanda "CHP'ye uzatılmış bir zeytin dalı olduğunu" düşünüyor:
"CHP başından beri çözüm için parlamentoyu işaret ediyordu. Demirtaş da birkaç gün önceki açıklamasında, CHP ve demokratik güçlere, 'Bir demokrasi bloku oluşturulmalı' demişti. Bu mesaj aynı zamanda bu bloğa yönelik bir jest olarak da okunabilir. AKP'yi çözüm sürecinin dışında bırakarak sorunun mümkünse parlamentoda ve CHP'yle birlikte çözülmesi mesajı olduğu kanaatindeyim."
Beyannamede 'Diyanet' değişikliği
Öte yandan çok büyük oranda olmasa da HDP'nin 1 Kasım bildirgesinde birkaç değişiklik olduğu görülüyor.
7 Haziran beyannamesindeki "Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılacak" cümlesi, bu kez beyannamede yer almıyor.
Bunun yerine Din ve İnanç İşleri Kurulu oluşturulacağı belirtiliyor.
Gazeteci İrfan Aktan, 7 Haziran öncesinde HDP'nin bu söyleminin çok fazla manipüle edildiğini söyleyerek, değişikliği şaşırtıcı bulmuyor.
Aktan "Anlaşılan HDP, Diyanet'in revize edilmesi fikrine gelmiş görünüyor. Kürt tabanında da özellikle Sünni mütedeyyin kesimde, Diyanet'in kaldırılmasına tepki gelmişti. Böylece hem AKP tarafından yapılacak manipülasyonların önüne geçmek istenmiş hem de tepkileri dindirmek üzere böyle bir düzenlemeye gidilmiş görünüyor" diyor.
Gazeteci Levent Gültekin, bu söylemin kaldırılmasından memnun.
Ancak Gültekin, yeni beyannamede yine "Türkiye'nin şartları düşünülmeden yapılan ütopik öneriler olduğu" fikrinde.
Bunları "eş cumhurbaşkanlığı ve eş muhtarlık" diye işaret eden Gültekin, yine de "Barış mesajı öne çıktığı için bu ütopik talepleri görmezden geliyorum" ifadesini kullanıyor.