HDP'nin başörtülü milletvekili Hüda Kaya, "Başörtüsü mağduriyetinin kaymağını yiyenler, 28 Şubat’ta bedel öderken bize selam vermekten kaçtı" dedi.
Abone olÜlkücülükten İslamcılığa, türban eylemlerinden Kandil'e uzanan bir politik çizgiye sahip HDP İstanbul milletvekili Hüda Kaya, başörtüsü mağdurlarının AK Parti'nin safında yer almamasını ‘akıldan yoksunluk' olarak gören Ahmet Yesevi Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Sönmez'e “Kimlerin bedel öderken kimlerin de masanın başında işin kaymağını yediklerinin çok iyi farkındayız.” diye cevap verdi.
28 Şubat sürecinde başörtüsünü savunan yazıları sebebiyle 3 kızıyla birlikte idamla yargılanan Kaya, hayatında ilk defa başörtülü biri tarafından hedef gösterildiğini söyledi.
"ALLAH NEYİ YASAK ETMİŞSE..."
HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Erdoğan'ın dinin teminatı gibi görüldüğünü, halbuki Türkiye'nin Allah neyi yasak etmişse bugün o yasakların tersini yapan bir yönetimle karşı karşıya olduğunu belirtti.
İşte Zaman'dan Selma Tatlı'ya konuşan Hüda Kaya'nın o açıklamalarından çarpıcı satırlar:
“Bugün iktidardakiler, belli yerlerde köşe başını kapmış olanlar, başörtüsü mağduriyetinin kaymağını yemeye devam edenler, Fatma Hanım ve onun gibi düşünenler bilsinler ki, dün 28 Şubat'ta biz bu bedelleri öderken bunların her biri bize selam dahi vermekten kaçan, ‘bizim de başımıza bir iş gelir' diye bize el vermekten kaçan insanlardı. Bugün başörtüsü yasağını kaldırmış bir lider olarak sunularak bizi bir mihnet altında bıraktırmaya çalışıyorlar. Yok, öyle dava! Biz o günleri yaşadık. Kimlerin yanımızdan geçip geçmediğini, selam verip vermediğini çok iyi biliyoruz. Kimlerin bedel öderken kimlerin de masanın başında işin kaymağını yediklerinin de çok iyi farkındayız ki, bugün de aynı şeyi yapmaya devam ediyorlar.”
"TAPINMACI BİR TUTUM"
“Peygamberimiz (sas), vahiy alan bir elçiyken bile istişare ediyordu, fikirleri alıyordu. Bugün bir insan doğrusu ve yanlışıyla hiçbir şekilde eleştirilemez kabul ediliyor. Dokunulamaz, söz söylenemez kabul ediliyor. Bu, Peygamber'den daha öte, tapınmacı bir tutumdur. Bir de başörtüsünü özgürleştirip özgürleştirmeme noktasına gelirsek bakın biz balık hafızalı değiliz. Meclis'te defalarca BDP kanun teklifi, iç tüzük değiştirilmesine yönelik defalarca teklif verdiği halde, bizzat bugünkü AKP milletvekilleri eliyle reddedildi başörtüsünün özgürleştirilmesi. Neden zamanında bu özgürlük gerçekleştirilmedi? Bekletile bekletile ta 3. dönemin sonlarına doğru ucundan ucundan bazı özgürlükler getirildi. Ama bugüne bakarsak hâlâ bunun konjonktürel bir özgürlük gibi yansıması var. Anayasa'da sadece başörtüsü değil, hiçbir insanın özgürce düşünme, konuşma, inancını yaşayabilme hakkının güvencesi yok. İnsanlar, hâlâ inançlarından dolayı hakaret görüyorlar. Aşağılanıyorlar, düşündükleri, konuştukları için işlerinden atılıyorlar, hapsediliyorlar. Siz hangi özgürlükten bahsediyorsunuz?”
"HAKKI SAVUNMAK İBADETİN TA KENDİSİDİR"
“Daha bu hafta içinde Varto'da mezarlığın kenarında bir cami devlet eliyle bombalandı, yıkıldı. Enkaz içinde Kur'an yerlerde gezindi. Hâlâ camilere, kiliselere, cemevlerine, ibadethanelere saldırılar devam ediyor. İstediklerimizi yakarız diyebiliyorlar. Cami sadece onlar yaptığı zaman mı cami oluyor? Onları desteklemeyen, onlara biat etmeyenlerin camisi ibadethane olmuyor mu? Ayet demiyor mu mabetlere dokunmayın, kadınlara, çocuklara dokunmayın? Müslümanlık nasıl birilerinin tekelinde olabilir? Allah neyi yasak etmişse bugün o yasakların tersini yapan bir yönetim var. Ama ne hikmetse kendilerini İslam'ın, dinin sahibi zannediyorlar.”