HDP İstanbul milletvekili A. Levent Tüzel İnternethaber'e konuştu.
Abone olNESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Yüksekova'da 3 askerin şehit edilmesinin ardından HDP yaptığı açıklamada, “23 Ekim’de Kağızman’da 3 HPG gerillasının infazından sonra Yüksekova’da 3 asker öldürüldü” demişti.
Bugün de Siirt'in Pervari İlçesi'ne Bağlı Yapraktepe Köyü'ne dün gece gelen PKK'lılar köy muhtarı Hasan Özay, aza Abdülaziz Sevik ile köylülerden Esat Sevik'i silah tehdidi ile kaçırdı.
Tüm bu yaşananlar ne anlama geliyor? HDP İstanbul milletvekili Levent Tüzel yaşanan gelişmeleri İnternethaber'e değerlendirdi ve siyasi iradenin diline dikkat etmediği sürece başka hesaplar peşinde olan güçlerin devreye girdiğini söyledi.
SİYASİ İRADE BÖYLE KONUŞTUKÇA
Bütün başka örnekleri yaşayan ülkelere bakıldığında çözüm süreçlerinde toplumu provoke eden kışkırtan, süreci bir anlamda geriye düşürmeyi hedefleyen bu türden olaylar olmuştur. Özellikle Kobani'deki gelişmelerden sonra 6-7 Ekim tarihlerindeki sokaklardaki hareketlilik ve bunun üzerinden hükümetin söylemleri çok sıkınıtılı bir süreç yaşanmasına sebep olmuştur.
Özellikle siyasi irade, "bu işte risk aldım, süreci her şeye rağmen götüreceğim" diyen siyaset dili sürece hizmet eden, geliştiren bir dil değil. Özellikle Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın son dönemdeki söylemleri, bu konuda çözüm ve barış beklentisi içinde, barış ve çatışmasızlık sürecinde olan kimsenin anlayabileceği bir dil değil. Böyle konuşuldukça aslında başka hesaplar peşinde olan güçler de devreye giriyor.
ANA İSTİKAMETİN DEĞİŞMEMESİNİ UMUYORUM
Her halükarda tüm bu yaşananların ana istikameti değiştirmeyeceğini umut ediyorum. Barışı, demokrasiyi, eşit hakları ve ortak yaşamı arzu eden milyonlarca insan var. Bu, hükümetin tabanında da var, Kürt kesiminde de var. Toplumun büyük bir kesimi süreci bu şekilde darbeleyen eylemleri, kaçırılmaları ve silahlı saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmiyor, etmeyecektir de.
Bu tür eylemler bir süre için kendisini tartıştırıyor olsa da, uzun süreli politikaları etkilemeyecektir. Ama esas olan şu ki; bu konuda Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Kürt siyasi çevrelerine yönelik söylemlerinde provoke edici, bu süreci bozmaya yönelik bir dil kullanıyor. Asıl uyarılması gereken ve özen dikkat gösterilmesi gerekenler bu çevreler.
Çünkü devlet adına yetki kullanan ve sonuç itibariyle siyaset adına topluma verilmiş sözlerin arkasında duracak olan bu egemen irade, bu siyasi güç. Burada AKP'yi kastediyorum. Onlar, bu provokatif dili, Kobani sürecinde de sonrasında da kullandılar, bu dili terk etmek lazım, bunun kimseye faydası yok.
Bu dile dikkat edildiği sürece, burada başka hesabı olan karanlık güçler ya da bu sürece darbelemek isteyenler istedikleri sonuca ulaşamayacaklardır.
KARANLIK GÜÇLER
Çatışan güçleri yeniden devreye sokmak süreci tehlikeli bir noktaya getirir. Bu türen eylemlere karşı yine yapılacak olan şey, demokratik iradenin ve kararlılığın sergilenmesidir. Adadan başlayarak Kürt tarafında bu kararlılık gösteriliyor, her şeye rağmen bu gerginliğin tırmandırılmaması yönünde çağrılar yapılıyor. O zaman, burada kimsenin canının yanmaması açısından devlette büyük bir sorumluluki tutarlılık ve ciddiyet olması gerekiyor ama yapılan açıklamalar bu sorumluluğa denk düşen açıklamalar değil. Bu olaylar kamuoyuna sanki yaşananlara tepki gibi yansıyor ama bir resmi açıklama yapılmadıkça bu işleri kim yapıyor bilemiyoruz.